Hamide Teyze 'O Kitabı' Boşuna Hediye Etmedi!..
“Ey İnsanlar!..
“Geliniz, dinleyiniz,
belleyiniz!..
İbret alınız!
Yaşayan ölür, ölen
fenâ bulur…
Olacak neyse olur.
Yağmur yağar, otlar
biter; çocuklar doğar, annelerinin ve babalarının yerini alır.
Derken hepsi silinip
gider.
Olayların ardı arkası
kesilmez.
Hepsi birbirini
kovalar.
Kulak tutunuz, dikkat
kesiliniz; gökte haber, yerde ibret alınacak işaretler var.
Yeryüzü büyük bir
dîvan, gökyüzü bir yüksek tavan…
Yıldızlar, yürür,
sular durur…
Gelen kalmaz, giden
gelmez...
Acaba vardıkları
yerden hoşnut olup da mı kalıyorlar?
Yoksa orada kalıp da
uykuya mı dalıyorlar?
Yemin ederim, yemin
ederim ki, Allah’ın indinde bir din vardır ki, şimdi içinde bulunduğumuz dinden
daha sevgilidir.
Ve Allah’ın gelecek
bir Peygamberi vardır ki, gelmesi pek yakındır. Gölgesi başımızın üstünde…
Ne mutlu o kimseye
ki, O’na iman eder; O da kendisine hidayet…
O’na isyan ve
düşmanlık edecek olana da eyvah!..
Ömürleri gaflette
geçen topluluklara eyvahlar olsun!..
Ey insanlar!..
Hani ya babalar,
dedeler, atalar?..
Nerede soy sop?..
Hani ya süslü
saraylar ve mermer binalar yükselten Ad ve Semûd milletleri?
Hani ya, dünya
varlığından gururlanıp da;
-Ben sizin en büyük
rabbiniz değil miyim? Diyen Firavunla Nemrut?
Onlar zenginlikçe ve
kudretçe sizden çok üstündüler.
Ne oldular?
Toprak onları
değirmeninde öğüttü, toz etti, dağıttı.
Kemikleri bile eriyip
gitti.
Çatıları yıkılıp
süpürüldü.
Şimdi onların
mekânlarını köpekler şenlendiriyor.
Sakın onlar gibi
gaflete düşmeyin, onların yolundan gitmeyin.
Her şey fâni, bâki
olan Allah…
Ortaksız ve
benzersiz, mutlak bir Allah.
Tapınılacak ancak O…
Doğmuş ve doğurmuş
olmaktan münezzeh Allah.
Evet, evet…
Olup bitenlerde,
gelip geçenlerde bize ibret olacak çok şey var.
Ölüm bir ırmak….
Girecek yeri çok ama
çıkacak yeri yok…
Büyük, küçük hep
göçüp gidiyoruz.
Herkese olan, size ve
bana da olacaktır.”
*
Hz. Muhammed’e (s.a.v.) risalet görevinin verilmesine kısa
bir vakit kala…
İyâd Kabilesi’nin
büyüğü Kuss Bin Sâide, yüz yaşına
ayak basmak üzereyken, bu dillere destan hitâbesini okuyor.
Kuss Bin Sâide, Allah Resulü’nün (s.a.v.) bu kutlu vazifeyi çok yakında
alacağını “sezen” kalp gözü açık kullardan…
Sözlerinde hikmet çağıldayan bir kalp âlimi.
Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek Üstad, İslâm’ın makbul eserlerinden Kısas-ı Enbiya’nın yazarı
Merhum Ahmet Cevdet Paşa’dan, üslûbunu mümkün olduğu kadar az örseleyerek
aldığını belirtiyor bu hitabeyi.
“Çöle İnen Nur”u,
geçtiğimiz günlerde bahsini ettiğimiz hayır, hasenat savaşçısı Hamide Hanımefendi hediye edince…
Bir kez daha, bu kez kalbimi aklımın önüne alarak okudum.
İçinde bulunduğum
kasvetli iklimde, kalbi öne alan okumalar “Şifa”ya
vesile olur İnşaAllah.
Kus b. Sâide, Câhiliye Arapları içinde öldükten sonra
dirilmeye inanan ilk kişi.
Yalnız Allah’a inanıyor, hitap ettiği toplumu putlardan uzak
durmaya, Allah’a ibadet etmeye çağırıyor ve onlara yakında bir Peygamber’in
geleceğini haber veriyor.
Nasip işte, bu büyük sezginin sâdır olduğu kalp, Hz.
Peygamber’in (s.a.v.) dâvet vaktine erişemeden duruyor.
Ölüm, “Büyük Müjde”ye kısa bir vakit kala geliyor.
Kâinat’ın Efendisi (s.a.v.),
“nasibin” en büyüğünden mahrum kalan “Güzel Kalpli İnsan” için, şöyle
buyuruyor:
“Ümit ederim ki, Allah, kıyamet gününde, Kuss Bin Sâide’yi
ayrı bir ümmet olarak bana gönderir!”
*
Bütün bunlardan nasıl
hisse kapmak gerek?
Birincisi, her şey “nasip”
meselesi.
Kalbimizin kaç atışının kaldığını hiçbirimiz bilmiyoruz.
Bununla birlikte kalbimizin her şartta “doğruya yönelme” kabiliyetinde olduğunu biliyoruz.
Yeter ki, kalplerimizin üzerlerine dökülmüş betonları söküp
atmak için gayretimiz olsun.
Kuss Bin Sâide, Hz.
Muhammed’e (s.a.v.) kutlu vazifenin tebliğ edilmesinden önce, meselenin ruhunu…
O ruhun da “Tevhid”
olduğunu ne güzel de görmüş.
Biz, Kuss Bin Sâide’den çok daha kısmetli kullarız, elimizde
Kur’an ve Sünnet…
Nice mübarek “âlim”in yüreklerini ve beyinlerini
çatlayıncaya kadar gererek vücuda getirdikleri ve bize ulaştırdıkları muhteşem
birikim.
*
Ve, Cahiliye’nin koynunda yaşayan Kuss Bin Sâide’nin, bir
asra merdiven dayadığı günlerde, kalbinden ağzına, oradan da göklere yükselen
şu ikazı:
“ Her şey fâni, bâki
olan Allah!”
*
Hayır, hasenat Savaşçısı Hamide Teyze, Merhum Necip Fazıl
Kısakürek’in “Çöle İnen Nur”unu boşuna hediye etmemiştir bana.
Yüreğinin sesini dinlemiştir.
Ben de boşuna kaleme almış değilim bu yazıyı.
Olur ki, bir genç…
“Çöle İnen Nur”dan
istifade eder, bu vesileyle.
Olur ki bir genç…
Bununla da yetinmez…
“Rahmetli Necip
Fazıl’ın Gençliğe Hitabesi”ni aklıyla kalbini buluşturarak okur…
*
Bir “Genç” az mı
sizce?..