Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2965.87
BIST 100
9699.69
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Aralık 2013

HANGİ IRK VAR?

Bayburt Üniversitesi'nde Yasin Aktay'ın "Türk dediğin bir sentezdir zaten, Türk diye bir ırk yok" ifadesi facebookun dün geceki önemli tartışma konusuydu. Özellikle farklı etnik yapıların (kürt, Arap, Rum, laz, çerkes, gürcü vb.) tartışma konusu olduğu bir ortamdaki algılanma biçimleri de tabii ki farklı olabiliyor.

Öncelikle şunu belirtmemiz gerekiyor; Aktay'ın Türk ırkının varolmadığına dair ortaya koyduğu gerekçe, aslında dünyada hiçbir ırkın varolmadığı sonucunu çıkarmamıza sebep olur. Bugün dünyada kaç tane insan uzun kök ağaçlarını çıkarabilir ve saf bir ırk kalmış mıdır? Bu anlamda Aktay'ın dediği gibi "Türk bir ırk değil"se, dünyada bir ırktan bahsetmek de mümkün değildir. Mesela; Aktay, kendi ifadesiyle 3-4 nesil öncesine inerek cedlerinin gerçek ırkını görebilir mi? Yine kendi tanımları çerçevesinde Araplar bir ırk mıdır?

Diğer yandan şu noktaları iyi ayırt etmek gerekiyor. Irk gerçeğinin varlığını kabul etmek başka bir şeydir, ırkı insanlar arası ayrımcılığın bir gerekçesi kılacak derecede ırkçılığa dönüştürmek başka bir şeydir. Kur'an-ı Kerim, insanların ait oldukları etnik, kültürel ve gelenek aidiyetlerini kabul eder. Kur'an, insanların farklı şekilde yaratıldığı gerçeğine vurgu yapar ve bunları çok geniş bir düzlemde Allah'ın ayetleri sayar. Biyolojik ontoloji, kişinin "iyi"liğinin bir referansı değildir; iyiliğin referansı insanın ürettiği değer ve performanslardır. Bu bağlamda, insanların bağlı bulundukları etnisite, gelenek ve kültür Kur'an tarafından reddedilmez.

Sözgelimi; Kur'an Hz. Adem ve Hz. İbrahim'e referanslarla aslında İslam'ın sürekliliği ve evrenselliğini "gelenek" üzerinden kurar. Ancak öte yandan, Arapların değişime ve hakikate karşı direnmelerine gerekçe yaptıkları gelenekselciliği eleştirir ve bunların sorgulanmasını ister. Allah insanları farklı etnik aidiyetler içinde yaratmıştır. Bu, verili bir durumdur. Dolayısıyla herhangi birisinin, bir etnisitenin yokluğuna dair ifadeleri, verili realiteleri inkardan öte anlam taşımaz. Ayrıca kişi, oraya ait olduğunu söylüyorsa ve kendini öyle tanımlıyorsa, size ancak bunu kabul etmek düşer. Geçmişte bunlara dair ciddi sıkıntılar yaşadık, hala da yaşamaya devam ediyoruz.

Yine Aktay'ın millet ve ulus kavramlarını aralarında fark gözetmeden kullandığını ve bu kavramları birbirine karıştırdığını görmek lazımdır. Bir kere millet kavramı, Batı'daki "nation" karşılığı ulus olarak kullanılamaz. Millet, Kur'an-ı Kerim'de "bir dine inanan topluluk" anlamındadır. Mesela; "Millet-i İbrahim" şeklindeki kullanımı, Hz. İbrahim'in dinine inanan topluluk demektir. Aktay'ın "milletin ne olduğu siyasilerin kararı ile dolduruluyoru2026" dediği şey, Modern zamanlardaki ulustur. Üstelik bu ulus tanımı, sadece etnik olarak değil, din açısından da tanımsal sıkıntılar taşır. Aktay'ın "vatandaşlık" dediği şey de bunlarla sıkı sıkıya bağımlıdır. Aktay'ın bunları bilmediğini düşünmüyorum. Mehmet Akif Ersoy'un şiirlerine baktığımız zaman, orada millet kavramının aslına irca edilerek kullanıldığını görmekteyiz.

Aktay, "Türklüğün sentez olduğu"na dair görüşlerine İsmet Özel'i referans gösterirken, aslında Özel'in kurgusunu hangi kavram üzerinden yaptığına da dikkat etmesi gerekir. Çünkü Özel'in nihai kavramsallaştırması, her zaman Aktay'ı doğrulayacak doneler de içermez.

Temel mesele bu topraklarda yaşayan herkesin, kendisi kalarak tüm insani haklardan adil biçimde yararlanabilmesini sağlayabilmektir. Belki Aktay'ın konuşmasında "vatandaşlık esasına dayalı bir millet" dediği şeyi böyle anlamak gerekir. Ancak bu, Türk ırkının varlığını inkar etmeyi gerektirmediği gibi, varolan herhangi bir kimliğin inkarı ve dışarıdan tanımlanmasını gerektirmez.

Hz. Ali'nin (RA) güzel bir sözü vardır; "inananlar bizim dinde, inanmayanlar ise insanlıkta kardeşlerimizdir." Beraber yaşama niyeti olanlar, önce karşıdakini tanımlamayı, inkar ve red dilini bırakmalıdırlar.