'Harikalar Diyarı'nda 16. yıl kutlaması
Hayırlı olsun,
Ak Parti 16 yaşında.
Bu yazıyı, Sincan'daki büyük kutlamaya hareket etmezden az evvel kaleme alıyorum.
28 Şubat darbecilerinin "uyarı" makamında ve "gövde gösterisi" kıvamında tank dolaştırdığı mahalde anlamlı merasim.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Sayın Binali Yıldırım'ın teşrifleriyle mütevazı bir merasim, Sayın Melih Gökçek'in "Harikalar Diyarı" ismini koyduğu alanda.
AK Partililer için bu yılı çok özel kılan, liderleri Recep Tayyip Erdoğan'ın üç yıllık bir aradan sonra AK Parti'nin kuruluş yıldönümü kutlamasına katılıyor oluşu.
Bu "özlenen buluşma", Sayın Erdoğan'ın "metal yorgunluğuna" sıkça vurgu yaptığı ve "yorulanları saha dışına davet ettiği" bir süreçte gerçekleşiyor.
Bu bakımdan da önemli.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın parti yönetimini direkt olarak ele almasından bu yana, "şöyle" bir silkinme oldu.
"Heyecan rüzgarı" esti.
Bu "heyecan rüzgarı", "değişim süreci"nin devam etmesinden dolayı fırtınaya dönüşmese deu2026
Sayın Erdoğan'ın ülkeye ve partiye zarar verenin "gözünün yaşına bakmayacağına" olan inanç, motivasyonu bir ölçüde sağladı.
Bu motivasyonu, AK Parti'nin çeşitli kademelerde bulunan yöneticileriyle görüşmelerimizde de "kısmen" gözlemleyebiliyoruz.
Her söz verdiğimiz, "Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu cesaret, kararlılık ve çalışkanlığın hakkını vermek zorunda olduklarını" söylüyor.
Gece gündüz çalışmak, her eve ulaşmak vesaireu2026
Sayın Erdoğan'ın "yorulan bıraksın" çağrısını üzerine alana hiç rastlamadım, her söz alan "başka birilerini" işaret ederek, "AK Parti ruhuna yakışmayan insanları aralarında tutmayacaklarını" söylüyor.
Bu durumu şuna benzetiyorum:
Hani, sokaktaki vatandaşa mikrofon tutsanız ve "trafik kurallarına uymayanlar hakkındaki fikirlerini" sorsanız, hemen herkes "Böylelerine Avrupa'daki gibi basacaksın ağır cezayı!" (vs) der.
Herkes "lafa gelince" böylesine hassastır bizde.
Öyledir deu2026
Trafik kurallarına riayet edenlerimizin oranı yüzde 10'u bulsa bile iyidir!
Parti işlerinde de, her söz alan kendisini apayrı bir yere koyar ve birilerinin partilerine yakışmadığını söyler.
Yaniu2026
Birilerinin "bırakıp gitmesi" pek mümkün görülmemektedir.
Her "yeni"nin her "eski"den iyi olacağının garantisi de yoktur.
İyisi miu2026
Beklentileri çok yüksekte tutmamak ve "eksiklerin, yanlışların" azaltılmış olmasını "yeterli" bulmaktır.
Her "yanlış"a kızıp küsmemektir!..
MESELE İNSAN MESELESİDİR, BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL!..
Herhangi bir kurumu adeta kutsallaştırmanın "hayal kırıklığı"ndan başka bir sonuca götürmeyeceğini bilmemiz lazım.
Parti işleri, sizin gibi, benim gibi insanlarla yürütülüyor.
Toplumun en iyileri veya en kötüleri gidip parti yöneticisi, parti üyesi oluyor değil.
Arzu edilen bir "Evliyalar Partisi" ise, böyle bir parti olmaz.
Üsteliku2026
"Demokrasi" bizim medeniyetimize ait bir kavram değil, kendisine has kuralları var.
Hepimizi şu veya bu kıvamda esir almış bulunan Kapitalizm de "Altın Kural"ını koymuş;
"Altını olan kuralı koyar!"
AK Parti veya diğer "muhafazakar oluşumlar", ellerinden gelenin en iyisini yapmaya gayret iddiasında olabilirler.
Bu gayretler hiçbir vakit "ideal"i yakalayamaz zira insan aklının ürettiği modeller "kusursuz" olamaz!..
Bunu kabul edecek ve beklentilerimizi ona göre ayarlayacağız.
Kimi parti yöneticilerinin işaret ettiği tamamı "Liyakatli, dürüst, çalışkan" insanlardan oluşmuş bir yapı "ideal"i işaret eder, gerçeği değil.
Bugünlerde 16'ncı kuruluş yıldönümünü kutlamakta olan Ak Parti, elbette "muhteşem" bir yapı değildir.
Bu sistem içinde ondan bunu beklemek de haksızlık olur.
AK Partililere de kaldıramayacakları yükü yüklemek olur.
İyisi, olumlu işlerin kıymetini bilmek ve olumsuz işleri de azaltmaya çalışmaktır.
Sızlana sızlana bir yere varamazsınız.
Türkiye, başta Recep Tayyip Erdoğan, olmak üzere, AK Partililerin gayretleri neticesinde önemi uzun yıllar sonra çok daha iyi anlaşılabilecek olan büyük değişimlere imza atmıştır.
Bir zihniyet devrimi gerçekleştirmiştir, asla abartmıyorum.
Ülkenin Cumhurbaşkanı ve en hassas kurumlarına en ağır eleştiriler yapılabilmektedir ve bunlar "ifade özgürlüğü" çerçevesinde değerlendirilebilmektedir.
Ahmet Necdet Sezer'in Cumhurbaşkanlığı döneminde "dürüst" kelimesinin sonuna ünlem koyduk diye yargılandığımızı hatırlarım.
Şimdi, bırakın ünlemi, Cumhurbaşkanımızın "hakaretlerle" hedef alındığı manşetler bile dava konusu yapılmıyor.
Re'sen harekete geçmesi gereken 'Yargı'mız bile "değişim"den etkilenmiş gibi görünüyor!
Malu00fbm, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Yargı mensuplarına alenen ve defalarca hakaret etmesi bile adeta "hoş görüldü" bu memlekette.
Bugün ifade hürriyeti alanı hiç olmadığı kadar geniş; devlete alenen ihanet etmeyen ve bir de Atatürk'ü eleştirmeyen için sıkıntı yok.
Bugün, Genelkurmay Başkanı'na en ağır suçlamalarda bulunmak bile neredeyse serbest!
Genelkurmay Başkanı'nı, 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi ile ilişkilendirmeye kalkışanların, aleyhinde desteksiz atıp tutanların dahi karşı karşıya bırakıldıkları bir hukuki yaptırım yok.
Oysau2026
O karanlık 28 Şubat günlerinde haddine mi düşmüş, bir yüzbaşıya laf edesin!
Türkiye, "ifade hürriyeti" alanında büyük gelişmeler kaydetti.
Din ve vicdan hürriyeti alanı da malu00fbm; klasik tartışmalar alevlendirilmek istense de epeyce geride kaldı.
CHP zihniyeti, "28 Şubat yasakları"nı uygulamaya koyma imkanını elde edinceye kadar "katı laiklik" söyleminden vazgeçmiş gibi görünüyor.
Bu da büyük kazanımdır.
Enerjimizi tüketen kısır "laiklik" tartışmalarından büyük ölçüde uzaklaşmış durumdayız.
Bunun ne kadar mühim olduğunu, 28 Şubat karanlığını yaşamamış olan idrak edemez.
Olanın bitenin kıymetini bilelim.
TÜRKİYE, KRİZLERİN GÜÇLENDİRDİĞİ ÜLKE!
AK Parti'nin iktidara gelmesinden önce batı medyası Türkiye'den pek bahsetmezdi.
Allah korusun, çok büyük bir deprem olacak da, Türkiye gündeme gelecek!
Bırakın cumhurbaşkanı veya başbakanın ismini bileni, Türkiye'nin haritadaki yerini tahmin edene bile zor rastlanırdı.
Şimdiu2026
Bütün dünya Türkiye'yi konuşuyor; Trump ve Putin'den sonra (E, onlar da süper güç, olsun o kadar) en fazla bahsi geçen Lider Recep Tayyip Erdoğan.
Saldırılar ne kadar yoğun olursa olsun, FETÖ'nün yurt dışındaki karalama kampanyası ne kadar etkin olursa olsun, işler dönüyor dolaşıyor bize yarıyor.
Türkiye her krizden "pozisyon güçlendirmiş" olarak çıkıyor.
(Bkz: Bizim başımı patlayacağı söylenen Katar Krizi'nin geldiği nokta ve de sınır ötesi askeri operasyonlarımız sayesinde etkinlik arttırmış olmamız.)
Ak Parti'nin dış politika tercihlerine yönelik eleştirilerin gittikçe azaldığını ve muhaliflerinin bile "sessiz kabul"e doğru yol aldığını her halde hepiniz görüyorsunuz.
Siz doğru yerde durursanız, fırsatlar sizin önünüze gelir. Türkiye bunun güzelliğini yaşıyor ve Allah'ın izniyle yaşamaya devam edecektir.
Enseler karartılmasın.
Beklentiler de arşa yükseltilmesin!..
"NASILSANIZ ÖYLE YÖNETİLİRSİNİZ!"
AK Parti'deki sıkıntılara nice yazımızda işaret ettik.
Bunlar olacaktır.
Ak Parti bu toplumun bir parçası, bütün partiler gibi "insan malzemesi"yle iş yapıyor.
"Nasılsanız öyle yönetilirsiniz!".
Biz, Ak Parti'ye layık olduğumuz için AK Parti tarafından yönetiliyoruz.
Bozulursak kötüye düşeriz.
Daha iyisine layık olduğumuzda, ya AK Parti daha iyi olur ya da daha iyisi bulunur.
Türkiye, önümüzdeki iki yılın sonunda sistemini tam olarak oturtmuş olacak.
2019'dan nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın, yeni yönetim modeline tam olarak geçmiş olacak.
Burası çok mühim; Sayın Recep Tayyip Erdoğan da kazansa, rakiplerinden biri de kazansa arkasında yüzde 50'den fazla millet desteği olacak.
Bunun kıymeti bilinmeli.
2019'u sağ salim atlatabilmek son derece mühim.
Bu süreçte "Ben geldim, sen gittin!" kavgasına girişmeku2026
Kusura bakılmasın ama, aptallık olur!..
Sonunda sadece AK Partililerin değil, bütün Türkiye'nin kazanacağı veya kaybedeceği bir süreçten geçiyoruz.
Hedefe sağ salim vardık mı vardık.
Varamazsak, "ihanet içinde olmayan muhalifler" dahil, herkes kaybeder!..