Hakka yürüyen bir yalnız ardıç
“suyu çekilmiş bir ırmağın
içli bir türküsüdür bizimki
bir ırmak ki
yediyi yetmişi savuran
bir ırmak ki
ürkek tayları yağız atları şahlandıran”
Mehmet Gemci
Eylül hüzün dokunmuş zamanlarıyla geldi. Sararan yapraklar dökülüyor, mevsimler dönüşüyor, tabiat muhteşem bir dönüşüm yaşıyor. Eylül nedense hep hazan mevsimi olarak gelir. Bu Eylül de edebiyatımızın güzide isimlerinden Maraş’ın mütevazı şairlerinden Mehmet Gemci’ yi 12 Eylül günü ebediyete uğurladık.
Maraş’ın velut topraklarından bir şair daha yürüyüp gitti bu fani dünyadan. Bereketli, sıcak iklimiyle yürekli şairlerinin yurdu Maraş. Gür bir nida ve dik, kavi bir duruşla tavizsiz şiirler yazan Nuri Pakdil’in, naif hassas yüreğiyle derin ve hüzünlü bir iz bırakıp giden Alaaddin Özdenören ‘in , yüreklerin yaralarına merhem düşünce ve duygu asmosferini öykü ve denemeleri ile eşsiz bir ustalıkta ören edebiyatın çınarı Rasim Özdenören’in ve şiirin hassas dokunuşunu yüreklerden ziyade damarlara zerkeden, zarif şair Cahid Zarifoğlu’nun, gür bir nida ile unutulmaz destansı seslenişlerle şiirlerini toprağa maya gibi çalan Erdem Beyazıt’ın yürüyüp geçtiği kutlu topraklar…
Maraş’ın mümbit topraklarından bir şair daha gelip geçti. Mehmet Gemci tıpkı yazdığı şiirler gibi derinden ve sessiz akan ırmakların sakinliğinde hiç kimselere hissettirmeden göçüp gitti. Bu ani gidiş tüm sevenlerine acı bir sürpriz oldu diyebiliriz. Çünkü gerçekten dost, hasbi, bir kale gibi yürekli, bir ağabey gibi samimi, toprak gibi mütevazı bir edebiyat ve kültür insanını kaybetmek daha doğrusu ebediyete uğurlamak kolay olmadı.
En son Haziran sonu Aksaray metrosuna doğru yürürken hızlı hızlı konuşmuş Üstadın bir ağabey sıcaklığında dost, yüreklendiren sesiyle öylesine rahatlamıştım. Her zaman ümit aşılayan konuşmalar yapardı, nezaketle, letafetle. Şairler her zaman yazdıkları derinlikte ve nezakette davranış sergileyemeyebilirler ve korkarsınız bir şaire yaklaşmaya, onunla yakınlık kurmaya, dostluk kurmaya. Düşkırıklığı yaşamak istemezsiniz. Yazmak ve yaşamak ayrıdır kimi sanatçının duruşunda, yaşayışında.
Rahmetli Mehmet Gemci, her daim sizi nezaketle karşılayan, samimi, kardeşçe seslenişlerle her daim size umutlar yükleyen değerli bir ağabeydi.
O Kur’an’da geçen vadilerde aylak aylak dolaşan şairlerden değildi. Sorumluluk bilinci taşıyan, sözü ve yazıyı tartarak söyleyen yine ayette geçen Allah taraftarı bir şairdi.
En son konuştuğumuzda İmam olarak görev yaptığı, Maraş Kapalı Çarşı içindeki Saraçhane Camisinde Saffetüttefasir Tefsirini bir grup arkadaşı ile Arapça olarak okumalarından bahsetmişti. Nasıl gıpta etmiştim. Kendisi her daim okumalar yaparken, ilmi çalışmalarını da aksatmadan büyük bir gayretle devam ettirirdi.
Bazen sosyal medyada Ulu Cami’nin resimlerini paylaşırdı. Öylesine estetik çekimleri nasıl yakalıyor diye hayret ederdim. Ama bir şair duyarlılığı ve bakış açısıyla adeta şiir gibi resimleri yakalardı.
Yakın arkadaşı dostu yine Maraş’ın bir değerli şairi Hüseyin Gök: “Gemci ile neredeyse günübirlik bir araya gelirdik. Mehmet Mortaş da fırsat buldukça bize katılırdı. Biz ikimiz sıkı dosttuk, kardeş gibiydik. Rahmetler olsun bana her daim moral vermiştir. Kendi şiir kitabımın oluşumda, ortaya çıkmasında, yayınlanmasında bana hep moral vermiş, destek olmuştur. Yani şöyle söyleyebilirim; onun desteği olmasaydı şiir kitabım zor neşredilirdi. Böyle bir dosttan ayrılığı hala kabullenemiyorum, zaman ilacımız olacak, mekânı cennet olsun, rahmet olsun” diyor taziye için aradığımda.
Mehmet Gemci sosyal medyadan ne çok dost edinmiş, seveni olmuş. Onu uzaktan tanıyanlar, yazdıklarını okuyanlar hep onun hassas ve duyarlı yalnız yüreğinin engin sevgisini hissetmişler. Ölüm haberi ne çok yüreğe hüzün bıraktı.
Sade, derin, sessiz ama anlamlı izler bırakarak aramızdan ayrıldı Merhum Mehmet Gemci. Yazdıkları da tıpkı yaşantısı gibi naif, duyarlı ve her anlamda teselli ve umut yüklü idi.
Doksanlı yıllarda Yalnız Ardıç Edebiyat Dergisi’ni çıkartarak, zor zamanlarda pek çok şairi ve yazarı etrafında toplarken büyük bir sorumluluk bilinci ile zor zamanlarda bir diriltici nefes olmuştur edebiyat dünyasında.
“Hep böyle olur
Ne yapsam kendimi tutamam
Mecnun’dan arta kala
Bir acı ki
Sürekli içim burkulur
Hiçbir şey yapamam
Oysa gelen sarışın bir ekimdir
Kırık bir şiir gibi baştan aşağı hüzündür”
Şiirleri imgesel anlamda yoğun çağrışımlar ile kendine özgü bir üslubu ele verir. Az, öz ve derinden yazmıştır. Tek şiir kitabı “Yanlış Parantez” şimdi arkasından sadaka-i cariyedir.
Dostluğu, kardeşliği, her daim umut aşılayan sohbetleri ve incelikli yüreğiyle yaptığı duaları için müteşekkiriz. Rabbimden güzel mütevazı engin gönüllü şaire rahmet diliyorum. Yeri kolay doldurulmayacak bir güzel insanı kaybettik, Rabbine uğurladık mekânı cennet olsun…