Haklının haksızla imtihanı
Dünya merhametin, izan ve insafın uzağına doğru hızla ilerliyor. Başından beri reddediyoruz, bizler bu kervana katılmayacağız ve istemediğimiz kimliklere girmeyeceğiz.
Türkiye’nin
haksızlığa karşı verdiği mücadelenin, değerlerinin kısaca Türkiye’nin neye
karşılık geldiğini iyi biliyoruz. Türkiye kaledir. Hangi dil, din ve ırktan,
hangi kimlikten olursa olsun mazlumun sığındığı yerdir. Suni sınırlarla
bölünsek de dünyada bizimle aynı ruhu taşıyan, aynı hissi ve heyecanı, değerleri
ve aynı amacı paylaştığımız milyonlarca insan var. Bu anlamda Türkiye’yi mevcut
sınırlarından ibaret görmüyoruz.
Rahmetli
Erbakan hocamız davamızın önden gidenlerindendi. Türkiye, Sayın Erdoğan’la
birlikte hocamızın bıraktığı yoldan devam ediyor. İnandığı değerlerden başka
bir değerin kimliğine girmeyi reddettiği için de çeşitli saldırılara maruz
kalıyor.
Aziz
milletimiz üstat Sezai Karakoç’un istediğini istiyor: “Tek çare ve çözüm, İslam
dünyasının uyanıp Batı’nın NATO’su gibi bir askerî güç, AB gibi bir siyasi
birlik oluşturmasıdır." Türk Devletleri Teşkilatı oluşumunu bu yolda
atılmış bir adım olarak değerlendiriyorum.
Anlamak
istemeyenler için tekrar ifade edelim ki, insanlığı yeşertecek tohumlar bu topraklar
eliyle ekilmeye devam ediyor. Özellikle son yıllardaki Türkiye, dünyanın her
yerinde yardımın, merhametin ve insanlığın öncüsü oluyor. İsteniyor ki
Türkiye bunu yapmasın. İçine kapansın, kendi içinde üretilen sorunlarla
uğraşsın. Eski Türkiye’de olduğu gibi kardeş kardeşe düşsün. Plan bu.
Ancak
Türkiye durmuyor. Gücünün yettiği kadar dünyaya bedel işler çıkarıyor. Mazlumun
yardımına koşuyor veya kapısını açıp aşını ekmeğini paylaşıyor. Bu gerçeği
görmezseniz Türkiye ve milletimizin ruhunu kavramamış olursunuz.
İktidara
gelince “Suriyelileri davulla zurnayla evlerine göndereceğim” söylemi
Türkiye’nin misyonunu anlamamaktır. Amaç, Erdoğan’ın ülkemiz ve ümmet adına
yaptığı şeyleri karalamaya çalışmaktır. Ancak bu boş bir çabadır. Milletiniz
yapılan iyi şeyleri unutmuyor.
“Türkiye’nin
Suriye’de, Doğu Akdeniz’de ne işi var.” sorusu milletimize düşmanın açtığı
yaradan daha beter acı veriyor: Asıl bu soruyu, ülkelerimizi işgal eden Amerika
ve tüm mütecavizler için sormaları gerekmez mi?
Milletimiz her şeyin farkında; şahsi ikbalini düşünen,
ihtirasları sınırsız insanlardan güzel eserler ve faydalı işler çıkmayacağını
biliyor. Bu nedenle muhalefete yıllarca iktidar yüzü göstermiyor.
Türkiye
kımıldadıkça başka coğrafyalarda deprem etkisi yapıyor. Önü kesilmek,
durdurulmak isteniyor. Ancak Allah kendi yolundaki gayretin karşılığını kat kat
veriyor. Onca ihanet ve saldırıya rağmen Erdoğan’ın ayakta kalmasının sırrı bu
cümledir.
İşi iyice
çığırından çıkarttılar.
Taraftarlarını
Erdoğan’ın üzerine salarak ve hakaret ettirerek ülkemizde tehlikeli bir
ayrışmaya sebep olduklarını bilmiyorlar mı? Bal gibi de biliyorlar. Amaçlanan Erdoğan
karşıtlarını kendi ittifakları içinde toplamaktır. Türkiye bu seviyesizliği çok
az muhalefet döneminde gördü.
Velhasıl,
Türkiye’nin ihtiraslar uğruna bir cenderenin içine sokulmak istendiği
bellidir. Bir kez daha hatırlatma gereği duyuyoruz; vatanımız ve
milletimizin hayrına olmayan şeylerin vebali büyüktür.
Önümüzde
bir seçim var ve son sözü milletimiz söyleyecek. ABD ve Batı işbirlikçilerine
verilebilecek en iyi cevabın gerçeğin ve ülkemizin yanında sıkı durmaktır.
O gün
ola, hayrola.