Haramlar dokunur
Neo-liberalizmin hakimiyetiyle birlikte gündelik hayatın bütün alanlarını temellük eden ekonomik dil, temel değerler silsilesinde de kayıpları birlikte getirmektedir. Fakat çoğunlukla bunlar bir kayıp olarak bile telakki edilmemektedir.
Arzuların yükseltildiği
çağda tüketim için sürekli talep yaratılırken, bu tüketimi sağlayabilecek maddi
kaynağın sınırlarının olduğu gözlerden uzak tutulmaya çalışılmaktadır.
Gezegenimizin kaynaklarını bugün yiyebilmek için fütursuzca tüketime konu eden
bir küresel çağın hakimiyeti altındayız. Dolayısıyla hammadde, kaynak, enerji
israfı almış başını giderken, kitleler de arzuları kışkırtılmış ve
borçlandırılmış biçimde arz-ı endam etmektedirler.
Arzu, tüketim ve
borçlanmanın özellikle son otuz yıldır toplumda ciddi dönüşümlere sebep olduğu
gözlemlenmektedir. Ama bu arada belki en fazla dönüştürdüğü şeylerden birisi
haram helal anlayışındaki hassasiyet aşınması ve dikkatsizlikler olmaya
başlamıştır. “İyi yaşam” arzusu ve bitmeyen tüketime yetişmek için haram kazanç
yolları da hemen devreye girmektedir. Ya da daha geniş anlamda insan
haketmediği kazancı tüketmeye başlamaktadır.
İslam helal ve haramlar
konusunda ciddi bir çerçeve çizmektedir. Öncelikle “emek” burada bir değer
olarak ortaya konulmaktadır. Bu da insanın çalışmasının ve emeğinin
karşılığının ödenmesine yönelik bir hassasiyet geliştirmektedir. Fakat
günümüzde “emek” meselesinin ciddi bir sömürü konusu haline geldiğini
görmekteyiz. Bu durum çalışma düzenini ve barışını bozduğu gibi, emeğin
değerini de toplumda düşürmektedir.
Esasen haram ve helalin
belirlenmesinde “hak” kelimesi merkezi bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır. Yani
kişi kendisinin hakkı olmayan hiç bir para ya da maddeye dokunmamalıdır. Fakat
günümüzde “hak” kavramında meydana gelen aşınma öyle hale gelmiştir ki, sanki
ahiret ve hesap artık kaldırılmış hissi uyandırmaktadır. Hırsların gözleri
bürümesi, haram ve helal konusunu derin bir sessizliğe göndermektedir.
Kur’an-ı Kerim en büyük
sömürü araçlarından birisi olarak faizi görmektedir. Çünkü faiz paradan para
kazanmayı teşvik ederken, faturayı geniş kesimlere kesmekte ve emeği
sömürmektedir. Esasen haklar kısmını olabildiğince geniş tutmak gerekir.
Dersine zamanında girmeyen öğretmen, çalıştırdığı insanın hakettiğini ödemeyen
patron, aşırı fiyatlamalar ile mal satan esnaf vb. liste olabildiğince
uzatılabilir.
Hz. Peygamber (SAV) “Helal
bellidir, haram da bellidir. Bu ikisi arasında şüpheli şeyler vardır” hadisiyle
şüpheli şeylerden bile kaçınılmasını öğütler. Çünkü şüpheli şeyler etrafında
dolanmak bir müddet sonra haramlara düşülmesini sonuçlamaktadır.
İmam-ı Gazali helal ve haram
konusuna özel bir bahis açmaktadır. O, haram ve helallerin bedendeki
tezahürlerini anlatmaktadır. Haram yemek (ister haram yiyecekler isterse
başkasının hakkını yemek) vücutta olumsuz tesirler meydana getirmektedir.
Kişide ahlaki zaafiyetler, problemler ortaya çıkmaktadır Gazali’ye göre.
Gelenekse birikimlerimizde
yer alan kitapların birçoğunda helal ve haram konusuna özel bir yer açılır.
Çünkü helal ve haram bir toplumun temellerini ve ileriye doğru sağlıklı
geleceğini belirlemektedir. Hakların birbirine karıştığı, haram ve helale
dikkat edilmeyen toplumlarda insani ilişkiler de bir bozulmaya uğramaktadır.
Ailelere bu konuda önemli
roller düşmektedir. Aileler çocuklarını bu hassasiyetle yetiştirmeleri eğitim
açısından öncelenmelidir. Geçenlerde haram ve helal konusunda dostlarla sohbet
ederken, arkadaşlardan birisi “kadınlar eşlerini sabahleyin işe uğurlarken,
evimize helal rızık getir derlerse birçok şey düzelir” dedi.
Haramlarla mutlu ve huzurlu
bir hayat kurulmaz.