Hangi Ankara
Ankara, Osmanlı payitahtı İstanbul'un karşısına çıkarılan modern Türkiye'nin modern başkenti. Kabul etsek de etmesek de bütün devlet işlerimizin, memuriyet hayatımızın ana kumandası Ankara. Hal böyle olunca Gerek Osmanlı döneminin ihtişamlı tarihi ve beraberinde getirdiği medeniyet karşısında Ankara ister istemez sönük kalıyor.
Bir de Cumhuriyetçiler, Ankara'yı yoktan var ettiklerini ilan ettiler. Onların karşıtları olan dindarlar da Cumhuriyetçilerin mabedsiz şehrine tepki olarak tahkiksiz Ankara düşmanı oluverdiler. Hattı bazı dindarların Ankara ile hatıralarında mektup yazarken "En-Kara / 1975" yazdıkları vakidir." Ne dindar ne de Cumhuriyetçi olan Yahya Kemal'in Ankara'da milletvekilliği yaptığı dönemde "Ankara'nın neyini seviyorsunuz" diye yöneltilen bir suale şu cevabı vermişti. "İstanbul'a dönüşlerini" Bu cevabı veren şairin eskilerin taht-eş'şuur dedikleri yani hafızada istem dışı oluşan bir hatıra ile İstanbul-Osmanlı üzerine kurguladığı bir sevgiden dolayı Ankara'yı sevmiyor. Bu son örneğimiz yazımızın ilk cümlesindeki tespite gitsin.
Peki, bu Ankara'nın yerli düşünce ve Müslümanca tavırlar takınan tarafı hiç yok mudur? Bu soruya verilecek cevabı yazarların duayeni Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı olan Mehmet Doğan'ın "Ömrüm Ankara" kitabında buldum diyebilirim.
Bu değil miydi? Ömrüm Ankara" kitabı, bu şehrin görünen ve gösterilen yüzünün ötesine geçerek Ankara'nın binlerce yıllık medeniyet özünü ve ruhunu kavramak adına hazırladığı çok önemli bir kaynaktır. Buna bir manada Cumhuriyetten bu yana Ankara üzerine hazırlanmış tek muhalif kitap diyebiliriz.
Neden muhalif bir kitaptır "Ömrüm Ankara" kitabı? Bunu cevabını aslında yazar, kitabının önsözünde söylüyor. "Şimdiye kadar yazılan Ankara kitapları; şehrin ruhuna, manasına nüfuz edilmemiş. Bu anlamda Ankara, hakkı en fazla yenilmiş şehrimiz. Gerçek Ankara bir meçhul
Ömrüm Ankara, Cumhuriyet ideolojisinin çıkardığı bir Ankara'yı değil Anadolu'daki medeniyetlerin harcı ile yoğrulmuş Müslüman bir Ankara'yı anlatıyor bize. Bu kitap Ankara'yı sadece görmek için değil Ankara'yı bilmek için de hazırlanan bir kitaptır.
Sayın Doğan'ın bu eseri aslında iki kitaptan müteşekkil. İlk kitap, yazarın Ankara'nın tarihine, iktisadına, geçmiş hayatı, kültürüne dair hiçbir yerde yayınlanmamış yazılardan oluşuyor. Bu bölümde en çok dikkatimizi çeken Hacı Bayram-ı Veli'nin "Nagehan ol şara vardım/Ol şarı yapılır gördüm/Ben dahi bile yapıldım" dizeleriyle başlayan bölümler sıralanmıştır. Ve bu bölümlerin ilki olan "Eti geyiği Ankara" başlığı taşıyan ilginç bir anektod bulunmaktadır. Bu anekdotla yazarımız şunları söylüyor: "Ankara'nın tarihini Hititlere, o zamanki tabiriyle "Eti"lere kadar götürmek 1930'ların tarih tezi modalarından. Her moda gibi eskimiş, Çünkü Ankara'nın Hititlerle bağlantısı ilmu00ee olarak kurulamamış. Ankara'ya benzeyen tarihu00ee bir isim Ankuva'nın "Ankara" (Ankira) olmadığı, başka bir Hitit yerleşim yeri olduğu anlaşılmış, Hele "Hitit" yerine icad edilen "Eti"nin (Hani "ahu00ee"ye de benziyor ya!) tarihte bir karşılığı olmadığı ayan beyan ortaya çıkmışu2026" Niyetinin şehrin tarihu00ee derinliklerine dalmak değil bu şehri anlama ve anlatmaya yönelik çaba içerisinde olduğunu söyleyen yazarın aktardığı bu bilgi onun resmu00ee ideolojiye muhalif bir duruşu değil mi?
Sorumuza aradığımız cevabı bulamadıysak başka örnekler de kitaptan verebiliriz. Mesela yazar, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinden Ankara ile ilgili kısmı kitabında yer vermiş. "Evliya Çelebi şehri gezmeyi doğru yoldan başlar. Mezarı nurlu Hacı Bayram-ı Veli'nin asitanesine yüzümü sürüp..." Daha sonra yazar Evliya Çelebi'den nakille şunları söylüyor. Ankara'da 66 mihrab yani camii var. Ankara'nın evleri taştan değil kerpiçtenmiş. Bunu bir darb-ı meselle güçlendiriyor. "Engürü kerpici gibi kalıba dizilmişler" yine Seyahatname bilgisine göre Evliya Çelebi'nin tespit ettiği Ankara'daki hane sayısı şu kadarmış. "Kerpiçten ibaret bir şehr-i azimdir ki 6 bin 66 bayındır hanelerdiru2026 " Burada kıymetli yazarımızın vermek istediği bilgi tabi ki malumat-furuşluk değildir. Ankara'nın kendi tarihi seyri içerisinde Müslüman bir şehir haline nasıl geldiğidir.
Yazar Mehmet Doğan, bu çalışmasıyla Ankara'nın eskiden var olduğu kabul edilen bir kimliğini yeniden kazandırma çabasını takdir etmek lazım. En azından çocukluğunu, gençliğini, üniversite hayatı ve diğer bütün hayatını bu şehirde geçiren ama Müslümanca geçiren insanların kendi şehirlerinin de Müslümanca bir tarafını görme çabası takdir edilmez mi?
Yine yazarımız biliyor ki Cumhuriyet İdeolojisi, yıllarca ötekileştirdiği unsurlarla kendi arasında Ankara'yı hep bir kum torbası olarak kullandı. Günümüzde tarihimizle barışık yaşama çabası olarak tanımlanan çözüm süreci tamamlandığında Ankara'nın da üzerindeki kötü rol kalkacak ve yazarın tahayyül ettiği Hacı Bayram-ı Veli'nin şehri Ankara karşımıza çıkacak.
Kitap hakkında son olarak şunu söylemek isterim. Mehmet Doğan üstadımıza müteşekkiriz. Bu ölümsüz Ankara şehrengizini kaleme aldığı için. Her ne kadar şehrengizler şehirlerin övgü kitabı olsa da yazarımız Ankara'ya mabedsiz şehir diyenlere bu şehir sizin buyur Hacı Bayrım-ı Veli camiine, der. Orada namaz kıldıktan sonra bu mabed'in hemen dibinde Nakşu00ee ve Bayramu00ee tarikatının geleneğini devam ettiren Dr. Emin Acar'ın yanında çorba içmeye de çağırıyor. Çünkü Ankara'nın bütün delileri, velileri, garip gürebası hatta üniversite öğrencileri gelip orada çorba içmektedir.
Mehmet Doğan ağabeyimiz, bu çalışmasıyla Ankara'yı Cumhuriyetçilerden kurtardığı gibi dindarların yanlış zehabından da kurtardı. Hatta Ankara'yı bir dönem Arabeskleştirmeye çalışan Ankaralı Turgut'tan da kurtardı diyebiliriz.