Harcama yetkilisi
Elden çıkarılan para, sarf edilen malzeme, gider harcama olarak karşılık buluyor sözlükte. Bir de bunun yetkilisi var, o da mali anlamda sorumlu kişi oluyor. Ancak bugün gerçek anlamının dışında harcama ve harcama işiyle meşgul kişilerden bahis açmak istiyorum.
Ankara’yı nasıl biliriz, buradan başlamak lazım. Siyasetin ve bürokrasinin merkezi. Yönetimin başı. İnsan kaynaklarının yönetildiği ve en üst mercilerin bulunduğu yer. Başkent. Say sayabildiğin kadar. Görünen ve görünmeyen güçlerin savaştığı, anlaştığı şehir.
Ankara’nın bu bahsettiğimiz ve bahsedeceğimiz iki farklı harcama ile ilgili yüzü var. Biz, gelin diğer yüzünü konuşmaya çalışalım mı? Ne dersiniz? Zor, karmaşık, tehlikeli, oyun içinde oyun olan bir yüzü var Ankara’nın. Harcama yetkilileri de Ankara’dan alırlar güçlerini. O yüzden Ankara’yı enine boyuna konuşmak lazım. Ancak yine de gerçek yüzünü ortaya çıkarmak çok zor. Matruşka misalidir bu. Pes edip bu oyunu bırakan da olur. Şimdi mevzuyu açmaya çalışalım.
Bir tespitte bulunalım. Bu ülkede “adam harcamak” diye deyimleşen bir söz var. Kimler yapıyor bu harcama işini? Siyasetten başlayarak konuşabiliriz. Ancak şöyle de bir söz vardır: “Nasıl geldiysen öyle gidersin.” Geleni, göndermek işini harcama yetkilileri yapıyor. Onların işi bu. Adamın olmayınca olmuyor! Bunun için birilerini harcayarak kendi adamlarını oraya yerleştiriyorlar. Evet, böyle bir harcama kalemi var.
Bürokrasimizde harcanan adam çoktur. Başa gelen kimse ona göre bir tasarruf oluyor. Burada tabiî ki güce göre şekillenen insan kaynakları var. Kaynak ama maalesef “havuz” diye tabir edilen yerde pasif durumda bekletilen, paslanan, çürüyen bir insan kaynağından bahsetmek gerekir. Binlerce insan harcanmış ve havuzda bekliyor. Kimisinin sosyal hakları, kimisinin itibarı, kimisinin özlük hakları elinden alınmış ve depoda bekliyor. Buna kızağa çekmek de deniliyor. Bu işle ilgili görüldüğü üzere ne kadar deyimimiz var. Sorsanız bu işin faili kim, diye kimse ortaya çıkmaz. Ama biz biliyoruz ki harcama yetkilileri var. Ayakçılar var, ayak kaydıranlar var.
İnsan kaynaklarını verimli, etkin ve yerinde kullanmak istediğinizde de bu harcama yetkililerinin onayı gerekiyor. Liyakat dediğimiz vasıf rafa kalkar. Vasıflar değil de vasıtalar dikkate alınır. Aslında atanırken de atılırken de aynı harcama yetkilileri görevdedir. Biz önce anlayamayız ya da işimize öyle gelir. Baştan kabul ederiz. Sonra işler değişir. İnandığınız değerler çiğnenir. İtiraz etmek isteseniz siz de yerinizden olursunuz. Çok az insan ne pahasına olursa olsun duruşunu değiştirmez. Ya da istifasını verir. O da havuza düşer, kızağa çekilmiş olur.
Siyaset, ticaret, bürokrasi üçgeninde dönen bu dolaplardan geçmek kolay değildir. Devir devir değişen simalar olsa da değişmeyen harcama yetkilileri olur. Ellerindeki imkânları zaman zaman koz olarak kullanırlar. Çok yüzlü ve çok kullanışlı bu tipler her devirde fırıldaklığını yapar. Yukarının hoşuna giden tavırlarla kendi konumunu korur. Yetişmiş insan kimin umurunda! İşte durum bundan ibarettir şu güzel ülkede.
Kalifiye insan gücümüzü harcayan yetkili şahıslar sürekli oyun kurarak ortama vaziyet ederler. Her işe burunlarını soktukları yetmez. Kendilerine ve avanelerine yeni alanlar açarak imkân oluştururlar. Harcamak bir iş hâline gelir. Ankara ise bu işin döndüğü yer olur. Ankara’ya gitmek gelmek, oraya selam vermek zorunluluk olur. En baba işler sizin adamlarınız tarafından burada ayarlanır. Eğer karşı bir tavır olacaksa harcama yetkilileri devreye girer. Olan olur!
Harcama yetkilisi deyip geçmemek gerek. Bu ülkede harcanan o kadar değer, varlık, insan var ki! Akla ziyan işler yapılıyor ama gücünüz yetmiyor. İş ahlakı, liyakat ve hakkaniyet çiğneniyor hem de harcama yetkililerinin dişleri arasında. Hesap ise hep mahşere kalıyor. Harcananlar ise aklanamıyor bile. Yazık!