Haksız Müslümanı değil haklı Yahudi'yi savunan Allah
“… İmanınız sizden ne kötü şey istiyor…” Bakara/93
…
(Ey Peygamber!)
Biz sana, hakikati ortaya koyan bu ilahî
kelâmı indirdik ki insanlar arasında Allah'ın sana öğrettiği gibi hüküm veresin.
(Sana gelen yanlış bilgilere dayanarak) Sakın hainleri savunmaya kalkma!
(Yanlış bilgilerle düşülebilecek hatalardan
dolayı) Allah’tan af dile! Çünkü Allah tarifsiz bir bağışlayıcıdır, eşsiz bir
merhamet sahibidir.
Kendilerine ihanet edenleri sakın savunma! Çünkü Allah ihanet edenleri
ve günaha batmışları sevmez.
Onlar işledikleri suçu insanlardan gizleyebilirler,
ama Allah’tan da gizleyemezler ki. Çünkü gecenin zifiri karanlığında Allah’ın
razı olmadığı planı kurduklarında Allah onların yanı başındaydı. Zira Allah
onların yaptığı her şeyi (ilmiyle) kuşatandır.
(Ey suçlunun yakınları olan müminler!) Sizler
belki dünyada onları savunabilirsiniz; (peki) Kıyamet Günü kim onları Allah'a
karşı savunacak, onların koruyucusu kim olacak?
Kim bir
kötülük yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse,
Allah'ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulur.
Kim de bir suç ya da günah işler, ardından da
suçu masum bir kimsenin üzerine atarsa, işte o zaman korkunç bir iftiranın ve
iğrenç bir günahın vebalini sırtlamış olur.
(Ey Peygamber!) Eğer Allah'ın sana lütuf ve
merhameti olmasaydı, onlardan bir güruh seni (yalan yanlış bilgilerle)
yanıltıp, senin hatalı hüküm vermene sebep olacaklardı, lakin onlar
kendilerinden başka kimseyi saptıramazlar. Sana asla bir zarar da veremezler,
çünkü Allah sana hakikati vahiyle bildirmiş, hikmeti (vermiş) ve sana
bilmediklerini öğretmiştir. Allah'ın sana olan lütfu gerçekten büyüktür.
O hainlerin yaptıkları gizli görüşme ve
konuşmalarda hiçbir hayır yoktur…
Ancak, kendisine doğru yol ayan beyan belli
olduktan sonra kim ki Rasul ile yollarını ayırıp müminlerin yolundan başka
yollara uyup giderse onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne
kötü bir yeridir. (Nisa Suresi 105-115 ayetleri)
Ne olmuştu?
Müfessirlerin çoğu, Müslüman olan Tu'me’nin, gece
komşusu Katade’nin zırhını un torbası içinde saklayarak çalmış. Torba
yırtılınca dökülen un yolda iz bırakmış. Tu’me çaldığı zırhı aynı gece -geri
almak şartıyla- komşusu Zeyd b. Semin adındaki Yahudi'ye teslim etmiş.
Katade, zırhının kaybolduğunu fark edip
aramaya başlamış, bulamayınca da Tu'me’den şüphelenmiş ve Tu’me’nin evini
aramış ancak zırhını orada da bulamamış. Tu’me, yeminlerle “Katade’nin zırhını
çalmadım” demiş. Bunun üzerine Katade ve yakınları yolda dökülen un izini takip
ederek Yahudi Semin’in evine varmışlar ve zırhı orada bulmuşlar.
Katade ve ailesi Yahudi’ye neden zırhı
çaldığını sorunca Yahudi olan Zeyd b. Semin, ‘Bunu bana Tu'me getirip
bıraktı, bilahare alacaktı.’ demiş ve buna Yahudilerden bir grup da şahitlik
etmiş.
Sorun büyümüş; bir yandan Katade ve ailesi,
diğer yandan Yahudi Zeyd’in ailesi olayı sorguluyorlar.
Olay büyüyor; Yahudi’nin kabilesi, Müslüman
Tu’me’nin kabilesi ve Katade’nin kabilesi birbirlerine girmek üzereyken Zafer
Oğulları sorunu halletmesi için Peygamber’e (sav) müracaat ediyor.
Hz. Peygamber’in (sav) soruşturması sırasında
Beni Zafer Kabilesi, Müslüman olan Tu'me'nin temiz olduğuna ve Yahudi'nin
hırsızlık yaptığına dair şahitlik etmişler ve Resul-i Ekrem’den (as) Mü’min
olan Tu'me'yi değil, Yahudi olan Zeyd b. Semin’i mahkûm etmesini talep etmişler.
Sorgulamalar sonrası tarafları dinleyen Resul-i
Zişan Efendimiz şahitlerin ifadelerine ve Yahudilerin Müslümanlara hasmane
tutumlarına bakarak Müslüman olan Tu’me’nin suçsuz, Yahudi olan Zeyd b.
Semin’in ise suçlu yani hırsız olduğuna kanaat getirecekti ki söz konusu ayetler
nazil oldu.
Böylece Allah Tebarek ve Teala tarafından
konudan haberdar edilen Peygamber (as) da Yahudi Zeyd’in suçsuz, Mü’min
Tu’me’nin ise suçlu/hırsız olduğuna karar verir.
Bu karar üzerine Tu’me Mekke’ye gider ve İslam’dan
çıkıp müşrik olur.
Sonrası uzun mesele. Tu’me Mekke’de de
hırsızlık yapmaya devam eder ve o yolda ölür.
Devam edeceğiz inşaallah.
*Ayetin has oluşu onun şümulüne mâni değildir.