Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
35.97
Gram Altın
2999.63
BIST 100
9465.61
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Ocak 2022

Halk terörist olur mu?

Türkiye’nin yüreği hem Batı hem de Doğu’daki hadiselerden dolayı yanıyor.

Meriç’in batısı ile Artvin’in doğusu Türkiye’nin hem geçmişi hem de geleceği...

Bugün Yunanistan sınırları içerisinde yer alan Batı Trakya’da 150 bin civarında Müslüman Türk yaşıyor.

1363 yılında yani İstanbul’dan çok çok önce fethedilen Batı Trakya’nın Müslümanlaşması kader ağının ilk teli oldu.

Kurtuluş Savaşı sonrasında sınırları ayrılsa da kaderi ayrılmayan Türklerin, Batı Trakya’daki şubesinde ne cefalar çekildi ki sorma mihrim...

Atatürk’ün makus talih, diye tanımladığını Anadolu’da yensek de Türk’ün kaderi ne kadar değişti üstadım?

Çaba var...

Batı Trakya’da Dr. Sadık Ahmet’in yaptıklarının Nursultan Nazarbayev’den aşağı kalır yanı olabilir mi hiç?

Naim Süleymanoğlu filmiyle Türklerin Bulgaristan şubesindeki kanlı hatıraları daha yeni kanlı canlı yaşamadık mı sanki?

Orta Asya’da benzer bir kaderi hayata geçiren Kazakistan ise SSCB döneminde başına bela olan güçlerden 30 sene önce “Kurtuldum” dedi, ama nerdee!...

Bir yanında Rusya, diğer yanında ise Çin; sürekli olarak toprak taleplerinde bulundu.

Utanmadan “Hediye ettik” bile dediler.

Kazakistan, Rus ve Alman vatandaşlarının çokluğu hatta Türklerin azınlık halinde doğan prematüre bir bebek gibiydi.

Cılız nefes alıyordu. “Canı gidecek” diye korkulurdu.

Sessiz ve ürkütmeden sorunlar çözülmeye çalışıldı.

30 yıl boyunca yabancı yatırım çekildi. Kazak nüfusu artıracak önlemleri peşi sıra atıldı.

Ama her büyük krizden sonra güven bunalımı yaşayanların yaptığı gibi en çok güvendikleriyle çalışma burada da kendisini gösterdi.

Bu süreçte kamu imkânlarından Nursultan Nazarbayev’in en yakınlarının faydalanması pek tabii olarak halkın da gözüne battı.

Madem kaderimiz ortak, o zaman imkânlar da ortak olmalıydı, değil mi?

Bölgenin yaşadığı zorluk, Türk devletlerinin birbirlerine karşı yaşadıkları güvensizlik, Çin ve Rusya tehdidinin yanında bir anda “Biz kardeşiz” diye beliren Türkiye’nin de milenyuma kadar süren tahakküm altına almaya çalışan adımları Türk Devletlerinin yaşadıklarının bir özeti gibi...

İsmail Cem’in de katkı sunduğu ama AK Partiyle birlikte başlayan uyumlaştırma ve saygı politikası işte tam da Türk devletlerinin aradığı sıcaklıktı.

Bir de Rusya’ya Çeçenistan ile diyet ödenince Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrasında Güney ve Doğu’daki hayali canlandı.

Türk devletlerinin gelişmesi sürecinde geçilen çetrefilli yollara bakılınca aslında ne büyük tehditler bertaraf edilmiş ve ne imkânlar kaçırılmış daha iyi anlaşılır.

Ama şurası bir gerçek, Türk Dünyası içinde ön görüsü en yüksek olan lider Nursultan Nazarbayev’dir.

Tokayev’e kendi elleri ile koltuğu devretmesinin yanı sıra Türk Konseyi’nin ve bugün ülkeye doluşan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün bir arada yürütüldüğü hassas denge çok iyi anlaşılmalı.

Halkın yaşadığı zorlukları göz ardı etmek bugünün yönetimlerinin dışarıda bırakamayacağı bir konu olsa da Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)’nın kurulmasından bu yana Rusya ve Çin tarafından yüksek tehdit algılamasının gündeme gelmesi yabana atılmamalı.

Aksakalımız Binali Yıldırım’ın, “Rusya ve Çin, TDT’nın doğal üyesidir.” açıklaması boşuna değildi.

Bu işte çok ciddi istihbarat savaşları var. Detaylara dikkat!...

Kazak halkının sosyal medyaya da yansıyan mesajına tekrar tekrar bakalım:

Biz halkız, terörist değiliz.”

Bu ifade, Kazak yönetimi için de Yunanistan’ın boyunduruğu altında tutulan Batı Trakya Türkleri için de geçerli.

Tecrübemiz farklı olsa da kaderimiz ortak.