Hak sahibi olarak kadin
5 Aralık, Dünya Kadın Hakları Günü kabul edilmektedir. Kadınların hak sahibi bireyler olduğu konusunda farkındalık oluşturmayı amaçlayan Dünya Kadın Hakları Günü, kadın ve hak ilişkisinin çok yönlü bir şekilde ele almamıza iman vermektedir.Kadınların hakça ve insanca yaşama taleplerinin konuşulması, tartışılması ve konuyla ilgili yeni perspektiflerin geliştirilmesi, kadın-erkek ilişkilerinin geliştirilmesi, kadının toplumsal hayatın her alanına daha aktif katılması açıdan büyük önem taşımaktadır.
Kadın, insanlığın kaynağıdır. Bütün insanlar, kadından doğarlar. İnsanlığın kaynağı olan kadının, hiçbir şekilde insanlığı tartışılmaz. Entelektüel, psikolojik, biyolojik, sosyal, ekonomik, çalışma ve eğitsel açılardan kadının her türlü insan hakkına sahip olması gerekmektedir. Kadın haklarının insan haklarının kendisi olduğu konusunda bir anlayışın benimsenmesi lazımdır. Kadın hakları, insan haklarıdır.Kadının insan hakları kavramını, insan hakları değerinin asli unsurudur. Kadın haklarını, insan haklarından ayırmak, her türlü kötülüğe, hukuksuzluğa, akılsızlığa ve ahlaksızlığa kapı açmaktadır.
Kadın, kendi biyolojik, psikolojik ve sosyal varlığı üzerinde tek söz sahibi olmalıdır. Kadının biyolojik varlığını dışarıdan her türlü müdahaleye açık olarak kabul etmek, kadın haklarıyla beraber insan haklarının da ortadan kaldırılması sonucunu doğurmaktadır. Kadının biylojik varlığına karşı işlenen her türlü istismarın ve şiddetin önlenmesi için, kadının kendi biyolojik varlığının sahibi olduğu gerçeği esas alınmalıdır. Kadının biyolojik varlığını başkalarının tekeline alması, ona tahakküm etmek isteyen ve kadını bedeni üzerinden kontrol etmek isteyen kişiler, gruplar ve yapılar, kadının onurunu, özgürlüğünü ve haklarını her an ortadan kaldırma gücünü kendlerinde görmektedirler.
Kadının insan onuruna yakışır şekilde özgür yaşama hakkı vardır. Özgürlük hakkı, kadın hakları bağlamında özel bir anlama sahiptir. Kadın, bugün her türlü şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalmaktadır. Şiddet, taciz ve tecavüz, kadının özgürce ve onurluca yaşama hakkını ortadan kaldırmaktadır. Kadına karşı şiddetle, tacizle ve tecavüzle mücadele edebilmek için kadının özgürce yaşama hakkının korunması ve savunulması gerekmektedir. Kadına karşı şiddetle mücadelenin yolu, kadının özgürce yaşama hakkını savunmaktan geçmektedir.
Kadın ve erkek arasındaki ilişki, bir ayrımcılık ve üstünlük şeklinde kurgulanamaz. Allah, kadın ve erkeği farklı cinsler olarak yaratmasına rağmen, erkeği kadına üstün kılmamıştır. Erkek kadına üstün olmadığı gibi, asıl önemli olanın insan olmak olduğu değerinin içselleştirilmesi ve idrak edilmesi şarttır. Erkeğin hegemonyasını ve üstünlüğünü savunan ve meşrulaştıran her türlü cinsiyetçi yaklaşım, Allah’ın yaratılış düzenine aykırı olduğu gibi, asli değerin insanlık olduğu gerçeğine de aykırıdır. Allah, insani olgunlaşmak ve gelişmek için kadın ve erkeğin akıllarını kullanarak bireysel, sosyal ve insani açılardan gelişmelerini istemektedir. Allah, kadın ve erkek arasındaki cinsiyet farklılıklarını ölçü almadığı gibi, her türlü cinsiyetçi ayırımcılığını da reddetmektedir.
Kadın, hayatın her alanında yirmi dört saat güven içinde faaliyette blunmalıdır. İslam Peygamberi, Yemen’den Şam’a kadar bir kadının tek başına güven içinde gezmesini sağlama sorumluluğunun devletin ve toplumun görevi olduğunu söylemektedir. Kadının güvenlik hakkı, kadının onurunun ve özgürlüğünün korunması için çok önemlidir. Kadının güvenliği sağlanmadığı için kadına yönelik her türlü cinayet, taciz ve tecavüz gerçekleşmektedir.Devlet ve toplum kadının güvenliğini sağlama sorumluluğunu ve görevini yerine getirmediği için kadın cinayetleri işlenmeye devam etmektedir. Kadının güvenlik talebi yeterince anlaşılmamakta ve önemsenmemektedir. Kadın şiddete ve cinayete kurban gittikten sonra, onun güvenlik talebinin önemini konuşmaya başlıyoruz. Kadının güvenlik ihtiyacını ve hakkını proaktif bir yaklaşımla anlayan bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
Kadının insan hakları, kadının insanlığını tam olarak gerçekleştirmesini hedeflemektedir. Kadın olmak ve insan olmak birbirinden ayrılmayacak iki olgudur. Kadının insan hakları konusunda farkındalığın gelişmesi, hak sahibi bireyler olarak insanlığımızın öteki yarısı olan kadınların onurluca, özgürce ve hakça yaşamalarını sağlayacaktır.