Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Eylül 2020

Hakiki şeyhler neredesiniz?

Bana biri “Bir Müslüman’ın en bariz vasfı nedir?” diye sorsa hiç tereddütsüz “Çağlarının vicdanı olmalarıdır” derim.

Neden mi? Çok basit! Müslümanlar tevhidin müşahhaslaşmış halidir. Ve bu halin görevi de şahitlik etmektir de ondan.

Amasız fakatsız şahitlik.

Nerede zulüm, haksızlık, tecavüz, sömürü varsa Müslüman orada bitmeli.

Ne diyor Efendimiz: Bir kötülükle karşılaşırsanız elinizle, yapamazsanız dilinizle düzeltin. Buna da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz edin ki bu imanın en zayıf derecesidir.

Demek ki sevmemek, kalben düşmanlık duymak ve öfkelenmek en zayıf şekli olsa da imanın bir gereği...

Peki, neye karşı? Kötülüğe karşı. Hangi şartlarda? Her şartta kim tarafından ve kime karşı olursa olsun.

Hani dememiş miydi önderimiz: “Hırsızlık yapan kızım bile olsa elini keserim” diye.

Şimdi sorun şurada: Günümüzün Müslümanları çağlarının vicdanı olabiliyorlar mı? Bir kötülük zuhur ettiğinde elleriyle, dilleriyle düzeltmeye çalışıyorlar mı? Hatta kelimenin tam anlamıyla kalben buğz edebiliyorlar mı?

İşte mesele burada...

Sarık, cübbe, sakal... Efendimiz’de de vardı, Ebu Cehil’de de. İsteyen böyle giyinebilir, bence mahsuru yok. Lakin bilelim ki keramet giyside değil.

Çağın zalimlikleri karşısında insanlığın vicdanı olabilmekte.

Elbette bu görevi yerine getiren Müslümanlar var. Ama toplu bir ses yok.

Mesela şu sıralar İstanbul Sözleşmesi çok flaş konumda. İtirazlar haksız değil. Lakin unutmayalım ki bu ülkede her gün artan vaziyette işlenen kadın cinayetleri de var.

Cahilliğime bağışlayın kadınlar ölürken dindarlarda herhangi bir tepki oldu mu? Ben bilemiyorum. Çözüm diye İstanbul Sözleşme imzalandı. Sonra başladı toplu itirazlar.

Kimse beni İstanbul Sözleşmesini savunuyor konumuna oturtmasın. Savunmuyorum. Sadece itiraz edenlere “Neden kadınlar öldürülürken sustunuz?”diyorum. Dahası “cinayetlere karşı sizin çözüm öneriniz nedir?” diye sormayı amaçlıyorum.

Bir zamanlar birileri İslam adına bomba patlatıyor kadın çocuk demeden yüzlerce insanı katlediyordu. Buna utanmadan “cihat” adı veriliyor kimseden de çıt çıkmıyordu.

Hz. Muhammed için çizilen karikatürlere Müslümanların tepki göstermesi çok yerinde. Ama katlarca fazlası bomba patlatan, insan boğazlayan, esir pazarları kuran sarıklı sakallılara karşı gösterilmeli değil miydi?

Hem de küresel bazda... “Hem zulüm yapıyorsun hem de bunu İslam’a yamıyorsun. Biz sizden beridir. Siz İslam’ın en büyük düşmanısınız” diyerek.

Anlaşıldı ki bu örgütlerin hepsi Batı tarafından kurulmuş; amaç açık: insanlık ile İslam arasında soğukluk yaratmak.

Unutmayalım ki İngiliz ajanı Lawrence’ın de sarıklı sakallı resimleri var. İslam hakkında oldukça da bilgili, yani yetiştirilerek gönderilmiş.

Tamam, başsız/ halifesiziz... Neyin İslami neyin İslam dışı olduğunun tayinine dair bir otoritemiz yok. Bu nedenle Batılılar ve Batıcılar tarlayı istedikleri gibi sürüyorlar, buna bir diyeceğim yok.

Lakin halifemiz yoksa aklımız, vicdanımızda mı yok?

Geçen gün bir gençle görüşüyorum. Gençlerin İslam’a karşı soğukluk duyduklarından bahsetti. “Neden?” dedim cevabı çok açık ve düşündürücü idi: “Sakallı sarıklı adamlar çocuklara tecavüzde bulunuyor” ... Ben kendisine suç o kişinin İslam’ın değil ki diye itiraz edince aynen şu cevabı aldım:

Dindar kesim susuyor, gençlerde ‘demek ki bunların hepsi aynı’ diyerek din ile olan bağlarını kesiyorlar.”

Çok mu mantıksız bir cevap...

Bu kaçıncı be kardeşim! Kur’an kursu mu dersin, vakıf mı dersin, tarikat mı? Fark etmiyor. Ama dindar kesimde tepki aynı: tısss.

El ile müdahaleden vazgeçtik dil ile müdahale nerede? Muhafazakâr ve İslami basında ezber tavır sanki böyle bir olay yokmuş gibi davranmak. Oysa manşetlerden verilmeli, baş haber olmalı ve olay neticeleninceye failler en ağır ceza alıncaya kadar takipçisi olunmalı.

Olunmalı ki “Sakın ola bizleri onlardan sanmayın” mesajı en net şekilde verilmeli.

Suskunluk insanlarda din hakkında istifhamlar oluştururken, durumdan vazife çıkaran Kemalistler ellerini ovuşturarak başlıyorlar nakaratlarına: Yok efendim Mustafa Kemal ülkemiz tarikatlar şeyhler ülkesi olmayacak demiş de, laikliği bunun için getirmiş de, en hakiki mürşit ilimmiş fenmiş de... Amaç yeniden Kemalist diktatörlüğü tesis ederek Müslümanların ensesinde boza pişirmek.

Sahi hakiki şeyhler sizler neredesiniz? Sahtelerini neden içinizde barındırdınız? foyası ortaya çıkınca neden dişe dokunur şekilde tepkinizi göstermiyorsunuz?

Unutmayınız ki İslam geçim metaı değildir...