Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 May 2024

​Hakikati buluruz belki

İçinde bulunduğumuz hayatı anlamak, yaşadıklarımıza razı olmak kolay değildir. İç içe geçmiştir hayat. Güneşe doğrudan bakmak gibidir hakikat, kamaşır gözlerimiz.

Kaderlerimizin kesiştiği insanlar olur. Kaderine ortak olmak da denir. Hayat uzun bir yolculuk mu yoksa arayış mı? Beynimizi zonklatan soruların içinden çıkmak hiç de kolay olmuyor. İçimizdeki çığlık içimizde kalabiliyor. Ömür bitiyor ama esas olan hakikati idrak ve ona teslim olmak değil midir?

Kader planının yazıldığı defter elimize verilse ne yazarız kendi planımız için? Şimdi içimden şunu dedim: Bomboş bırakırım! Evet, hayat biraz da bilinmeyeni aramak ve bulmakla güzelleşiyor. Bulduğumuz, yaşadığımız, içinde bulunduğumuz ne varsa hakikatin bir parçası olabilir mi? Ya da kader defterini satır satır yazmak mıdır? Ne dersek diyelim, irademize verilen zaman, olay ve imkân bizi bir yola sürüklüyor. Kilimin ilmeklerini dokumak gibi. Ömür saati tik tak çalışıyor. Gün oluyor gülüyor, gün oluyor ağlıyoruz. Ancak arayış sürüyor.

Hakikati bulmak, hakikatli olmak nedir? Hakikate ulaşınca mutlu olabilecek miyiz? Yoksa bizi daha da rahatsız edecek bir durumla mı karşılaşacağız? İnsan, bir muammayı çözmeye çalıştıkça kendisini daha da karmaşık bir yapının içerisinde buluyor. Bu arayış içerisinde olanı deliliğe kadar götürebiliyor da. Hangimiz bu kadar karmaşık yapının içinden çıkıp da mutlu olabiliriz? Filozof olmaya gerek var mıdır ya da filozoflar mıdır hakikate yakın olan? Velev ki hakikati görmüş olanlar, ona ermiş olanlar hep huzurlu ve mutlu mudur?

İnsanın maddî varlığındaki değişimleri kimyasını değiştiriyor. Böylece ya mutlu oluyor ya mutsuz. Bazen akıl almaz kararlar alarak bir tercihte bulunuruz. Doğru değildir ancak bile bile o yola gireriz. Bu biraz da kendi bahçesi dururken komşunun bahçesine giren çocuğun durumu gibidir. Hak değildir ancak insan mutlu da değildir. Yaşanılan bu gelgitler sürekli iç hesaplaşmaya zorlar insanı. Peki, elimize bir şey geçer mi? Hayır! Pişmanlıklarımız dağ gibi büyüyebilir. Bu durumda biz, tüm bu yaşadıklarımızı anlamlandırmaya çalışırız ancak yine de bir sonuca ulaşamayız.

Ne arıyoruz biz, ne bulmak istiyoruz, ne görmek istiyoruz? Sonunda ölüm olan bu dünyanın fâniliği içinde ne bulabiliriz ki? İnsanın kendisine biçilen bu kalıbın dışına çıkmak istemesi bundan mıdır? Ya da hiçbir şey yapmadan, düşünmeden, bir şeylerin farkına varmadan, iradesini kullanmadan edilgen bir yapıda yaşaması insana ne sağlar? Hakikati bulmak nasıl mümkün olabilir? Doğrular kadar yanlışlar da bize yol göstermez mi? Sevap kadar günah da etkilemez mi? Muhakkak hepsi de etkiler.

Peyâmi Safâ, “Hakikati seviniz, o da sizi sever; hakikati arayınız, o da sizi arar.” diyordu. Biz, şimdi yaşadıklarımızla hakikati arıyoruz. Bunun içinde yanlış da var, doğru da. Sevmek de sevememek de. Kavuşmak da kavuşamamak da. Ama olsun iki dağı kavuşturmak için ömrümüzü feda edelim, hakikati buluruz belki…