Hakiki şeyhler neredesiniz?
Bana biri “Bir Müslüman’ın
en bariz vasfı nedir?” diye sorsa hiç tereddütsüz “Çağlarının
vicdanı olmalarıdır” derim.
Neden mi? Çok basit! Müslümanlar
tevhidin müşahhaslaşmış halidir. Ve bu halin görevi de şahitlik etmektir de
ondan.
Amasız fakatsız şahitlik.
Nerede zulüm, haksızlık, tecavüz,
sömürü varsa Müslüman orada bitmeli.
Ne diyor Efendimiz: Bir kötülükle
karşılaşırsanız elinizle, yapamazsanız dilinizle düzeltin. Buna da gücünüz
yetmezse kalbinizle buğz edin ki bu imanın en zayıf derecesidir.
Demek ki sevmemek, kalben düşmanlık
duymak ve öfkelenmek en zayıf şekli olsa da imanın bir gereği...
Peki, neye karşı? Kötülüğe karşı.
Hangi şartlarda? Her şartta kim tarafından ve kime karşı olursa olsun.
Hani dememiş miydi önderimiz:
“Hırsızlık yapan kızım bile olsa elini keserim” diye.
Şimdi sorun şurada: Günümüzün
Müslümanları çağlarının vicdanı olabiliyorlar mı? Bir kötülük zuhur ettiğinde
elleriyle, dilleriyle düzeltmeye çalışıyorlar mı? Hatta kelimenin tam anlamıyla
kalben buğz edebiliyorlar mı?
İşte mesele burada...
Sarık, cübbe, sakal... Efendimiz’de
de vardı, Ebu Cehil’de de. İsteyen böyle giyinebilir, bence mahsuru yok. Lakin
bilelim ki keramet giyside değil.
Çağın zalimlikleri karşısında
insanlığın vicdanı olabilmekte.
Elbette bu görevi yerine getiren
Müslümanlar var. Ama toplu bir ses yok.
Mesela şu sıralar İstanbul Sözleşmesi çok flaş konumda. İtirazlar
haksız değil. Lakin unutmayalım ki bu
ülkede her gün artan vaziyette işlenen kadın cinayetleri de var.
Cahilliğime bağışlayın kadınlar
ölürken dindarlarda herhangi bir tepki oldu mu? Ben bilemiyorum. Çözüm diye
İstanbul Sözleşme imzalandı. Sonra başladı toplu itirazlar.
Kimse beni İstanbul Sözleşmesini savunuyor
konumuna oturtmasın. Savunmuyorum. Sadece itiraz edenlere “Neden kadınlar öldürülürken
sustunuz?”diyorum. Dahası “cinayetlere karşı sizin çözüm öneriniz nedir?”
diye sormayı amaçlıyorum.
Bir zamanlar birileri İslam adına
bomba patlatıyor kadın çocuk demeden yüzlerce insanı katlediyordu. Buna utanmadan “cihat” adı veriliyor kimseden
de çıt çıkmıyordu.
Hz. Muhammed için çizilen
karikatürlere Müslümanların tepki göstermesi çok yerinde. Ama katlarca fazlası
bomba patlatan, insan boğazlayan, esir pazarları kuran sarıklı sakallılara
karşı gösterilmeli değil miydi?
Hem de küresel bazda... “Hem zulüm
yapıyorsun hem de bunu İslam’a yamıyorsun. Biz sizden beridir. Siz İslam’ın en
büyük düşmanısınız” diyerek.
Anlaşıldı ki bu örgütlerin hepsi Batı
tarafından kurulmuş; amaç açık: insanlık ile İslam arasında soğukluk yaratmak.
Unutmayalım ki İngiliz ajanı Lawrence’ın
de sarıklı sakallı resimleri var. İslam hakkında oldukça da bilgili, yani
yetiştirilerek gönderilmiş.
Tamam, başsız/ halifesiziz... Neyin
İslami neyin İslam dışı olduğunun tayinine dair bir otoritemiz yok. Bu nedenle
Batılılar ve Batıcılar tarlayı istedikleri gibi sürüyorlar, buna bir diyeceğim
yok.
Lakin halifemiz yoksa aklımız,
vicdanımızda mı yok?
Geçen gün bir gençle görüşüyorum.
Gençlerin İslam’a karşı soğukluk duyduklarından bahsetti. “Neden?” dedim cevabı
çok açık ve düşündürücü idi: “Sakallı sarıklı adamlar çocuklara tecavüzde
bulunuyor” ... Ben kendisine suç o kişinin İslam’ın değil ki diye itiraz edince
aynen şu cevabı aldım:
“Dindar
kesim susuyor, gençlerde ‘demek ki bunların hepsi aynı’ diyerek din ile olan
bağlarını kesiyorlar.”
Çok mu mantıksız bir cevap...
Bu kaçıncı be kardeşim! Kur’an kursu
mu dersin, vakıf mı dersin, tarikat mı? Fark etmiyor. Ama dindar kesimde tepki
aynı: tısss.
El ile müdahaleden vazgeçtik dil ile
müdahale nerede? Muhafazakâr ve İslami basında ezber tavır sanki böyle bir olay yokmuş gibi davranmak. Oysa manşetlerden verilmeli, baş haber olmalı ve olay neticeleninceye
failler en ağır ceza alıncaya kadar takipçisi olunmalı.
Olunmalı ki “Sakın ola bizleri onlardan sanmayın” mesajı en net şekilde
verilmeli.
Suskunluk insanlarda din hakkında
istifhamlar oluştururken, durumdan vazife çıkaran Kemalistler ellerini ovuşturarak başlıyorlar nakaratlarına: Yok
efendim Mustafa Kemal ülkemiz tarikatlar
şeyhler ülkesi olmayacak demiş de, laikliği bunun için getirmiş de, en hakiki
mürşit ilimmiş fenmiş de... Amaç yeniden Kemalist diktatörlüğü tesis ederek
Müslümanların ensesinde boza pişirmek.
Sahi hakiki şeyhler sizler neredesiniz?
Sahtelerini neden içinizde barındırdınız? foyası ortaya çıkınca neden dişe
dokunur şekilde tepkinizi göstermiyorsunuz?
Unutmayınız ki İslam geçim metaı değildir...