Harîrî ile tanışınız
Arap Edebiyatı’nın mümtaz siması Harîrî lakaplı Osman Ebu Muhammed’in harikulade zekâsıyla gecikmeli tanışmanın suçu elbette benimdir. Onun Türkçeye çevrilen Makamat’ını elime aldığımda özrümü nefsime iletip başlamıştım okumaya.
Sebebi
ne olursa olsun bu gecikmeli tanışıklığın ardından Harîrî’nin eserini okuduğumda
kendime kızgınlığımda artış oldu. Millî Eğitim Bakanlığı yıllar evvel Harîrî’nin
Makamat’ını okurla buluşturmuş, fark
etmemişiz. Bu mutena eserin kütüphanemde yer almasına vesile olan dostlarımı
hayırla zikrediyorum.
Bu
gecikmeli tanışıklığımdan ötürü bana Harîrî’yi edebiyat tahsilim sırasında tanıtmayan
kıymetli hocalarıma müsaadenizle sitem ederken edebiyat çevrelerinde hasbihâl
edip, kendilerinden başka isim tanımayan kişilere de kızdığımı belirtmek
isterim.
Esas
kızdığım kişinin kendim olduğunu bir kere daha vurgulamak daha gerçekçi bir
ifade olacak. Yıllardır mizah yazılarımla çevre edindiğim, mizah hikâyeleri ile
haşır neşir olduğum halde böylesine önemli bir mizah ustasıyla tanışmadığıma
şaşırdım.
Bu
yazımızla Harîrî’yle henüz tanışmamış olanları düşünerek kısa bir tanışma faslı
yapalım istedik. Bu tanışmada ansiklopedik bilgiden ziyade onu kitabında yer
alan ifadelerinden anlayalım. Edebiyatın
her dalında kalem oynatan Harîrî, devrinin her ilmini tahsil etmiştir. Bir
konuda tartışma varsa “Harîrî böyle dedi”
denildiğinde akan sular dururmuş. Ona dünya çapında şöhretin kapısını açan
eseri ise Makamat olmuş. Makamat’ta
50 hikaye var. Şiirlerle karışık anlatılanlar yazıldığı dönem hakkında bilgi
aktarırken günümüzde yaşadığımız çeşitli toplumsal meselelere karşı da
uyarmaktadır. Harîrî, yazılarını yer yer ayet ve hadislerle beslemekte,
özellikle darb-ı mesellere sıkça yer vermektedir. Söz konusu hikâyelerde iki
şahıs var. Bu şahıslar okura zaman zaman kaş çattırmakta, zaman zaman da
dudaklarda tebessüme vesile olmaktadır. Neşe dolu satırlar arasında
dolaşılırken yer yer şiddetli hitaplarla da karşılaşılabilmektedir.
Sabri
Sevsevil’in çevirdiği eserde dipnotlar önemli bir yer tutmakta, hatta
diyebilirim ki dipnotlar sayesinde yazıların kaleme alındığı devirlerde yaşanan
olaylar zinciri öğrenilebildiği gibi, dinî anlamda tefsir bilgilerine bile
sahip olunabilmektedir.
İlk
baskısı 1952 yılında yapılan Makamat’ın son baskısıyla gecikmeli de olsa tanışmanın
hazzını yaşadım. Metne sadık kalınarak hazırlanan Makamat’taki hikâyelerde
adab-ı muaşeret kurallarına da yer verilmektedir. Eserde, mert ve faziletli bir
kişi olduğu belirtilen Harîrî’nin hayatı hakkında bol bilgi bulunmaktadır.
Kitapta
yer alan bilgilerde Harîrî’nin kısa boylu ve çirkin olduğu belirtilirken
yazarın bu durumu sıkıntı ettiği bir de hikâye vardır: Adamın biri Makamat’ı
okumak için Basra’ya geldiğinde Harîrî’yi sorar. Caminin içindeki kürsü önünde
onu bulabileceği söylenir. Adam tarif üzerine gittiği camide çirkin bir adamla
karşılaşır. Aradığı kişinin bu olamayacağını düşünür ve ona hiçbir şey
söylemez. Harîrî ise adamı ve durumu fark etmiştir. Bir süre sonra adam, Harîrî
olmadığını düşündüğü kişiye bir şeyler yazdırmak ister. Bunun üzerine Harîrî
kızarak şunları söyler: “Kamerin kararmak
ihtimali olan parlaklığı ile aldanan ilk yolcu sen olmadığın gibi, mezbelelerin
yeşilliği karşısında meftun ve hayran kalan ilk otlak arayıcı da sen değilsin.
Haydi, git, kendin için benden başkasını seç! Zira ben, Muaydi gibi bir adamım,
beni işit, fakat görme!”
Harîrî’nin
Makamat’tan başka eserleri bulunduğunu ve Harîrî mahlasını kullanan kişilerin
olduğunu belirtelim. Rahman ve Rahim
olan Allah’ın adıyla, dualarla başlayan Makamat’taki hikâyeleri okudukça merak
duygumuz gelişmekte, anlatılarla edebî bir metin okumanın lezzetine varırken,
günümüz kişisel gelişim eğitimcilerinin geçmişten alması gereken dersler
olduğunu hissediyorsunuz. 12. yüzyıl Arap Edebiyatı’nın bugüne ulaşabilmiş
şaheserlerinden biri değil, yazıldığı dönemden sonra da ünü sınırlar dışına
taşmış olan Makamat’la bir an evvel tanışmanızı diliyorum ve’s-selam.