Haramlar, yüz kızartıcı çirkin şeylerdir!..
Haram, yüce dinimiz İslam’ın açıkça ve kesin olarak yasakladığı şeylerdir. Dolayısıyla haram olan şeyleri terk etmek ve onlardan sakınmak gerekir. Haram kelimesi ve çeşitli türevleri Kuran-ı kerimde seksen üç yerde geçmektedir.
Haramlar; dinen
olduğu gibi aklen de çirkin, yüz kızartıcı ve yakışıksız şeylerdir: Mesela
içki, kumar, faiz, hırsızlık, çıplaklık, zina, zulüm, aldatma, yalancı
şâhitlik, iftira ve benzeri şeyler; dinen haram aklen de çirkindirler. Âyet-i
kerimede buyuruldu ki:
“Ey
iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın amelinden
bir murdardır. Bunlardan kaçınınız ki, felaha eresiniz. Şeytan içki ve kumarla
aranıza kin ve düşmanlık sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazı kılmaktan
alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?” (Maide 90-91)
Hadis-i
şerifte ise, şöyle buyurulmaktadır:
“Zina eden
bir kimse, zina ettiğinde mü’min olduğu halde zina etmez! İçki içen bir kimse,
içki içtiğinde mü’min olduğu halde içki içmez! Hırsızlık eden bir kimse,
hırsızlık ettiğinde mü’min olduğu halde hırsızlık etmez! Yağma yapan bir kimse,
insanlar kendisine yağma yaparken gözlerini kaldırıp baktıklarında mü’min
olduğu halde yağma yapmaz!” (Nesai)
Dinimiz,
insan için dünya ve âhiret saadetini ister. Dolaysıyla haramları terk etmek,
hem dünyada hem de ahirette insanın yararınadır. İnsanın fayda görebileceği bir
haram yoktur. Dolayısıyla haram olan şeylerin tamamı zararlı olan şeylerdir.
Faydalı olduğu halde yasaklanan birşey de yoktur. Bir de şu var ki: Yüce
Dinimiz, zararı faydasından çok olan şeyleri de haram kılmıştır.
Dinimiz;
insanın haramdan uzak durmasına çok önem verdiği için bu konuda bazı tedbirler
vazetmiştir. Mesela; fuhuşu önlemek için; harama bakmayı, dokunmayı, füzuli
konuşmayı, kötü ahlakı, kötü ortamı, kötü arkadaşlığı ve halveti yani karşı
cinsle yalnız kalmayı yasaklamıştır. Böylece harama götüren vasıtaları da
yasaklayarak, harama giden yolları tıkamıştır.
Ancak
Dinimiz bir şeyi yasaklarken, insanları çaresiz bırakmamış, haram kıldığı
şeylerin alternatiflerini de göstermiştir. Mesela; faiz yerine helal kazancı;
zina yerine evliliği; içki yerine diğer temiz içecekleri helal ve serbest
bırakmıştır.
Haramın
terkinde sevap vardır ve devamı durumunda insanı takvâ mertebesine çıkarır.
Çünkü haramın terk edilmesi farzdır. Bir farzı işlemek, çok sünnet işlemekten
daha sevaptır. Bir haramı terk eden kimse; bir farz işlemiş gibi sevap alır.
Böylelikle haramları terk eden bir insan; -sevap kazanmak niyetiyle- terk
ettiği günahlar sayısınca farz yapmış gibi sevabı alır!
Kişi,
yasaklardan kaçındığında, imanının gereğini yapmış; Allahü Teâlâ’ya itaat
etmiş, O’na kul olmayı kabul etmiş ve kendini kötülüklerden arındırmıştır.
Haramlardan
uzak durmak, insanları çirkinliklerden ve aşağılık şeylerden korur. Haramları terk
etme şuur ve bilinci; kişinin şeref ve namusunu koruyan, nefsini temizleyen ve
imanını olgunlaştıran çok güzel bir vesiledir.
Haram
işlenmesi halinde, kalblerin kararıp paslanması, imanın zayıflaması, huzur ve
neşenin gitmesi, itibarın zedelenmesi, ibadetten zevk alma duygusunun yok
olması gibi zarar ve kayıpların yanında, âhirette de çetin bir azaba düçar olma
risk ve tehlikesini bünyesinde barındırır. Bunun için akıllı insan kat’î olarak
haramlardan uzak durur… Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Size neyi yasaklarsam
ondan kesin olarak kaçının, neyi de emredersem onu da gücünüzün yettiği kadar
yapın!” (Müslim, 130)
Haram
olan bir şeyi işlerken, haram olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü haramlığı
kesin olan bir şeyi helal kabul etmek, -maazallah- insanı dinden çıkarıp kâfir
yapar. Bunu içindir ki, mümin öyle kolay kolay ve bile bile hiçbir günahı işleyemez.
İşlese bile, bunun çirkin bir şey olduğunu; kalbiyle kabul, dili ile itiraf
eder. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Muhakkak ki; takvâ sahibi kimselere; (günah
işleme konusunda) şeytandan bir vesvese ilişince; hemen (Allahü Teâlâ’yı)
hatırlarlar (ve bu konudaki gerçeği) görüp, (günah işlemekten derhal
yüz çevirirler.)” (Araf 201)