HALEP'TE ORTADOĞU CAN ÇEKİŞİYOR!
Suriye savaşı, sadece Esed rejimi ve muhalifler arasında gerçekleşen bir savaş değildir. Suriye savaşı, aslında Türkiye-Rusya-İran arasında gerçekleşen bir savaştır. Türkiye, Rusya'nın Suriye'deki askeri varlığını ve operasyonlarını istila ve butik bir Suriye kurma olarak değerlendirmektedir. Rusya, bu söylemi absurd olarak nitelemekte ve Türkiye'nin Suriye'de askeri operasyona hazırlandığını iddia etmektedir.
Türkiye, Rusya'nın Esed rejimini desteklemesine karşı çıkmanın yanında Rusya'nın Rojava bölgesinde PYD ile kurduğu yakın ilişkilere de karşı çıkmaktadır. Türkiye, PYD ve DAİŞ'i birlikte terörist olarak görmekte ve Esed rejiminin yıkılmasını da istemektedir.
Rusya, Suriye'de tek belirleyici ve tek kazanan olmak üzerine bir strateji kurmuş durumdadır. Başka bir ifade ile bu, "Rusya kazansın, herkes kaybetsin" üzerine kurulan bir politikadır. Rusya, Türkiye'yi askeri bir harekat yapmaya kışkırtmaktadır ve zorlamaktadır. Rusya, Türkiye'yi Suriye bataklığına sokup ülkenin iç ve dış dengelerini bütünüyle bozmanın hesabını yapmaktadır.
Türkiye, Rojava'da PYD'yi kendisine varoluşsal tehdit görürken, Rusya'da Esed rejiminin çöktüğü muhaliflerin kontrolünde olan bir Suriye'yi kendisi için varoluşsal olarak tehdit olarak değerlendirmektedir. Avrupa ise mültecileri kendi varlığı için tehdit görmektedir. Herkesin varoluşsal tehdit algısı farklı olduğu için herkes Suriye'de farklı bir politika takip etmektedir. Hiç kimse Suriye'de gönüllü bir şekilde barışa yanaşmayacaktır. Ancak taraflar, barışa zorlamayla yanaşacaklardır.
Rusya, Türkiye ve Ürdün sınırlarının kapatılarak muhalif grupların bütün destek kanallarını bitirmeyi amaçlamaktadırlar. Muhalif grupların Türkiye ve Ürdün üzerinden dış dünya ile ilişkileri kesildiğinde içeride Esed rejimi karşısında hiçbir muhalif grubun tutunamayacağını Rusya hesaplamaktadır.
Rusya ve Esed rejiminin Halep'i işgal hareketi halkta büyük bir umutsuzluk ve terk edilmişlik duygusu yaratmıştır. Sivil halk, dünyanın kendilerine ihanet ettiğini düşünmektedir. Halk, Amerika ve Arap devletlerinin kendilerini Rusya ve Esed'in insafına terk ettiğine inanmaktadır. Halep'e yönelik saldırılar, sivil halkın umutsuzluğunu, çaresizliğini ve öfkesini derinleştirmiştir.
1948 Yılında İsrail denilen yapı kurulduğunda Filistinliler yurtlarından, evlerinden ve akrabalarından kopartılarak Lübnan, Ürdün ve Mısır gibi ülkelere göç etmek zorunda bırakılmışlardı. Milyonlarca Suriyeli aynı şekilde yurtlarını terke zorlanarak bir Nusayri Şii devleti kurulmaya çalışılmaktadır. Suriyeliler, evlerini ve yurtlarını geride bırakarak Ürdün, Türkiye ve Lübnan gibi ülkelere sığınmaya zorlanmaktadırlar. Halep saldırısı, Esed-Rusya-İran şer üçgeni tarafından Suriye'de ikinci bir İsrail'i kurma sürecinin stratejik adımı anlamına gelmektedir.
Halep, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve ticari mirasıyla Suriye'nin tamamını temsil eden bir merkezdi. Bugün de Halep, Suriye'nin bittiğini temsil eden merkez konumundadır. Bugün Halep'te Suriye'nin cenazesi kaldırılmaktadır. Tarihi, toplumu, ekonomisi ve ticareti yok edilen Halep, aslında yok edilen Suriye'dir. Esed-İran-Rusya, Halep'te bugün Suriye'yi yıkmaktadırlar. Halep Kışı, çok dondurucu, kanlı ve karanlık geçmektedir.
Halep'in işgalle yüz yüze kaldığı ve İkinci İsrail'in kurulmaya çalışıldığı bugünlerde Türkiye'de hükümetin iç ve dış politikaları yoğun olarak tartışılmakta ve eleştirilmektedir. Yapılan tartışmalar ve eleştiriler, iç politik gelişmelere göre Suriye'ye, Ortadoğu'ya ve dünyaya bakıldığını göstermektedir. Halep'te ve Suriye'de olup bitenin, iç politik gündemimizin ötesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Erdoğan ve Ak Parti düşmanlığı, Halep ve Suriye'de olup bitenleri anlamamıza yaramamakta, sadece yaşanan akıl ve vicdan tutulmasının daha da derinleşmesini sağlamaktadır.
Suriye savaşının görüşmeler ve müzakereler yoluyla çözülmesi için bugün hiçbir imkan bulunmamaktadır. Rusya, Suriye savaşını askeri işgal yoluyla Esed u2013İran lehine çözmeye çalışmaktadır. Halep'e karşı yapılan işgal saldırıları, Suriye'de siyasi bir çözümün imkansızlığını ortaya koymaktadır.
Halep'in işgali, Esed-Rusya-İran üçlüsünün planını ortaya koymaktadır. Rusya ve Esed, Halep'i işgal ederek Türkiye ve Ürdün sınırlarının kapatılmasını sağlamayı amaçlamaktadırlar. Aşamalı bir şekilde köyler ve kırsal yerleşim merkezleri muhaliflerden alınarak şehirler kuşatılmaktadır. Rusya, 1 Mart'tan geçerli olmak üzere yeni bir ateşkes planı önerisi yapmıştır. 1 Mart'a kadar olan üç haftalık süre içinde Rusya ve Esed, Halep'i almayı ve masaya çok güçlü bir şekilde oturmayı istemektedirler. Esed rejimi, açlığı ve sefaleti bir silah olarak kullandığı gibi, ateşkes ve görüşmeleri de savaşın etkili bir aracı olarak kullanmanın peşindedir. Coğrafya ve demografyayı sistematik bir şekilde değiştiren Rusya, hem savaşı hem çözümü dayatan aktör olma konumunu sürdürmenin peşindedir.
İran ve Rusya, Suriye'de kutsal bir savaş verdiklerini düşünmektedirler. Esed rejimini savunmayı Rusya ve İran'ı savunmaya eşit görmektedirler. İran ve Rusya, Suriye savaşı üzerinden Ortadoğu'nun geleceğinin kendileri tarafından belirlenmesinin savaşını vermektedirler. Rusya'nın Halep'i istila etmek için yaptığı saldırıyı Ortadoğu'nun geleceğinin belirlenmesi için yapılan stratejik nitelikte emperyalist bir saldırı olarak değerlendirmemiz gerekmektedir.