Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2961.43
BIST 100
9679.38
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
28 Aralık 2015

Halkların kanlı kabusu

HDP kendisini parti tüzüğünde şu şekilde tanımlar: "Parti, tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin, dışlanan ve yok sayılan bütün halkların ve inanç topluluklarının, kadınların, işçilerin emekçilerin, köylülerinu2026.. tüm bu kesimlerle birlikte her türden baskı, sömürü ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve insan onuruna yaraşır bir yaşam kurmak üzere bir araya geldiği, demokratik halk iktidarını hedefleyen bir siyasi partidir.." Bu türden ifadeleri 19.yüzyılın sosyalist partilerinde de görmeniz mümkündür.

İsterseniz 1924 ve 1936 Sovyetler Birliği anayasalarına bir göz atınız..

Vahşi sosyalizm, bu tür süslü cümlelerle geçen yüzyılda 100 milyondan fazla insanın canına mal oldu. İnsanlık tarihi en acımasız kıyımlara şahitlik etti. Stalin, sadece Ukrayna bölgesinde 8 milyon sivil insanı katletti. Çin'de proletarya devrimin yaklaşık 30 ile 50 milyon insanın canına mal olduğu ifade ediliyor. İşçi haklarını savunan bir ideoloji en çok işçi sömüren, en çok işçi öldüren bir ideoloji olarak tarihte yerini aldı. Sosyalist hükümetler işçiler lehine sonuçlanacağı ifade dilen devrimlerinde işçilere o kadar baskı ve zulüm yaptılar ki işçiler sosyalizmden kurtulmak için canlarını ortaya koydular.

Hemen hemen tüm Marxist-Leninist ülkelerde halkların partileri, halkların bilinçlenmesi ve çocukların geleceği için zavallı, yoksul insanları kıyımdan geçirdi, sefalete mahku00fbm bıraktı. Marx, silahlı ve tehlikeli bir adamdı. Bu ideolojide amacınıza ulaşmak için elinize bir kalaşnikof almanız yeterli..Halkı bilinçlendirmek gerektiğinde kafasında bir delik açmak için! Vahşi sosyalizm, işçilerin, emekçilerin, köylülerin yanındayız masallarıyla kuşaklar boyunca içselleştirilen bir şiddetten ve terörden başka bir şey getirmedi. Kısacası vahşi sosyalizm geçen yüzyılda halkların kabusu olmuştu..

Ezilenlerin, sömürülenlerin, halkların ve inanç kurumlarının yılmaz savunucuları da(!) 7 Haziran'dan bu yana yoksul, emekçi, işçi köylü Kürtlerin yaşadıkları şehirleri harabeye döndürdü. Erdoğan'ın reformlarıyla huzur ve refah bulmaya başlayan Kürtlerin hayatı son bir kaç yıldır "ezilen, sömürülen halklar" sloganlarıyla altüst oldu. Anadilde eğitim talebi için örneğin(!) Bahçelievler'de bir anaokulunun bahçesine, tesir gücü yüksek el yapımı bomba yerleştirdiler! Kürtler de özgürleşsin diyerek Silopi'deki 23 Nisan İlkokulu'nu karargah olarak kullandılar! Cizre'deki Ahmet El Cezire İlköğretim Okulu ile Atatürk Anadolu Lisesi ek binasına defalarca roketatarlı saldırıda bulundular. 255 okulda okuyan 115 binden fazla öğrenci "büyük insanlık idealleri" uğruna eğitimlerinden oldular! Çünkü okulları tek tek yakıldı!

Farklı inanç topluluklarıyla birlikte insan onuruna yaraşır bir yaşam kurmak için 500 yıllık camiler ateşe verildi. Dört ayaklı minare başta olmak üzere farklı inanç gruplarının mabetlerine zarar verildi. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için de Cizre'de evinin mevzi yapılmasını istemeyen köylü Selahaddin Dede öldürüldü! Kazılan hendekler, kurulan barikatlar, yollara tuzaklanan patlayıcılar, siper edilen çocuklar, yakılan ambulanslar, kendi şehrinde mülteci durumuna düşürülen Kürtleru2026 Evet, tüm bunlar yoksul, ezilen halk kesimleriyle birlikte onurlu bir yaşam inşa etmek içindi! Halklara demokrasi gelsin diye 20 Temmuz'dan bugüne 3941 saldırı gerçekleştirildi. 488'i ağır olmak üzere ele geçirilen 1613 silah ve 15 ton bomba ise yoksul, köylü, emekçi Kürt halkının geleceği içindi!

Savaşmak için geçerli tek bir neden söyleyemeyen terör mensupları, 19.yüzyılda halklara yıkım ve sefaletten başka bir şey getirmeyen bir terör ideolojisiyle Kürtleri alabildiğine cezalandırmaktadır. Oysa gerçek şudur ki; Totaliter, elitist, güçlü, nüfuzlu, zevk-ü sefasında Kürt siyasetçileri ve komutanları Kürtlerin sürekli olarak kendilerini hakları gasp edilen, ezilen, sömürülen bir kesim olarak görmelerini istiyor. Bu duygunun kin ve nefreti diri tuttuğunu çok iyi biliyorlar. Çünkü birinci hedef; kadim Kürt halkını kadim Türk halkından uzak tutmaktır. Bu yüzdendir ki Erdoğan, "Kürtler birinci sınıf vatandaştır, kurucu unsurdur, onlar kardeşimizdir" dedikçe, Kandil ısrarla Kürtlerin ezilmiş üçüncü sınıf bir vatandaş olduklarını telkin ediyor. PKK ve HDP zihniyeti Kürtleri dünyadan kopararak onları kendilerine bağlı, bağımlı, itaatkar, koyun gibi güdülen yığınlar yapmak istiyor.

Tüzüklerinde yer eden 19. yüzyıldan kalma ifadelerin hiçbir geçerliliği yoktur. Bugün PKK'nın hedefinde kadim Kürt ve Türk halkının medeniyet birikimi vardır. Demirtaş'ın epeydir kapitalist, sömürgeci ülkelerden medet umması ve aynı anda siyasetçi ve şiddet yanlısı olmak arasında bir çelişki görmemesinin temel nedeni budur. Erdoğan'ı devirmek için yürürlüğe sokulmuş bir proje olmasının yanı sıra Türklerle Kürtleri bir araya getirmemek gibi bir misyona da sahiptir. Her gün çocuk öldüren Rusya'nın yanında bir görüntü veren HDP zihniyeti sadece Türkiye'ye değil bana göre tüm coğrafyaya ihanet etmiştir. Kürtler Kürt olalı bu denli onurları zedelenmemişti! Kürtler Kürt olalı bu denli hakarete ve ihanete uğramamıştı!

Bakınız Diyarbekirli bir Kürt şöyle soruyor ve sorguluyor:" Sur özgür mü? değil! Farqu00een özgür mü? değil! Nisu00eabu00een ve Cizu00eer azad mı? Değil! Peki, neden HEVAL? Şimdi elini vicdanına koy ve bana küfretmeden, hakaret etmeden söyle ben bu harekete neden "Kürt Özgürlük Hareketi" demek zorundayım." Evet, Kürt halkı sorguluyor. Çünkü olan biten her şey gözleri önünde cereyan ediyor. Bu arkaik zihniyet kadim Kürt halkının idrak ayarlarıyla oynadı. Halkları perişan etti. Peki, biz Türkler kendi şehirlerinde esir tutulan kadim Kürt halkını yalnız mı bırakacağız? Elbette hayıru2026

@sivildemokrat

[email protected]