Hastane Köşelerinde
— Yıldızlı vakit geçirmek ne
tuhaf değil mi!
— Bence de tuhaf. Yıldızlar geceyi
aydınlatır günün ışığında da görünmez olurlar. Sen kalkmış diyorsun ki gündüzün
en sıkıntılı olduğu yerde yıldızlar dolaşıyor ortalıkta.
— Aslında o kadar da tuhaf değil. Gecenin
karanlığını aydınlatan yıldızlar gündüzün karanlığını neden aydınlatmasın. Her
şey rutinde gidecek diye bir şey yok. Rutin değişince sistem daha da
belirginleşir. Gündüzün en karanlık olduğu yerlerde de yıldızlar etrafı aydınlatabilir.
— Öyle de efendim dünyanın hangi
şifahanesinde yıldızlar bu kadar yerde dolaşır. Vallahi çok acaip bir durum!
— Bizim şifahanede efendi bizim
şifahanede.
— Ne özelliği var sizin şifahanenin
efendim! Yıldızların gündüz dahi kendilerini bu kadar parlak göstermelerini var
kılacak şey ne olaki!
— Bizim şifahanenin semasında bir yıldız
var ki dünyalara bedel. Hazreti Yusuf’un rüyasındaki gibi gündüzü aydınlatan
bir şems ve geceyi aydınlatan bir kamer niteliğinde gibidir. Vazifesine de
gelince zindandan saraya gelen Mısır’ın azizi Hazreti Yusufvari hem
güvenilir(hafiz) hem de işinin ehli(alim)dir o.
— Allah Allah! Yani her şey bu şifahaneniz
ve avanelerini kaplayan Yıldız’dan mı kaynaklanıyor?
— Hayır hayır. Bu Yıldızın en büyük ışık
Çakar hususiyetlerinden biri ilişkiler odaklı olmaktan çok iş odaklı olmasıdır.
Işığının kaynağı olan en yakınındaki yıldızlardan tut ta en uzakta olanların
ışıklarına sürekli kıymet vermesi ve onlardan istifade etmesidir. Haliyle o
Yıldız, içeriği ve potansiyeli ile etrafı aydınlatır; ona tutunan yıldızlar da
sorumlu olduğu her yeri aydınlatırlar. Gece demeden gündüz demeden vakit ve
saat mekan zaman sınırları tanımadan ışıklarını etrafa şule-feşan ederler.
— Tamam da. Biliyorsunuz biz vaktin
evladıyız. Şimdi de yaşıyor, geleceği de inşa ediyoruz. Bu anlattıklarınıza
delil istiyoruz.
— Efendim! Biz güzel bir simadaki
belirgin bir ben gibi etrafa güzellik saçan konumdayız. Yani Düzce ovasının kuzey
yamacında her daim etrafa ışık yayan parlak bir yıldızız. Işığımız ilimden
gelen sadra şifa huzmelerdir. İsterseniz bizzat yaşadığım bir tanesini size
anlatayım.
— Çok mutmain olurum.
— Size bizim şifahanede o Yıldızlar
dolaşır demiştim ya!
— Evet.
— İşte size onlardan bir numüne.
Onlar değirmenin taşları arasında
ögütülen buğday taneleri gibi kendilerinden geçerek hayata hizmet ediyorlar.
Aslında hayata hizmet ederken hayatın aksaklıklarını gidermeye çalışıyorlar.
Bir nevi hayat işçileridir onlar.
Yakın zamanda gözlerim dünyanın ışığına
muvakkat bir müddet kapanmaya başladı. Görememenin endişesiyle en nihayette o
kuzey yıldızımızın sinesine sığınıp şifa aramaya başladım. Semasındaki en
parlık yıldızdan yakınındaki en latif Öncü yıldıza kadar bütün yıldızlar görmem
için ışıklarını etrafa saçtılar ve nihayette beni hakikaten kendi de bir Yıldız
olan, ehil, Değirmenci tavında hastalığımın her zerresini en ufak
parçalara ayırarak anlamaya çalışan bir hekime teslim ettiler.
Evvela bu Yıldız’ın terbiyesinde yetişen
Aziz bir Hüdai ile muhterem Muharrem olan nahif yardımcıları benimle candan ilgilendiler.
Sonra Yıldızımız etrafı müşerref kıldı. Hikmet dolu beyanıyla en nihai ilmi
anlatımlarıyla derdimin her aşamasını ve yapılması gerekenleri anlattı. Ve şifahanemizde
kendi ışığının yayıldığı kısmda bir müddet misafir edilmem gerektiğini söyledi.
Günlerce benimle alakadar oldu. En nihayette Yıldız’ın da ışığında emeği olan
Hulusi bir nahifliğe emanet etti beni. Onca sinirleri zedelenmiş hastalara
mukabil az sayıda ve sınır tanımadan sinirleri alınmış gibi hizmet veren o
sağlık melekleriyse şihafanenin misafir olduğum yerinin apayrı kayda değer
güzelliklerindendi.
Biliyor musun! Bunca alakadan sonra sevinmiş
ama üzülmüştüm de. Sevinmiştim çünkü bize çok uzak olan yakın tarihimiz tekra
aklıma düşmüştü. 20 sene evvel bu tedavi imkanlarını ya devletin en üst
kademesinde olan alabilirdi ya da çok parası olan. Hatta çoğu zaman çok parası
olan da alamıyordu bu hizmeti. Üzülmüştüm, keşke geçmişte yaşayanlarımız
da alabilseydi bu hizmetleri diye. Hem bu hizmet sadece benim için mi diye de
üzülmüştüm.
Sonra bu pandemi sürecinde dahi şifahanemizin
bütün koridorlarında takdir sesleri ve memnuniyet sedaları yayılıyor gördüm.
Hele benim servisimdeki Yıldız’ın ışığının girdiği her odayı bendeki aksinden
farklı olmayan huzmelerle aydınlatması kederimi sevince kalbetmişti. Memnun olmuştum
efendi hem de çok. Umarım seni de tatmin etmiştir.
-Size inandım. Hakikaten Yıldızlarınızın
etrafı aydınlattığını fark ettim. Umarım tez zamanda Ovanız da bu yıldızların
huzmelerinden istifade eder. Ve aydınlığınız dalga dalga vatanın her tarafına
yayılır.
-Efendim gözünü kapayan sadece kendine
gece yapar. Yıldızlar her daim parlar.