Hata, yara gibidir
Hata, yara gibidir. Söküp attığın zaman iyileşir zannedersin, ancak bunun yaraya faydadan ziyade zararı olur ve yara daha da büyür. İlkin onu kabullenmek gerekir. İnsanın hata yaptığını kabullenmesi en büyük erdemlerden biridir. Daha da büyüğü ise onu tedavi etmeye çalışmasıdır. Her çözüm bir kabullenişin ertesinde gelir.
İnkâr ise hataya yenilerini eklemekten
başka bir şey katmaz insanın hayatına. Vücudunda çıkan bir yarayı inkâr etmek onun
tedavisini zorlaştırmaktan başka bir işe yaramaz. İnsanın iyileştiğini en çok
zannettiği zamanlarda acısı daha da katlanır. Hata da böyledir. İnsan hatasını
görmezden gelip her daim doğru yaptığını düşündüğü zamanlarda yeni hatalara
neden olur. Önemli olan kişinin hatalı olduğunu ve yarasının varlığını
kabullenmesidir. Tedavi de işte tam da o zamanlarda başlar.
Tedavi, kabullenmekle başlar. İnsan,
bazen hatasını görüp onu kabullenmeli ki çözümü için ortaya bir şeyler
koyabilsin. Aksi takdirde yara kangrene dönüşür. Kangrene dönüşmüş yaranın
tedavisi için ise bazen o uzvun kesilmesi gerekir. İşi o noktaya vardırmak
yerine olayın en başında sorunu kabullenmiş olsaydı insan, çözümü daha kolay
olacaktı. Ancak kabullenişin her ertelenişi çözümü daha da güçleştirir.
İnsandaki yaranın acısı sadece kişinin
kendisini bağlarken, kişinin hatası ise bütün toplumu kangren edebilir. İşte bu
yüzden insan hatasının tedavisine kabullenmekle başlayıp bütün toplum için bir
çözüm arayışına girişmelidir. Tıpta söylenegelen bir tabir vardır. Zamanında
teşhis ve müdahale hayat kurtarır. Yaranın tedavisi insan hayatını
kurtaracakken, hatanın tedavisi toplumu kurtarır.
Sosyal bir varlık olan insanın
hatasının yalnızca kendisini bağladığını iddia etmesi büyük bir aymazlıktan öte
bir şey değildir. Toplum içinde yaşıyor olduğumuz için yaptığımız her eylem
için topluma karşı sorumluluklarımız vardır. Yanlış yapma lüksüne sahip
olamayız. İşte bu yüzden hata yaptığımız zaman onun arkasında durup durumu
savunmak yerine yanlışı kabullenip çözümü için gerekli gayreti göstermeliyiz.
Atalarımızın da dediği gibi; “Hatanın neresinden dönülürse kardır.”
Hatayı kabullendikten sonra hatasından
pişmanlık duymayı da bilmeli insan. Ki o zaman çözüm için daha büyük bir adım
atabilmiş olur. Yüreğinde her daim pişmanlık duygusunu diri tutan insan,
zamanla hataya giden yolları da tıkamış olacaktır. Pişmanlık insanın empati
kurmasına vesiledir. Başkalarına karşı yapılan hatalarda zamanla insan
kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak çözüm erdemini güçlendirmiş olur
ve hatalarını minimize eder.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen
Peygamber Efendimiz, “Hiç kimse kendine
yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapmamalı. Bize nasıl davranılmasını
istiyorsak karşıdakine de öyle davranmalıyız.” hadisi
doğrultusunda empati duygusunu geliştirmek sonraki hataların önüne çekilecek
set olur.
Yaşadığımız toplumda rahatsızlığını duyduğumuz o kadar
çok sorun varken sorunların varlığından ziyade insanların gamsızlığı
insanlığımızı ziyadesiyle rahatsız ediyor. Akşam haberlere yansıyan olaylardan
gündelik hayatımızda karşılaştığımız sorunlara kadar, her nereye bakarsak
bakalım hataları üzerine yeni hatalarını inşa eden insanlar görüyoruz ve bu
durumdan pek de rahatsız oldukları söylenemez. Ancak hatanın ucu kendilerine
dokununca feryatları çıksa bile sonrasında hatalarına kaldıkları yerden devam
ediyorlar. Her insanın önce kendisini çek etmesi gerekir. Toplumda şahit
olduğumuz sorunlara çözüm getirmek için ilkin kendimizden başlamalıyız ve bu
erdemi tüm toplum olarak göstermeliyiz.
Yazının başında da dediğimiz gibi hata
yara gibidir. Ancak yara dediğin zamanla iyileşirken, hata zamanla daha da
büyür ve toplumsal bir kangrene neden olur. Toplumsal kangrene neden olmamak
için bireysel çözümlerle toplumsal meseleleri çözmeye çalışalım. Bunun için de
önce hatamızı kabullenelim, sonra hatanın pişmanlığını duyalım ve son aşamada
da çözümü için ortaya kalıcı çözümler koyalım.
Vesselam…