Hala anlamadınız mı?
Kısa bir süre dinlenmek üzere şehir dışına çıkmıştım. Tabi bu süre zarfında da, olan bitenleri izleme niyetindeydim. Fakat yaşanan son durum ve sizlerden gelen mailler, bir değerlendirme yapmayı elzem hale getirdi. Bu minvalde söze Tunus’taki darbe girişimiyle başlamanın, isabetli olacağı kanaatindeyim. Öyle ki BAE, Fransa, Mısır ve İsrail tarafından yürütüldüğü düşünülen bu girişimin, bizi ilgilendiren birçok yönü mevcuttu. Tıpkı tersine dönen Arap Baharında, ayakta kalan tek ülke olan Tunus’un, Türkiye’nin Libya operasyonuna DAYANAK sağladığı gibi. Bu noktada Tunus’ta şayet darbeye boyun eğilirse, Türkiye’nin Libya hamlesinin sıkıntıya düşmesi ilk akla gelen ihtimaller arasına girecekti. Böyle bir durumda ise maruz bırakıldığımız terör ve ekonomik baskılar gibi, Türkiye’nin BAĞIMSIZ SİYASETLER izlediği politik adımlarının, yeniden NATO ayarlarına dönmeye ZORLANMASI işten bile olmayacaktı.
Ne alası var demeyin sakın! Bunun doğruluğunu geçtiğimiz bayram, Devletimizin çıkarma yaptığı KKTC ziyareti sonrası hepimiz tecrübe etmiştik oysa. Zira Sn. Erdoğan’ın; Kapalı Maraş ile ilgili açıklamaları, "Kıbrıs Türk Devleti" ifadesi ve “Kıbrıs Türkü’nün egemenliğinin tanınması dışında bir seçenek bulunmadığını” vurgulaması, TARİHİ BİR DÖNEMECE işaret ediyordu. Sn. Erdoğan’ın mevcut Cumhurbaşkanlığı binasına yönelik, “İngiliz döneminden kalma bir gecekondu” diyerek, yeni bir Külliye yapılacağını duyurması da bunu bir nevi ispatlamıştı. Kısaca içimizdeki bir takım kara beyinlilerin “dalgaya” aldığı bu mesajlar, TÜRKİYE’NİN HAMİLİĞİNDE bağımsızlığını ilan edecek, tanınacak ve iki devletli çözüm için masaya oturulacak bir Kıbrıs Türk Devleti’nin, İLANINDAN başka bir şey değildi.
İşte ne olduysa, ondan sonra oldu aslında. Türkiye’ye KENDİ GÜDÜMLERİNDE rota çizmeye çalışanların, hemen tepinmeye başladıklarını gördük. Önce AB, ABD ve Fransa “provokasyon” söylemleriyle çığırtkanlık yaparken, BM “kınama” mesajıyla sahnedeki yerini aldı. Fakat her alanda bir bağımsızlık, bir var oluş mücadelesi veren Türkiye’nin, ideallerinin vaz geçmeyeceğini onlarda biliyordu. TESADÜF BU YA! Tam da bundan bir hafta sonra, sadece 3 GÜNDE, çoğu da EŞ ZAMANLI ve HAVA KOŞULLARI İYİ HESAPLANMIŞ, 125 yangın çıktı ormanlarımızda. Hepimizin ciğerleri yanmıştı adeta. Lakin garip şeyler oluyordu. Neticede birçok bölgede eş zamanlı başlayan/başlatılan yangınlar, soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Çünkü ortada terörist Karayılan’ın geçen sene; “iki genç bir araya gelerek eylem yapabilir. Silahımız yoktur diyebilirler. Silahları çakmak ve kibrittir” gibi bir çağrısı vardı. Nitekim malum odaklar her ne kadar “KÜRESEL ISINMAYA” sarılsalar da, birilerinin TAŞERONLUĞUNU YAPAN PKK’nın olayı üstlenmesi, maskeleri düşürdü.
Ama bu sefer de bazılarının Uçak eleştirileriyle, yüzleşmek zorunda kaldık. İnanın S-400 ve Şehir Hastanelerin de ki gibi, önceden yangın söndürme uçakları alınsa, “sanki yangın mı var, ne gerek vardı diyecek” kişiler, kamuoyu oluşturdular. Hem de helikopterlerin uçaklara nazaran daha fazla su taşıyabildiği, dar alanlardan su alma yeteneğine sahip olabildiği ve coğrafi özelliklere elverişli bulunduğu halde. En enteresanı ise Türkiye muazzam bir mücadele verirken, sosyal medya da Sn. Erdoğan’a yüklenen tiplerin türemesi oldu. Hatta çoğu MAYIS-HAZİRAN AYLARINDA AÇILAN bu hesaplar, tıpkı Tunus’ta yapılanlara benzer nefret twetleriyle, kriminal olaylar üzerinden bir provokasyona bile soyundular... Fakat gelin görün ki aynı kesimlerden, PKK’yı LANETLEYEN BİR TEK LAF SARF EDİLDİĞİNİ DAHİ DUYMADIK NEDENSE…
Yanlış anlaşılmasın sakın! Bu olaylarda eksiklik de, hata da olabilir elbette. Fakat BÖYLE BİR ZAMANDA, bunca spekülasyon ve iftirayı üretmeyi, nereye koyalım Allah aşkına? Siyasi rant sağlamak için çabalamak, ne kadar normaldi? Peki, malum çevreler tarafından; “Türkiye’yi aciz gösteren” hastagler açıp, Batıdan medet uman twetler atmak nasıl yorumlanmalıydı? ABD’li ünlü sanatçı Della Miles’in; “SİZ HALA ‘HELP TÜRKİYE’ DİYEREK PKK DESTEKÇİLERİNDEN (ABD, AB) YARDIM DİLENİYORSUNUZ. YAZIK SİZE…” paylaşımından da mı utanmıyorlardı? Ne diyelim! Allah feraset versin… Yalnız birilerinin Türkiye’yi ateşe verip, TOPLUMSAL BİR ÇATIŞMA zeminine hazırlandıkları artık çok açık. Sn. Erdoğan’ı devirerek, Türkiye’yi kendilerine köle edene dek de durmayacakları net. O yüzden Büyük Türkiye hedeflerine güç vermek ve sahip çıkmak, HEPİMİZİN TARİHİ BİR GÖREVİDİR BU DEM. Zira bütün oyunların son noktası Türkiye’dir ve Türkiye düşerse coğrafya düşecektir. Yani mesele sadece orman yangını değil, artık AÇIK SALDIRIDIR. Yoksa hala anlamadınız mı?