Dolar (USD)
35.17
Euro (EUR)
36.73
Gram Altın
2966.58
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Ocak 2023

​HASARLI HAFIZALAR

İnsan hafızası kadar vardır…

Hafıza bizi biz yapan en temel unsurlardan biridir…

İnsanın kendini tanıması, hayatın anlamlandırması, hayati sorularına cevap bulmasında hafıza vazgeçilmez bir dayanak noktasıdır…

Hafızası olanın fikri, sözü, iddiası, ideali, davası ve derdi olur…

Hafızasını kaybedenin kimliği kalır mı? Hafızası gidince zihniyet, şahsiyet, aidiyet, hareket, medeniyet adına her şey gidiverir…

Kendi gerçeğini, geleneğini, geçmişini, genetiğini bilmeyen bir neslin gelecek tasavvuru olabilir mi?

Hafızasını yitiren dostunu, düşmanını ayıramaz, hesabını-kitabını sağlam tutamaz, geleceğini planlayamaz değil mi?

Bu vaziyette bir gelecek inşası beklenebilir mi?

Biz hafızamız ile kimlik sahibi olur, toplumsal sorumluluklarımızı kuşanır ve hedefe yürürüz…

Hafıza olanın sorusu, sorgusu, itirazı, eleştirisi, muhakemesi beraberinde gelecektir. Bu da hafıza gücümüze bağlıdır…

Hafızamızdan bir şeyler eksildikçe sefalet ve esarete düştüğümüzü göreceğiz… Önce hafıza sonra insanlık ve değerleri kaybolur… Aidiyetler, şiarlar, şuurlar silinmeye başlar…

Belki de yeni zamanlarda yeni mankurtlaştırma yöntemlerine maruz kalıveririz…

Yıllardır Kemalist rejimin toplumsal hafızayı kuşatma operasyonları sistematik olarak devam ediyor. Hafızasızlaştırılan kuşaklar resmi ideolojinin kurşun askerleri sürekli “hazır ol” da bekliyorlar…

Toplumsal hafızaya askeri ve siyasi müdahale, yeni bir ulus yaratma, düzene uygun kafalar üretme politikaları hiç hız kesmedi…

Propaganda, asimilasyon, manipülasyon hepsi toplumsal hafızaya yönelik operasyonlardı…

Ve kapitalizm iş, aş, eş üçgeninde hafızayı kitliyor.

Evet, biliyoruz ki, zalimler hafızasız toplumları sever…

Zaten dil devrimi ile hafızamızı kaybetmeye başlamıştık. Ecdadımızın mezar taşını okuyamaz hale gelmiştik… Aslında Çanakkale’ye 250 bin kişiyi gömmedik, tarih, kültür, ümmet, hilafet adına neleri gömmedik ki!?

Sahi, Balkan, Endülüs, Kudüs, Kafkasya, Kırım, Keşmir, Kaşgar hafızamıza ne oldu?

Uzak zamanlara gitmemize de gerek yok… Srebrenica’yı, Hama’yı, Halepçe’yi, Felluce’yi, Sabra ve Şatilla’yı, Grozni’yi hatırlayanlarımızın yüzdelik oranı nedir acaba?

Dahası 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz tarihlerinin belleklerde bekleme ömrü sizde kaç yıldır?

Hasarlı hafızalarla Hakkı ne temsil edebilir, ne de tebliğ edebiliriz…

Aliya boşuna dertlenmiyordu:

“Evlat ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır.”

Hangi hafıza ile hakikatin hakkını vereceğiz?

Hafızası olamayanın hikayesi de olmuyor zaten…

Peki hafıza kaybının nedeni nedir?

Bir başkası olmaklığımız, kendimize yabancılaşmamız ve de kendimizden uzaklaşmamız… Bir daha bir daha başkası ola ola, hafızamızı yitirdik… Yetmez mi artık?

Ayrıca hafızayı örten hazlar, hevalar, haramalar, hedonist arzular… Bir de hafızaya zarar veren ham hayaller, boş hülyalar, havanda su dövmeler, anlamsız polemikler, tefekkürsüz tartışmalar hafızayı tıkıyor ve tüketiyor…

Acaba İslami Hareketin hafızası nasıl?

Yerli yerinde mi? Diri, duru ve dinamik mi? Yoksa donuk ve bulanık mı?

İnancımızı ve mücadelemizi anlamlandırma adına hafızamızı daha güçlü ve daha güzel kılmamız gerekiyor…

İnsanlığın gün geçtikçe tükendiği bu süreçlerde hafızamıza tutunmak ve Müslümanca yaşamak zorundayız…

En azından hatırlamayı hatırlamak zorundayız…

Hafızamızı tazelemek gerekiyor…

Hafızasız aydınlarla, alimlerle, kadrolarla, kitlelerle yol kat edebilmemiz mümkün değil…

‘’ Hafızamı kaybettim, hükümsüzdür.’’ diyemeyeceğimize göre, ‘’canbaza bak canbaza ‘’ diyenlere gereken cevabı verebilmeliyiz artık…

Hafızası zayıflayan bizler için unutmayalım ki, Kur’an bir hatırlatandır, Peygamber (s.a.v.) bir hatırlatandır… Şuurlu bir Müslüman’ da hatırlayan ve hatırlatandır…

Ortak hafızanın gücünü kuşanarak, geleceğe emin adımlarla yürüyeceğiz…

Evet, inanç, bilinç ve direnç diyoruz.