Halk Üniversiteleri Sahaflar
Sahaflar ilim, kültür ve sanat dünyamızda önemli yere sahip. Sahaf dükkânları halka açık birer üniversite. Turan M. Türkmenoğlu’nun kıymetli hatıraları bu kanaati ispatlıyor.
Üniversite tahsili
yaparken hocalarımızın en hayırlı işlerinden birisi de, bizi sahaflara
yönlendirmeleriydi. Edebiyat Fakültesi’ndeki merhum hocalarımız kütüphanelerle
birlikte mutlaka Beyazıt’taki Sahaflar Çarşısı’na uğramamızıve kitap almamızı
tavsiye ediyorlardı. Tabii o zaman sadece bu çarşı vardı. Beyoğlu ve
Kadıköy’deki sahaf çarşıları ve dükkânları daha sonra açıldı. Yarım asra
yaklaşan bu kültürel münasebetin sonucunda rahatlıkla diyebilirim ki sahaf
dükkânları birer akademik merkezdir ve bu ilim yuvalarının idarecileri olan
sahaflar da en az birer akademisyen kadar birikime sahiptir. Sahaflar âdeta
açık birer üniversite gibidir. Hiçbir zaman mezun olamayacağımız fakültelerdir
bu mekânlar. Fırsat buldukça, ihtiyaç hissettikçe kapıları her zaman bize açık
olan bu ilim ocakları sayesinde bilgiyle donanıyor, kültürel bakımdan
besleniyoruz.
Sahaflar Çarşısı’nda Görüp İşittiklerim
Beyazıt’taki tarihî
Sahaflar Çarşısı’nın kıymetli mensubu olan Turan Mustafa Türkmenoğlu’nun Sahaflar Çarşısı’nda Görüp İşittiklerim
isimli eseri, kitap dünyasının renkli ve bereketli dünyasını okuyuculara
sunuyor. ÖtükenNeşriyat’tan vitrinlere taşınan 634 sayfalık bu hacimli eseri
büyük bir keyifle okudum. Uzun zamandan beri yazıldığını bildiğim bu hatıratın
en mükemmel şekilde okurun önüne çıkması hem kültür dünyamız hem de sahaflık
âlemi adına büyük bir kazanç. Doğrusu eskilerin tabiriyle böyle muhallet
eserler, her sayfasıyla bizi zevkli, keyifli ve bilgilendirici bir yolculuğa
çıkarıyor. Uzun bir yazım süreci bulunan eser, titiz bir hazırlık döneminden
sonra günışığına çıktı. Yazarımızın en önemli özelliği, 1900’lü yılların
başından itibaren sahaf olan ve yayıncılıkla meşgul olan Türkmenoğlu Ailesi’nin
üçüncü kuşak temsilcisi. Henüz 4-5 yaşlarında iken babasının elinden tutup çarşıya
getirdiği Turan Bey, 1951 İstanbul doğumlu. Neredeyse 60-70 yıldır Sahaflar
Çarşısı’nın havasını soluyor. Çarşının farklı dükkânlarında emek veren Turan
Bey şimdi Elif Kitabevi’ni oğlu Burak’a teslim etmiş bulunuyor.
Bâbıâli Sohbetinden
Turan Bey’in birçok
sahaf gibi sohbet ehli olduğunu biliyordum. Nitekim kendisini yıllar önce ESKADER’in
Bâbıâli Sohbetleri’ne davet etmiştik. Kitapseverlerin doldurduğu salonda bize
nefis bir ziyafet sunmuştu. Kültür tarihçimiz Dursun Gürlek ile birlikte idare
ettiğimiz o toplantıyı unutmak mümkün değil. “Ayaklı Kütüphane” olarak bilinen
Hafız Mustafa Lütfi Efendi’nin torunu ve Adnan Bey’in oğlu olan Turan Bey,
sahaflık bayrağını elinden bırakmadığı gibi yayıncılık da yaptı. Milenyum
Yayınları’nı kurdu. Ebru ve hat sanatıyla ilgilendi. 1974 yılındaki Turan
Kitabevi’nden sonra 2001 yılında Elif Kitabevi’ni devraldı. Ailedeki mesleği
devam ettiren Turan Beyin mekânı, kitap meraklılarının, gazetecilerin,
yayıncıların, sanat erbabının ve münevverlerin uğrak yeri. Yayımlanmış eserleri
arasında Sudaki Nakış Ebru, Korkut
Ata’nın Kitabı, Hakiki Kolay Elifba, Osmanlı Atları, Osmanlıca’yaİlkAdım: Eski
Harfleri Okuma Kılavuzu, Osmanlıca Metinler: Osmanlıca Dersleri de
bulunuyor.
Sahaflık Kültür İşi
Kıdemli sahafımız Turan
Bey, Bâbıâli Sohbetleri’nde “Sahaflar Çarşısı’nın Hikâyesi”ni anlatırken
sahaflığın bir ilim ve kültür işi olduğunu söylemişti. Sahaflar Çarşısı’nın
önce Kapalıçarşı’da daha sonra Beyazıt’ta kurulduğunu anlatan sahafımız, “Evliya
Çelebi, Seyahatname’sinde burada 115
sahaf olduğunu yazıyor” demişti. Çarşının tarihçesinden uzun uzadıya bahseden
Türkmenoğlu, 1950 yangınından sonra birçok yazma eserin kül olduğunu belirterek,
“O yangından sonra ilgi azalıyor. Çarşıyı dolduracak sahaf bile bulunamıyor. İstanbul’da
evler artık küçük yapıldığı için kitaplara yer bulunamıyor ve elden
çıkarılıyor.” Çocukluğu ve gençliği çarşıda geçen Türkmenoğlu, eskiden
‘bohçacı’ ve ‘koltukçu’ tabir edilen kişilerin olduğunu ifade ederek, “Bunlar
kitapları esnaftan ucuza alıp saraylara, konaklara gidiyorlar ve biraz da
yüksek fiyatla satıyorlarmış.” demişti.
Vefalı Adayış
Turan M. Türkmenoğlu,
akıcı bir dile ve mükemmel bir üslûba sahip olan eserini, aile büyüğü olan
rahmetli büyükbabası Türkmenzade Mustafa Mehmet’e adamış. Eser on bölümden
meydana geliyor. Ön Söz’deşu satırları okuyoruz: “Büyükbabam, 1901’de bir
bayrak almış eline! O bayrak,dört kuşaktır elden ele geçiyor. Oğluma vasiyet
ettim: ‘Kitaplar içinde doğdu, kitaplara doyamadan öldü!’ yazılsın mezar taşıma
diye. Zira benim burnumda iki güzel koku vardır: Biri kitapların küf kokusu,
diğeri bebeklerin ten kokusu. İkinci kokuyu çocuklarımdan ziyade torunlarımda
hissettim.”
Kitap âdeta ünlüler galerisi.
Şair, yazar, akademisyen, âlim, mütefekkir, sinema, tiyatro ve yayın
dünyasından yüzlerce isimle karşılaşıyoruz. Çarşının müdavimleri arasında
geçmişte İbnüleminMahmud Kemal İnal, Osman Reşel, Nizamettin Nazif
Tepedelenlioğlu, Cevat RifatAtilhan, Seyfettin Özege, İsmail Saib Sencer ve
Hasan Âli Yücel gibi şahsiyetler var ama yeni müdavimler de unutulmuyor. Arada
nakledilen nükteler, kitabı daha sevimli hâle getiriyor. Dile kolay 60 yıllık
hatıralar demeti. Sade ve tabii bir anlatım hâkim. Öyle bir çarşıdan
bahsediyoruz ki âdeta meçhuller ve meşhurlar bir arada. Öncelikle çarşı ile
adları özdeşmiş olanlarla tanışıyor okuyucu: Raif Yelkenci, Hacı Muzaffer Ozak,
Nizamettin Aktuç, İsmail Akçay, Necati Alpas, İbrahim Manav ve diğerleri. Biz
meraklıların bile bilmediğimiz birçok hususu kitaptan haber alıyoruz. Mesela sahafların
kendi aralarında konuştuğu ve ‘argo’ zannedilen bir özel kuşdili olduğunu, iki
sahafın kendi aralarında konuşurken, müşterinin bu sözleri anlayamadığını
öğreniyoruz.
Kedisi, Delisi, Velisi
Beyazıt’ın “kedisi,
delisi ve velisi” ile meşhur bir semt olduğu malum. Türkmenoğlu, kitabında bize
bu delilerden, velilerden ve kedilerden uzun uzadıya bahsediyor. Eski esnaflık
terbiyesinden de söz ediyor ki, 80’li yıllarda ben de buna şahit olmuştum. Bazı
sahafların kitapları bize verip “Alıp götürün okuyun çocuklar, paranız
olduğunda getirirsiniz” dediğini unutamam. Kitap sahaflar çarşısının resmî
tarihi değil ama ileride bu tarihi yazacak olanın başvuracağı ilk kaynaklardan
biri olacağı kesin. Zira güçlü hafızasıyla ve zamanında aldığı mühim notlarla
sahaflık dünyasının bilinmeyenlerini bir araya getiren yazarımız, bizi doyumsuz
bir yolculuğa çıkarırken asla yormuyor. Fotoğraflarla zenginleştirilen eserde
çarşıya meraklı eski siyasileri de tanıyoruz. Çarşı esnafının yaşadığı
acı-tatlı hatıraları ve olayları, özlü cümlelerle meraklısına nakleden
Türkmenoğlu, mesleğin daha da gelişebilmesi için neler yapılabileceğinin
ipuçlarını veriyor.
Kitapların Macerası
Kitap sahafların
hikâyelerini dile getirirken, mesleklerini icra edebilmek yaşadıkları
maceraları da gözler önüne seriyor. Turan Bey bunları tatlı bir şekilde
anlatırken bazen sizi gülümsetiyor, bazen de hüzünlendiriyor. Kitap alımı
yapmak için gidilen mekânlarda başa gelenler ise sürprizlerle dolu. Tuhaf insan
hikâyeleriyle yüz yüze geliyoruz. Kitapların gerçek düşmanlarının teşhir
edildiği eserde bazen hayretten ağzımız açık kalıyor. Sahafların ve sahaflığın
iç dünyasına tanık olurken bu hayırlı mesleği icra edenlerin ne kadar iyi
niyetli, insaflı ve merhametli olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Tabii mesleğin
hakkını veremeyen ve kısa zamanda çarşıdan ayrılanlara da üzülüyoruz. Turan Bey
bir film yönetmeni gibi kamerasını sahafların, çarşının ve birçok insanın
üzerinde gezdiriyor. Bu karelerde aşina olduğumuz simaları görürken daha önce
isimlerini duymadığımız birçok kişi ile de bu vesile ile tanışıyoruz. Kitap
mezatları ve çarşı adabı ise ayrı bir fasıl. Eserde bilhassa sahaflar ile
müdavimleri arasındaki köklü dostluklar dikkat çekiyor. Sıkı kitap âşıklarının
daartık neredeyse sahaf ailesine dâhil olduklarını görebiliyoruz.
Tanıdık Simalar
Çarşıda geçmişte
önemli yayın faaliyetleri de gerçekleştirilmiş. İlmî, edebî, tasavvufi ve dinî
neşriyatın önemli bir merkezi de âdeta Sahaflar Çarşısı olmuş. Kitap müşterisi
ile en sık diyalogu kuran sahafların, yayıncılık maceraları da doğrusu meraka
değer. Kitap aşıranların, kitap düşkünlerinin hatıraları ibretle okunurken bazı
meşhur kütüphanelerin nasıl dağıtıldığı da ibretle izlenebiliyor. Bu arada
dükkânların da zamanla sahaflar arasında nasıl el değiştirdiğini, vefat eden
veya zor durumlara düşen bazı sahafların meslekten ayrılışlarının hicranlı
hikâyeleri ise kalbe dokunuyor. Kitap boyunca tanıdık isimlerle karşılaşıyoruz.
Doğrusu insan hatırat okurken tanıdığı isimlerin adı geçince biraz da heyecanlanıyor.
Bakalım bilmediğimiz yönleri var mı diye daha bir merakla o sayfaları okuyor. Murat
Sertoğlu, Süheyl Ünver, Celal Bayar, Cemal Kutay, Metin Erksan, Mehmed Şevket
Eygi, Ali Nezih Uzel, Ferit Ragıp Tuncor, Ömer Sami Coşar, Murat Bardakçı, Erol
Şadi, Haluk Dursun, Ali Birinci, Sabri Koz, Necdet Sevinç, Süleyman Şenel, Ilgaz
Zorlu, kitapta adı geçen kitap meraklılarından ve âşıklarından küçük bir kısmı.
Sahaflardan Bir Demet
Farklı nesillerden yüzlerce sahaftan bahsediliyor burada. Şu
malum sahafları yakından tanıyabiliyoruz: Adil Sarmusak, Adnan Tevfik
Türkmenoğlu, Ali Ertem, Ali Manav, Arslan Turgut Kaynardağ, Ayhan Aktar, Etem
Coşkun, Hacı Muzaffer Ozak, Halil Bingöl, İbrahim Manav, İsmail Akçay, İsmail
Özdoğan (Enderuni İsmail), M. Sinan Gözen, Mustafa Türkmenoğlu, Necati Alpas,
Nizamettin Aktuç, Raif Yelkenci, Turan M. Türkmenoğlu,Uğur Güraçar. Bu arada
Hüseyin Avni Dede başta olmak üzere çevrenin renkli kişileri de ilginç
hatıralarıyla kitapta önümüze çıkıyor. Çarşının her sabah “Ahilik Duası” ile
açıldığını da eserden öğreniyoruz. Velhasıl bu yazıda bahsedilenler, deryadan
birkaç damla… Turan M. Türkmenoğlu, kitap düşkünlüğünün, dünyanın belki de en
faydalı hastalığı olduğunu belirttiği son sayfanın son satırlarında şöyle
diyor: “Ben, bir çarşının tarihini yazmaktan çok yaşadıklarımı, işittiklerimi
yazdım ve inanın yazdıklarım, yaşadıklarımın ve işittiklerimin zekâtı
nispetinde bile değildir. Belki başka kitaplarda, başka vesilelerle
hatıralarıma devam ederim. Bu kitabı alıp okuduysanız anlaşılan o ki sizde de
kitap hastalığından var. Dilerim ki devam bulmayasınız…”