Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Kasım 2023

Hakikat Acı Verir

Müslümanların bir başka medeniyetle en son karşılaşması olan modern zamanlar, Batı’nın güçlü ve egemen olduğu, Müslüman toplumların ise zayıfladığı bir döneme den gelmektedir. Burada modernliğin aynı zamanda çok boyutlu paradigmatik bir değişme olduğunu, tüm dünyaya yayılarak köklü dönüşümler talep ettiğini hatırlayarak tefekkür etmeliyiz.

Batı’nın gücü ve egemenliği bir yandan askeri kuvveti ve sömürgeciliğine dayanırken, diğer yandan bilgi, bilim ve zihin gücüyle ikame olmuştur denilebilir. Batı dışı toplumlar ve özellikle Müslümanlar Batı’nın daha çok sömürgecilik boyutuna dikkat çekerlerken, bilgi ve zihniyetteki değişimi ihmal etmektedirler. Bu ihmalin iki boyutlu olduğu gözlemlenmektedir. Birincisi, bilim ve zihniyet meselesine önem vermemek ve modernliğin sadece teknolojik sonuçlarıyla ilgilenmek. İkincisi de, Batı’daki gelişmeleri daha çok duygusal olarak kavramak. Bir başka deyişle, Batı karşısında yenilmişlik duygusunun diğer boyutları örtmesi sonucu Batı’yı akıl, bilgi açısından değerlendir(e)memek.

Bugün gelinen noktada, Batı’nın bu egemenliği her bakımdan devam etmektedir. Elbette küresel dünyada tek güç Batı değildir; ancak Batı’nın egemenliğinin sona erdiği gibi ifadeler bir temenniden ibaret görünmektedir. Belki Batı dışı ve özellikle Müslüman toplumlarda Batı’nın görünen yüzü “askeri” ve “teknolojik” olan daha sert yüzüdür. Bilhassa Ortadoğu’nun bir türlü çatışmadan uzak olamaması, Batı’ya karşıt duruşu daha da hızlandırmaktadır.

Elbette Batı’nın kurduğu medeniyetin temel paradigması problemlidir ve buna itiraz edilmelidir. Fakat bu itirazlar dünyada yaygın olan paradigmayı dönüştürmeye yönelik şekilde bilgi, akıl ve düşünce temelli olmak durumundadır. Tam da bu sebeple Batı’yı ve dünyayı diğer boyutlarıyla birlikte görmek, geleceğe yönelik stratejilerin belirlenmesi açısından da önem taşımaktadır.

Aslında Müslüman toplumların bugün başlamaları gereken nokta; Batı’ya bir duygusal eziklik psikolojisiyle yaklaşmayı bırakmak. Batı karşısında modernlikle birlikte yenilmişlik tabii ki kabul edilmesi gereken bir hakikattir. Bütün hakikatler insana acı verebilir. Fakat bu acıyı hissetmek, nereden başlanacağı ve nasıl bir strateji çizileceğini sakince belirlemek açısından elzemdir. Bu duyguyu bir travma haline getirmek yerine, Batı’nın da dahil olduğu küresel dünya ile baş edebilecek akli, bilgisel ve zihni potansiyelleri işletmek gerekmektedir. Fakat açıkça belirtmek gerekirse, bunun için gerçekten çok çalışmak gerekmektedir.

İnsan aceleci bir varlık olması sebebiyle bir takım handikaplarla malüldür. Öncelikle dünya hayatında bir takım nimetlere hemen sahip olmak ister. Belki de batı modernitesinin sonuç olarak ortaya koyduğu teknoloji başta olmak üzere bir takım nimetleri hemen elde etmek istemektedir. İkincisi de, bir şeyi elde etmek istediğinde yol çok uzun ise, kısa yoldan ona ulaşmak da insanın niteliklerindendir. Yalnız modernlik söz konusu olduğunda, meselenin çok köklü olduğunu, yüzeysel değişimlerle sorunların halledilemeyeceği anlaşılmış olmalıdır.

Batı dışı toplumların ve özelde Müslümanların birçok şeyden şikayetçi oldukları, Batı’nın tavırları karşısında pasif kaldıkları sıklıkla dile getirilmektedir. Bu şikayetlerin giderilebilmesi, öncelikle içinde bulunulan durumun gerçekliğinin farkına varmaktır. Bu farkındalığın ilk gereği ise emek vermeden birçok şeyi elde etmek yerine gerçekten emek vererek uzun yıllar sabırla çalışmaktır.

Kitleler hakikat acı verdiği için ondan uzak durmayı ve hatta bazen hakikat taklidi yapan şeyleri takip etmeyi tercih edebilirler. Hakikatle karşılaşmak ise her zaman cesaret istemektedir.