Hassasiyetlerimiz körelirse…
İnsan duyarlılık ve duruşu ile değerlidir…
Duyarlılığını
kaybeden, duruşunu bozan insan eşreften esfele savrulur, “halife” olma
misyonunu kaybeder…
İşte insanoğlunun en
acı hüsranı; duyarsızlık, umursamazlık…
İnsanın kendisine
verdiği en büyük zarar, umursamazlık… “Boş verme” mantığı batılın önünü açıyor…
Olumsuzluklar
karşısında “bir şey olmaz” anlayışının insanı nasıl dumura uğrattığını,
değersizleştirdiğini görmekteyiz…
Bugünkü
umursamazlığın yarınlarda bize pahalıya mal olacağını tahmin edebiliyoruz…
Umursamazlık ekenin,
pişmanlık biçeceği, perişan olacağı bugünden belli değil mi?
Gerçekten
umursamazlık bulaşıcı bir virüstür… Toplumsal vurdumduymazlığın bizleri nasıl
vurduğunun farkında değil miyiz?
Umursamazlığımızla
günahın önünü açıyor, kötülüğün ömrünü uzatıyoruz… Kötülüklerin çıkardığı
yangının iyileri de yakacağını unutuyoruz…
Zulmü umursamayan
Müslümanlar zamanla zalimler tarafından yönetilir hale geliyorlar…
Allah'ı ve ahireti
unutan, kulluk sorumluluklarından kopan duyarsız Müslümanlar, yaşamın anlam ve
amacından hızla uzaklaşıyorlar…
Arzular öne çıkınca,
bireysel çıkarlar konuşunca; ilkeler, ölçüler, değerler, doğrular, kutsallar
devre dışı kalıyor…
Hevanın egemenliği
başlayınca, hassasiyetler köreliyor… Samimiyetler sulanıyor… Sadakatlar
bozuluyor…
Kimse kimseyi
takmıyor, tanımıyor, taşımıyor…
Umursamazlık
ailenin, akrabalığın, kulluğun, kardeşliğin içini boşaltıyor… Toplumsal doku
bozuluyor…
“Bana ne”ci, bahaneci
bencillikler bizi bitiriyor…
“Allah belasını versin!” demekle iş bitmiyor… Münkerata muhalif, toplumsal gidişata
müdahil olmazsak bu kötülükler mutlaka bir gün bizi de bulur…
Seyirci kalmak;
sinik, sönük, donuk sefillerin tercihidir…
“Aldırma geç git”
demek aldanış ve alçalışın göstergesidir…
“Neme lazım”cı felsefe insanın
iflasına işaret ediyor…
“Dertsizlik” derdi
derinden gençliği tehdit ediyor…
‘Her devrin adamı’
olanlar çoğalırken, ‘her derdin adamı’
olanlar günbegün azalıyor…
Dava derdinden
sıyrılanlar hayatlarından memnun, günü kurtarma derdindeler…
Konfor, kariyer,
kapitale bağlı kompleks ve kaprisler kulluk ve kardeşliği tehdit ediyor…
Müslümanların
dertleriyle dertlenmeyenler kişisel ikbal peşindeler.
İnsanların acı ve
ıstıraplarını umursamayanların, insanlık sefaletine tanıklık ediyoruz…
Zulme uğrayanların
çığlığını duymazdan gelen, merhamet damarları tıkalı, yüreği nasırlaşmış, çağın
“umursamayan insanı” yeryüzünün en
büyük şanssızlığı…
Toplu ölümler
karşısında kahredici suskunluk ve umursamazlık, merhamet ve insaniyet testinde
sınıfta kaldığımızı göstermiyor mu?
Yaşanan insanlık
trajedisi karşısında susan herkes suç ortağıdır!
Balık istifi
doluştukları kamyonların arkasında havasızlıktan ya da tıklım tıklım bindikleri
botun batması sonucu suda boğulan göçmenlerin günahı kimin boynunda?
Bu insanlığın
tükenişini sergileyen utanç fotoğrafları kimin umurunda?
Umuda yolculuk adına
yola çıkan, insanlık onuru çiğnenen bu mağdurlar kimin sınavı?
Bu umursamazlık
korkarım gayretullaha dokunur, bize ağıra mal olur…
Bu hale bigane
kalamayız… Çünkü biz insanız… Biz Müslümanız… Biz vazifeliyiz…
İnsanlar ölebilir,
insanlığın ölmediğini biz göstermeliyiz…
“Kimse yoksa ben varım!” diyebilmeliyiz.
Görmemezlikten
gelemeyiz, çünkü “Bir Gören” var…
Bilmemezlikten gelemeyiz, çünkü “Bir Bilen” var…