Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Nisan 2023

Halk Üniversiteleri Sahaflar

Sahaflar ilim, kültür ve sanat dünyamızda önemli yere sahip. Sahaf dükkânları halka açık birer üniversite. Turan M. Türkmenoğlu’nun kıymetli hatıraları bu kanaati ispatlıyor.

Üniversite tahsili yaparken hocalarımızın en hayırlı işlerinden birisi de, bizi sahaflara yönlendirmeleriydi. Edebiyat Fakültesi’ndeki merhum hocalarımız kütüphanelerle birlikte mutlaka Beyazıt’taki Sahaflar Çarşısı’na uğramamızıve kitap almamızı tavsiye ediyorlardı. Tabii o zaman sadece bu çarşı vardı. Beyoğlu ve Kadıköy’deki sahaf çarşıları ve dükkânları daha sonra açıldı. Yarım asra yaklaşan bu kültürel münasebetin sonucunda rahatlıkla diyebilirim ki sahaf dükkânları birer akademik merkezdir ve bu ilim yuvalarının idarecileri olan sahaflar da en az birer akademisyen kadar birikime sahiptir. Sahaflar âdeta açık birer üniversite gibidir. Hiçbir zaman mezun olamayacağımız fakültelerdir bu mekânlar. Fırsat buldukça, ihtiyaç hissettikçe kapıları her zaman bize açık olan bu ilim ocakları sayesinde bilgiyle donanıyor, kültürel bakımdan besleniyoruz.

Sahaflar Çarşısı’nda Görüp İşittiklerim

Beyazıt’taki tarihî Sahaflar Çarşısı’nın kıymetli mensubu olan Turan Mustafa Türkmenoğlu’nun Sahaflar Çarşısı’nda Görüp İşittiklerim isimli eseri, kitap dünyasının renkli ve bereketli dünyasını okuyuculara sunuyor. ÖtükenNeşriyat’tan vitrinlere taşınan 634 sayfalık bu hacimli eseri büyük bir keyifle okudum. Uzun zamandan beri yazıldığını bildiğim bu hatıratın en mükemmel şekilde okurun önüne çıkması hem kültür dünyamız hem de sahaflık âlemi adına büyük bir kazanç. Doğrusu eskilerin tabiriyle böyle muhallet eserler, her sayfasıyla bizi zevkli, keyifli ve bilgilendirici bir yolculuğa çıkarıyor. Uzun bir yazım süreci bulunan eser, titiz bir hazırlık döneminden sonra günışığına çıktı. Yazarımızın en önemli özelliği, 1900’lü yılların başından itibaren sahaf olan ve yayıncılıkla meşgul olan Türkmenoğlu Ailesi’nin üçüncü kuşak temsilcisi. Henüz 4-5 yaşlarında iken babasının elinden tutup çarşıya getirdiği Turan Bey, 1951 İstanbul doğumlu. Neredeyse 60-70 yıldır Sahaflar Çarşısı’nın havasını soluyor. Çarşının farklı dükkânlarında emek veren Turan Bey şimdi Elif Kitabevi’ni oğlu Burak’a teslim etmiş bulunuyor.

Bâbıâli Sohbetinden

Turan Bey’in birçok sahaf gibi sohbet ehli olduğunu biliyordum. Nitekim kendisini yıllar önce ESKADER’in Bâbıâli Sohbetleri’ne davet etmiştik. Kitapseverlerin doldurduğu salonda bize nefis bir ziyafet sunmuştu. Kültür tarihçimiz Dursun Gürlek ile birlikte idare ettiğimiz o toplantıyı unutmak mümkün değil. “Ayaklı Kütüphane” olarak bilinen Hafız Mustafa Lütfi Efendi’nin torunu ve Adnan Bey’in oğlu olan Turan Bey, sahaflık bayrağını elinden bırakmadığı gibi yayıncılık da yaptı. Milenyum Yayınları’nı kurdu. Ebru ve hat sanatıyla ilgilendi. 1974 yılındaki Turan Kitabevi’nden sonra 2001 yılında Elif Kitabevi’ni devraldı. Ailedeki mesleği devam ettiren Turan Beyin mekânı, kitap meraklılarının, gazetecilerin, yayıncıların, sanat erbabının ve münevverlerin uğrak yeri. Yayımlanmış eserleri arasında Sudaki Nakış Ebru, Korkut Ata’nın Kitabı, Hakiki Kolay Elifba, Osmanlı Atları, Osmanlıca’yaİlkAdım: Eski Harfleri Okuma Kılavuzu, Osmanlıca Metinler: Osmanlıca Dersleri de bulunuyor.

Sahaflık Kültür İşi

Kıdemli sahafımız Turan Bey, Bâbıâli Sohbetleri’nde “Sahaflar Çarşısı’nın Hikâyesi”ni anlatırken sahaflığın bir ilim ve kültür işi olduğunu söylemişti. Sahaflar Çarşısı’nın önce Kapalıçarşı’da daha sonra Beyazıt’ta kurulduğunu anlatan sahafımız, “Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde burada 115 sahaf olduğunu yazıyor” demişti. Çarşının tarihçesinden uzun uzadıya bahseden Türkmenoğlu, 1950 yangınından sonra birçok yazma eserin kül olduğunu belirterek, “O yangından sonra ilgi azalıyor. Çarşıyı dolduracak sahaf bile bulunamıyor. İstanbul’da evler artık küçük yapıldığı için kitaplara yer bulunamıyor ve elden çıkarılıyor.” Çocukluğu ve gençliği çarşıda geçen Türkmenoğlu, eskiden ‘bohçacı’ ve ‘koltukçu’ tabir edilen kişilerin olduğunu ifade ederek, “Bunlar kitapları esnaftan ucuza alıp saraylara, konaklara gidiyorlar ve biraz da yüksek fiyatla satıyorlarmış.” demişti.

Vefalı Adayış

Turan M. Türkmenoğlu, akıcı bir dile ve mükemmel bir üslûba sahip olan eserini, aile büyüğü olan rahmetli büyükbabası Türkmenzade Mustafa Mehmet’e adamış. Eser on bölümden meydana geliyor. Ön Söz’deşu satırları okuyoruz: “Büyükbabam, 1901’de bir bayrak almış eline! O bayrak,dört kuşaktır elden ele geçiyor. Oğluma vasiyet ettim: ‘Kitaplar içinde doğdu, kitaplara doyamadan öldü!’ yazılsın mezar taşıma diye. Zira benim burnumda iki güzel koku vardır: Biri kitapların küf kokusu, diğeri bebeklerin ten kokusu. İkinci kokuyu çocuklarımdan ziyade torunlarımda hissettim.”

Kitap âdeta ünlüler galerisi. Şair, yazar, akademisyen, âlim, mütefekkir, sinema, tiyatro ve yayın dünyasından yüzlerce isimle karşılaşıyoruz. Çarşının müdavimleri arasında geçmişte İbnüleminMahmud Kemal İnal, Osman Reşel, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Cevat RifatAtilhan, Seyfettin Özege, İsmail Saib Sencer ve Hasan Âli Yücel gibi şahsiyetler var ama yeni müdavimler de unutulmuyor. Arada nakledilen nükteler, kitabı daha sevimli hâle getiriyor. Dile kolay 60 yıllık hatıralar demeti. Sade ve tabii bir anlatım hâkim. Öyle bir çarşıdan bahsediyoruz ki âdeta meçhuller ve meşhurlar bir arada. Öncelikle çarşı ile adları özdeşmiş olanlarla tanışıyor okuyucu: Raif Yelkenci, Hacı Muzaffer Ozak, Nizamettin Aktuç, İsmail Akçay, Necati Alpas, İbrahim Manav ve diğerleri. Biz meraklıların bile bilmediğimiz birçok hususu kitaptan haber alıyoruz. Mesela sahafların kendi aralarında konuştuğu ve ‘argo’ zannedilen bir özel kuşdili olduğunu, iki sahafın kendi aralarında konuşurken, müşterinin bu sözleri anlayamadığını öğreniyoruz.

Kedisi, Delisi, Velisi

Beyazıt’ın “kedisi, delisi ve velisi” ile meşhur bir semt olduğu malum. Türkmenoğlu, kitabında bize bu delilerden, velilerden ve kedilerden uzun uzadıya bahsediyor. Eski esnaflık terbiyesinden de söz ediyor ki, 80’li yıllarda ben de buna şahit olmuştum. Bazı sahafların kitapları bize verip “Alıp götürün okuyun çocuklar, paranız olduğunda getirirsiniz” dediğini unutamam. Kitap sahaflar çarşısının resmî tarihi değil ama ileride bu tarihi yazacak olanın başvuracağı ilk kaynaklardan biri olacağı kesin. Zira güçlü hafızasıyla ve zamanında aldığı mühim notlarla sahaflık dünyasının bilinmeyenlerini bir araya getiren yazarımız, bizi doyumsuz bir yolculuğa çıkarırken asla yormuyor. Fotoğraflarla zenginleştirilen eserde çarşıya meraklı eski siyasileri de tanıyoruz. Çarşı esnafının yaşadığı acı-tatlı hatıraları ve olayları, özlü cümlelerle meraklısına nakleden Türkmenoğlu, mesleğin daha da gelişebilmesi için neler yapılabileceğinin ipuçlarını veriyor.

Kitapların Macerası

Kitap sahafların hikâyelerini dile getirirken, mesleklerini icra edebilmek yaşadıkları maceraları da gözler önüne seriyor. Turan Bey bunları tatlı bir şekilde anlatırken bazen sizi gülümsetiyor, bazen de hüzünlendiriyor. Kitap alımı yapmak için gidilen mekânlarda başa gelenler ise sürprizlerle dolu. Tuhaf insan hikâyeleriyle yüz yüze geliyoruz. Kitapların gerçek düşmanlarının teşhir edildiği eserde bazen hayretten ağzımız açık kalıyor. Sahafların ve sahaflığın iç dünyasına tanık olurken bu hayırlı mesleği icra edenlerin ne kadar iyi niyetli, insaflı ve merhametli olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Tabii mesleğin hakkını veremeyen ve kısa zamanda çarşıdan ayrılanlara da üzülüyoruz. Turan Bey bir film yönetmeni gibi kamerasını sahafların, çarşının ve birçok insanın üzerinde gezdiriyor. Bu karelerde aşina olduğumuz simaları görürken daha önce isimlerini duymadığımız birçok kişi ile de bu vesile ile tanışıyoruz. Kitap mezatları ve çarşı adabı ise ayrı bir fasıl. Eserde bilhassa sahaflar ile müdavimleri arasındaki köklü dostluklar dikkat çekiyor. Sıkı kitap âşıklarının daartık neredeyse sahaf ailesine dâhil olduklarını görebiliyoruz.

Tanıdık Simalar

Çarşıda geçmişte önemli yayın faaliyetleri de gerçekleştirilmiş. İlmî, edebî, tasavvufi ve dinî neşriyatın önemli bir merkezi de âdeta Sahaflar Çarşısı olmuş. Kitap müşterisi ile en sık diyalogu kuran sahafların, yayıncılık maceraları da doğrusu meraka değer. Kitap aşıranların, kitap düşkünlerinin hatıraları ibretle okunurken bazı meşhur kütüphanelerin nasıl dağıtıldığı da ibretle izlenebiliyor. Bu arada dükkânların da zamanla sahaflar arasında nasıl el değiştirdiğini, vefat eden veya zor durumlara düşen bazı sahafların meslekten ayrılışlarının hicranlı hikâyeleri ise kalbe dokunuyor. Kitap boyunca tanıdık isimlerle karşılaşıyoruz. Doğrusu insan hatırat okurken tanıdığı isimlerin adı geçince biraz da heyecanlanıyor. Bakalım bilmediğimiz yönleri var mı diye daha bir merakla o sayfaları okuyor. Murat Sertoğlu, Süheyl Ünver, Celal Bayar, Cemal Kutay, Metin Erksan, Mehmed Şevket Eygi, Ali Nezih Uzel, Ferit Ragıp Tuncor, Ömer Sami Coşar, Murat Bardakçı, Erol Şadi, Haluk Dursun, Ali Birinci, Sabri Koz, Necdet Sevinç, Süleyman Şenel, Ilgaz Zorlu, kitapta adı geçen kitap meraklılarından ve âşıklarından küçük bir kısmı.

Sahaflardan Bir Demet

Farklı nesillerden yüzlerce sahaftan bahsediliyor burada. Şu malum sahafları yakından tanıyabiliyoruz: Adil Sarmusak, Adnan Tevfik Türkmenoğlu, Ali Ertem, Ali Manav, Arslan Turgut Kaynardağ, Ayhan Aktar, Etem Coşkun, Hacı Muzaffer Ozak, Halil Bingöl, İbrahim Manav, İsmail Akçay, İsmail Özdoğan (Enderuni İsmail), M. Sinan Gözen, Mustafa Türkmenoğlu, Necati Alpas, Nizamettin Aktuç, Raif Yelkenci, Turan M. Türkmenoğlu,Uğur Güraçar. Bu arada Hüseyin Avni Dede başta olmak üzere çevrenin renkli kişileri de ilginç hatıralarıyla kitapta önümüze çıkıyor. Çarşının her sabah “Ahilik Duası” ile açıldığını da eserden öğreniyoruz. Velhasıl bu yazıda bahsedilenler, deryadan birkaç damla… Turan M. Türkmenoğlu, kitap düşkünlüğünün, dünyanın belki de en faydalı hastalığı olduğunu belirttiği son sayfanın son satırlarında şöyle diyor: “Ben, bir çarşının tarihini yazmaktan çok yaşadıklarımı, işittiklerimi yazdım ve inanın yazdıklarım, yaşadıklarımın ve işittiklerimin zekâtı nispetinde bile değildir. Belki başka kitaplarda, başka vesilelerle hatıralarıma devam ederim. Bu kitabı alıp okuduysanız anlaşılan o ki sizde de kitap hastalığından var. Dilerim ki devam bulmayasınız…”