Dolar (USD)
35.37
Euro (EUR)
36.41
Gram Altın
3039.88
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 May 2020

Hakikatin diline kilit vurulamaz

‘Çağdaş’ Ebu Lehebler…

"Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikahsız hayatın islamî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim." diyor, Prof. Dr. Ali Erbaş 24 Nisan 2020’de temsili Cuma hutbesinde.

İHD Ankara Şubesi, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hakkında suç duyurusunda bulunurken Ankara ve İzmir Barosu da birer açıklamayla bu suç duyurusunu destekliyor.

Ankara Barosu, Ali Erbaş'ı hedef alıp "Sesi çağlar öncesinden gelen ses" diyerek İslam’ı ve Müslümanları tahkire kalkışıyor.

"Çağlar öncesinden gelen ses"in muhataplarının çağlar öncesindeki atalarının sapkınlıklarını sürdürmeleri aslında şaşılacak bir durum değildir.

Kur’an-ı Kerim’i yalanlamaları, ona, ‘geçmişin masalı’ demeleri küfrün devam ettiğinin delilidir.

Kur’an hükümleri her çağda ve her mekânda geçerlidir. Kur’an’da anlatılan kıssalar, o dönemde yaşanmış, tamamlanmış, donmuş kalmış değildirler; bugün de o kısaların hedef kitlesi var, yarın da olacak.

Binlerce yıl önce Hazreti Lût ile alay edenler, bugün de Diyanet İşleri Başkanlığıyla, Ali Erbaş’la alay ediyorlar, hakkında suç duyurusunda bulunarak Müslümanları korkutmaya, sindirmeye çalışıyorlar.

Şarap üreticileri, faizciler, ticaretlerine engel olunduğu, ötekileştirildikleri gerekçesiyle Ankara ve İzmir Barosu, İHD gibi Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında, suç duyurusunda bulunabilirler mi?

İsteyen haram yer, isteyen helâl… Ama hiç kimse hakikatin diline kilit vuramaz. Müslüman uyarmakla mükelleftir.

Neme lazımcılık’ toplumu helak eder.

Devletinin, asli görevi; vatandaşının akıl, can, mal, inanç ve nesil güvenliğini sağlamaktır.

Bu ilk değil.

Benzer bir durum üç yıl önce de yaşanmıştı.

31 Aralık 2016’yı 2017’ye bağlayan gece; Abdulkadir Masharipov, Reina adlı eğlence yerine saldırıp otuz dokuz kişiyi katledince durumdan vazife çıkaran, (aralarında Pir Sultan Abdal, 2 Temmuz Vakfı'nın da olduğu) ‘Laikliğe Çağrı Grubu’ ve ‘Laikliğe Çağrı Bileşenleri’, daha önce bir Cuma hutbesinde; yılbaşı kutlamalarının İslamiyet’le uzaktan yakından alakası olmadığını, Müslümanların bu tür faaliyetlerden uzak durması gerektiğini vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez hakkında da 02 Ocak 2017’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuşlardı.

Suç duyurusunda:

Görmez hakkında, "Anayasal suç işlemek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, İstanbul Reina Gece Kulübü'nde işlenen cinayet ve benzeri eylemlerden sorumlu olmak" suçlarından işlem yapılmasını talep etmişlerdi.

Bir grup da kahvehanelerde “ Bu katliamı Recep Tayyip Erdoğan işledi.” iftirasının propagandasını yapıyorlardı.

Müezzinleri darp etmeleri, ıslıklamaları, Ebu Leheblerin aramızda dolaştığının delilleri değil mi?

Müslüman susmaz; iyiliği emredip kötülükten sakındırmaktan vaz geçemez.

Benim hayatımdır, kimseyi ilgilendirmez.” denilemeyeceğini şu korona illetiyle anlayamayanların vay haline!

Dünyanın bir tarafında ne yenildiği, herkesi ilgilendiriyor. Çin’de yarasa yiyen, fare yiyen kendine yemiyor, sadece kendine değil, insanlığa da zarar veriyor.

Koronavirüs illetiyle insanoğlu, helalin kıymetini bilmeli. Allah’ın temiz kıldıklarından yenilip içilmesinin idrakine varmalı.

“Sizleri (erkekli-dişili) eşler hâlinde yarattık.” (Nebe78) ayetini yalanlayanlar, binlerce yıldır zalimliklerine devam ediyorlar.

Neslin helaki de böyledir.

“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik…”

6 Aralık 1997'de Siirt’te: “Minareler süngü, kubbeler miğfer, / Camiler kışlamız, müminler asker, /Bu ilahi ordu dinimi bekler,/Allahu Ekber, Allahu Ekber.” ifadelerinden de halkı kin ve düşmanlığa tahrik çıkartıp bu şiiri okuyan Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilme haklarını elinden alanlar bunlar değil miydi?