Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Şubat 2022

Hasbihâl

Zor zamanlarda bir dost sesi duymak istersiniz. Yakınsanız oturup dertleşmek istersiniz. Uzakta iseniz telefona sarılırsınız. En güzeli de yüz yüze dertleşmek. Gönülden, içten bir sohbette ayrı bir iklim ve maneviyat vardır. İşte bu sohbete hasbihâl diyoruz.

Hasbihâl için kaç dostumuz vardır? Canımız sıkkınken konuşmak için ilk kimi ararız, kime güvenip bir sırrımızı söyleriz? Böyle insanlar ne kadar da azaldı. İç sesinizi duyar gibiyim. Kimsemiz yok, diyenler bile var. Hayır! Bu kadar da ümitsiz ve karamsar olmamak gerek. Dünya insan için yaratılmış ise bu kadar genişlik içinde nedir bu darlık? Çok büyütüyoruz her şeyi. Büyüttükçe ayrıntıda gizlenen güzellikleri göremiyoruz. Oysa küçük şeylerdedir mutluluk.

Dostlarımızla sohbet ederken ne kadar rahatlarız. Ancak hız çağındayız. Bir kahve içmek için bile zaman bulamıyoruz. Gerçekten de öyle midir, zamanımız yok mu? Bunun için ne lazım? Sanırım önce hasbî olmak gerek. Hasbî olmakla başlamalıyız. İçimizden geldiği gibi davranmak en güzeli.

İş toplantıları, resmî toplantılar derken günler geçiyor. Peki, bunlar tabiî ki olacak. Hasbî bir niyet ve temiz bir kalp ile bir araya nasıl gelinir? Bir araya gelebilmek aslında çağımızın en büyük sorunu. Bir araya gelip de dünyalık olmayan konuları konuşmak devrim gibi oldu. Kalpte başlamalı her şey. Biz kalbimizle karar verirsek niyetimiz de hasbî olur. Akıl muhakkak ama kalpte o kararı süzmeliyiz. Aklın bizi götüreceği yer bellidir, sınırları imkân dâhilindedir. Kalp ile varacağımız yer sonsuz güzelliktir. Hasbî insanlar çıkarını hesap etmeden iş görürler, onlar kalplerini ortaya koyarlar. Böyle insanların söyleşisine hasbihâl diyoruz.

“Çayı koyun, size geliyoruz.” diyebildiğimiz insanlar çoğalmalı. Soframıza önce samimiyet koyarak bunu başarabiliriz. Gösterişe değil de içimize bakarak yol alabiliriz. Maddenin kapladığı bir dünyada bize yer kalmaz oldu. Soframız görünürde çok zengin, bazen oluyor ki tabak koymaya yer kalmıyor. Peki, kalbimizi nereye koyuyoruz? Kalbimize yer var mı? Ne yazık ki böyle böyle eksiliyoruz.

Hâlimizi yaptığımız işler belirliyor. Bazen oluyor ki suratımız asık oluyor. Bazen de çok seviniyoruz. Tüm bunlar insanlık hâlleri. Eyvallah! Ancak ne olursa olsun bir hakikat var ki dünya sevdikçe, sevdiğimiz insanlar var oldukça yaşanılır. Aksini düşündüğümüzde cehennem burada başlıyor. Öyle güzel dostlar var ki onların sevinçleri sizi de sevindiriyor. Bize düşen zaman zaman dünyayı unutmak. Nedir dünyayı unutmak? Çok abartmadan söylemek gerekirse hesapsız yaşamak. Dünyalık hesaplardan kaçınmak. Arada bunu yapmak iyi gelecek. Arada affetmek, arada birini sevindirmek lazım. Küs iseniz ilk barışan siz olun. Uzun süredir konuşmadığınız, konuşamadığınız bir dostunuz varsa ilk arayıp soran siz olun. Bazen eliniz telefona gider, aramak istersiniz, mesaj yazmayı düşünürsünüz, vazgeçmeyin. Vazgeçtikçe ömür de geçiyor. İlk adım sizden olsun.

Sabahı karşılamak, güneşi karşılamak, aydınlık dilemek ne güzeldir. Güzel temennilerde bulunmak en güzel duadır. Hasbihâl dertleri azaltır, gönül huzuru verir. Gönül huzuru değil midir aradığımız? Her şeyimiz var ama kahve içmeye dostumuz yok! Neye yarar ki varlığımız. Dünya sofrasında buluşma vakti. Paylaşmak, çoğaltmaktır.

Hasbihâl için bir araya gelmek sevaptır, ben böyle inanıyorum. Çünkü dünyalık hesap için değil, gönlümüzü ferahlatmak için bir araya geliyoruz. Böyle kalplerle bir araya gelen hasbî insanlardan kimseye zarar gelmez. Varsa hasbî dostunuz, arayın ve kahve içmeye davet edin efendim. Ben, şimdi arıyorum. Hatta az önce mesaj yazdım. Kahvemiz sade, kalbimiz samimî ise dünya cennettir. Hasbihâlsiz kalmayın!