'HAMZAOĞLU SANA SELAM OLSUN'
Gece televizyon seyrederken alt yazı geçti. "Hamza Hamzaoğlu ile Galatasaray yollarını ayırdı." Herkes gibi bizim içinde şaşırtıcı bir tablo idi. Yerli bir Türk çalıştırıcının kulüpten, hem de büyük bir takımdan ayrılması bizleri üzmüştür. Yetenekli, çalışkan ve işinin ehli olan bir Türk çocuğunun bu kadar kolay gönderilmesi tarihe düşülecek menfi bir nottur. Bu olumsuz tutum sebebiyle birçok kişi ve anlayış gelecekte hayırdualarla anılmayacaktır.
Hamza hocayı Akhisarspor'a gittiğinden beri izliyoruz. Başarılı bir grafik çiziyor, her zaman kendini yenileyen tutum sergiliyor. İmparator Fatih Terim'in yardımcısı olarak görüyoruz. Ekip çalışmasına ağırlık vermesini ve yatkınlığını gıpta izliyoruz. Futbolun ve antrenörlüğün usta-çırak işi olduğunu bize öğrettiler. Hamza hoca da Fatih Terim ile çalışarak ve ekipte yer alarak bize bunu gösterdi.
Hamza Hamzaoğlu Galatasaray'a gelerek herkesi şaşırttı. Aslında büyük bir risk almıştı, sanki kendisini ateşe atmıştı. Doğaldır ki, onu tavsiye edenler hasletlerini ve kişiliğini biliyorlardı.
Hamzaoğlu göreve başladı. Hiç kimsenin beklemediği ve inanmak istemediği performans sergiledi. Galatasaray'a 4. yıldızı taktırdı ve 3 kupayı kazandırdı. Anlaşılıyor ki, Hamza Hoca'nın başarıları bazılarını rahatsız etmiş, başarısızlığını beklemişler, fırsatını buldukları anda da gönderdiler.
Bize göre Hamzaoğlu'nun gönderilmesi yanlıştır, zamanlaması hatalıdır. Çünkü Galatasaray Avrupa'da ve ülkemizde kötüye gitmiyordu. Hamza hoca özellikle yerli oyunculara öncelik veriyordu. Yarışmanın acımasız bir durum sergilediği, yaşlı yabancı oyuncuların cirit attığı liglerimizde Hamzaoğlu ve onun gibiler birçokları için umut ışığı idi. Yabancı ve yaşlı oyunculara ağırlık vererek, yerli olmayan başarısız bir antrenör çöplüğü oluşturarak kalıcı başarı sağlamak mümkün değildi. Ülkemiz sanki yabancı ve yaşlı oyuncuların çöplüğüne döndü, diyebiliriz.
Biz inanıyoruz ki, Hamza hocaya başka kapılar açılacak ve kendisi dağarcığını yeni bilgilerle dolduracaktır. Temenni ediyoruz ki, Hamzaoğlu Avrupa'ya gitsin, orada bir takımı çalıştırsın, kendisini göstersin. Hamzaoğlu'nun kapasitesi ve yüreği Avrupa'da kendisini göstermesi için yeterlidir. Hamzaoğlu'nun önünde daha uzun yıllar var. Biz onun, günün birinde Galatasaray'a geleceğine inanıyoruz ve takımını tekrar şampiyon yapacaktır. Çünkü önünde hocası ve ustası Fatih Terim gibi mükemmel bir örnek var.
Hamza hocanın Galatasaray takımından gidişi bize Mircea Lucescu'nun durumunu hatırlattı. Lucescu kabul etmek gerekir ki, büyük bir hocaydı. O da Galatasaray'a 2001-2002 futbol şöleninde 15. şampiyonluğu kazandırmış ve 3. yıldızı taktırmıştı. Hamza hoca da 20. şampiyonluğu kazandırdı ve 4. yıldızı taktırmaya muvaffak oldu. Biz yine de iyi niyetle olaylara yaklaşıyoruz ve diyoruz ki, "her olayda bir hayırlı yön vardır."
Olayı abartmamak da lazımdır. Galatasaray'ı yönetenler takımın geleceğini daha iyi düşünürler ve daha mükemmel karar verirler. Profesyonel yöneticilikte ve siyasette esastır; "devamlı dostluklar ve devamlı hasımlıklar yoktur." Hamza hoca ile Galatasaray kulübü oturup anlaşamamıştır ve yollarını ayırmaya karar vermişlerdi. Böylece yazılı ve görsel medyaya haber yapma imkanı doğdu.
Hamzaoğlu'nun şu sözlerini ibret belgesi olarak not ediyoruz: "Galatasaray camiasının gösterdiği güven ve verdiği destek için teşekkür ediyorum. Futbolculuğum sonrası teknik direktör olarak da bu camiaya hizmet etmenin onurunu yaşadım. Yarınların Galatasaray için yeni başarılarla dolu olmasını diliyorum."
Sonuç: "Kişiler sonradan pişman olacağı söz söylememeli ve davranışta bulunmamalıdır."