Halep ordaysa sandık burada!
Daha önce siyasal partilerle gönüllüler organizasyonu olan cemaatleri kıyaslayanlar vardı. Sosyal bilimlere takla attıran aydınlarımız (!), ÖYM'lerin kaldırılmasıyla ilgili tartışmalarda işi daha da ileri götürdü. İktidarın varlık sebebini, açıkça ÖYM'lere bağlayan akıllılar bile çıktı.
İktidarın kurduğu bir mahkemenin, iktidarın varoluş nedeni olduğunu ileri sürebilmek enteresan! Mesela bazı eski savcılar televizyonlara çıkıp, ÖYM'lere kadar hiçbir darbeci albayın yargılanamadığını, içeri tıkılamadığını, dolayısıyla hükümetin tamamen etkisiz eleman olduğunu, bütün demokratik mücadelenin ÖYM'lerce yürütüldüğünü ileri sürdü açıkça.
***
Hangi çelişkiden bahsedelim ki? Yıllarca savcılık yapmış bu isimlerin, başka hükümetler döneminde görev yaparken kaç tane cuntacıyı içeri tıktığını sorsak mesela. Cevap verebilirler mi? Halk iradesini arkasına almış ve kararlılıkla darbecilerle hesaplaşmaya çalışan bir hükümet yokken neden hiçbir savcı hiçbir darbeciye karşı en küçük işlem başlatamadı? Ya da münferit bir-iki örnek savcının girişimi bile daha baştan hükümetler tarafından nasıl kesildi ve bizzat o savcılar mesleklerinden atıldı onlardan da bahsetseler ya!
***
Yüzde 50 oy almış yürütmenin başındaki Ak Parti iktidarı ile kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği bağımsız olan yargı nasıl karşılaştırılır veya mücadele içinde gösterilebilir? Bunu nasıl bu kadar rahatlıkla yapıyorlar anlamak mümkün değil.
Bir de sürekli, "ÖYM", "Darbe", "kamuoyu, "hançer", "sandık" gibi semboller üzerinden mesaj veriliyor. Şimdi bu kavramların hepsini bir cümle içinde kullanarak ileri sürdükleri tezi özetlemek gerekirse şunu söylüyorlar: "ÖYM'leri kaldırırsanız pusuda bekleyen cuntacılar hemen darbe yapar. Sizlere oy verenler de sırtlarından hançerlendiklerini düşünerek gittikleri ilk seçimde AK Parti iktidarını sandığa gömer."
Evet aynen bunu demeye getiriyorlar. Fakat oy alarak iktidara gelen bir partinin de periyodik olarak kamuoyu araştırmaları yaptırdığını, toplumda meydana gelen rahatsızlıkları neredeyse anlık olarak ölçtüklerini, asıl varlık sebeplerinin milletin genel eğilimi olduğunu düşünerek sürekli nabız yokladıklarını hesap etmiyorlar.
***
Her mesele gibi burada da iş Kürt sorununa gelip dayanıyor. Darbeler de önemli bir gerekçe ama asıl mesele; "terör sürsün ve birileri bundan nemalanmayı sürdürsün." Hatırlarsanız, "Açılım"a da, barışla ilgili en küçük adıma da belli odaklar hep aynı şekilde karşı çıkıyordu. Bu reddiyecilerin iki farklı uçta görünmesi yanıltmasın, refleksleri aynı! "Güvenlikçi politikalardan" nemalananlar, yönettiklerini zannettikleri bazı grupları, ellerindeki medya enstrümanlarını da kullanarak, güvenlikçi politikaların devamından yanaymış gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor. Fakat hangi grubun veya camianın olursa olsun toplumsal taban dedikleri insanlar, nihayetinde sandık başında kendi vicdanları ve iradeleri ile oy veriyor.
***
Yarın öbür gün, çetelerle, darbecilerle, kardeşi kardeşe kırdıranlarla mücadele daha sağlıklı bir zeminde ve daha güçlü devam ettikçe, bugün manipülasyon yapan kripto tiplerin ortadan sıvışacaklarını göreceğiz. Çünkü kara lekeyle damgalanan darbe heveslilerinin toplumsal yapıdaki demokratik dönüşümden bihaber tarihsel kalıntılar olduğunu artık herkes biliyor. Dönüşümü okuyamayanların hezeyana varan korkuları için maalesef ilaç icat edilmedi. Girilen bu yoldan geri dönüş yok. Sadece hatada ısrar edenler en çok zararı kendilerine verdiklerini görmeli!
***
Ettikleri hiçbir hakarete, hükümet kanadından veya halktan bir tepki gelmemesini, tezlerinin haklılığına yorumlayan ulusağcılar, her seçimde şok yaşayan ulusolcuların akıbetine uğrayacak gibi.
Sürekli "AK Parti kendini bitirdi. ÖYM'ler yüzünden kendini sandığa gömecek" diyenlere karşı, iktidarın gözü kara bir aymazlıkla, hesapsız hareket ettiğini zannedenlere sadece şunu söylemek istiyorum: Halep ordaysa sandık burada!