Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Haziran 2022

Hain yetiştirme harekâtı ve 15 Temmuz…

/ Selahattin Gezer

En ağır şartlarda, zindanlarda telif edilen Risale-i Nurlar, insanları iman zafiyetinden ve inançsızlık zindanından, imanın sarsılmaz aydınlığına kavuşturdu. Risale-i Nurlar insanları kuvvetli iman sahibi ve vatan sevdalısı ederken, FETÖ ise İslam’a hizmet görüntüsünün altında, en acımasız hainleri, katilleri, yalanı kıvrak şekilde kullananları yetiştirdi...

Aslında FETÖ Risale-i Nurların iman inşa etmesine ve ıslah hareketine nefret etmekteydi. Karma bir dini ilan etmesine ise büyük bir engel görüyordu. Nur Külliyatını hedefe ulaşmakta engel gören FETÖ, önce nur talebelerinin safına ve sonra kitapların içine sızarak, dilini tesirsiz ve ıslah etmez hale getirmeye çalıştı. Bu haince girişim karşısında feraset sahibi ağabeylerin ve samimi Nur Talebelerinin gayreti ile bu çirkin hamle geri tepti. Bu durumda FETÖ artan bir nefret ve kinle devreye soktuğu komplolar ardından netice olarak; milletin silahını millete çevirdi… Risale-i Nurların dilini milletin aleyhine çevirenler, milletin silahını millete çevirdiler; Müslümanları kelimeler ile vuramayanlar, mermiler ile vurdu… Kendilerini ve niyetlerini çok iyi saklayan alçaklar, milletin himmetleri ile gücünü büyüten hainler, milletin silahı ile milleti vurdu! Kim adına vurdu? Pensilvanya'da kimin kucağında oturuyor ise onun adına vurdu!

15 Temmuz’a rağmen hala FETÖ’ye muhabbet etmek, hakikatleri görmezlikten gelmek ve Pensilvanya çirkininin emrettiği pencereden bakmak, hakikat mahrumiyeti çekmektir ki bu durum varın yoğunu çekmektir; mevcut imandan uyduruk bir Mehdi yüzünden mahrum kalmaktır. Mehdi İman kurtarır, iman takviye eder, imandan mahrum bırakıp, kâfire hizmetkâr etmez. Hakikati görmeyen ve gösteremeyen mehdi değil baş katil olur!

Temmuz’da Gittiler!..

Temmuz’da gitmek; faniliğe ait ne varsa öldürerek gitmek… Temmuz’da korkaklığı, dünya lezzetlerini öldürüp, Allah’ın rızasını kazanarak, dipdiri gitmek… Temmuz’da biricik hayatı cesarete teslim ederek, gözünde cennet sevdası olmadan, cihat kulluğunda kanat çırparak gitmek… Birileri ise şerefsizce, zalim olarak, bir hainin kuklaları olarak, sümüklü birine tüm değerleri teslim edip, insaniyet yönünden ölerek, yarım asırlık takıyye ile yuvarlanarak gittiler! Temmuz’u Temmuz eden cesaret ve şecaatle gidenlerdir.

Temmuz’da gittiler; dünyanın süfli frekansından çıkarak, Nuranî âlemlerin frekansına gittiler… Arkada çeyiz sandıklarını, gelinlikleri, damatlıkları, evlatları, anaları – babaları, can kardeşleri bırakarak gittiler… Gençliği, çocukluğu, makamı, ilk maaşı, zam gören maaşı, emekliliği, dünyalık fırsatları, arabayı, evi, yazlığı ve dünya namına ne varsa ellerinin tersi ile iterek, Yüce Yaratıcı Allah’ın cemelini görmek için, bütün âlemlerin En Sevgilisi’ne (sav) kavuşmak için kollarını açarak gittiler, kalanları imrendirerek gittiler… Sıcak sımsıcak bir Temmuz akşamında ve gecesinde terleri ve kanları ile gittiler; Uhud Şehitleri, Çanakkale şehitleri, Malazgirt, Sarıkamış şehitleri ve tüm şehitler ile kucaklaşmak için onlarla ebedi arkadaşlıklar kurmak için gittiler… Onlar giderken, arkada FETÖ hainlerini, kontrollü bekleyenleri daha dünyada iken nefretin ve cehennemin irin dolu derelerine gömerek, haysiyet fukarası bırakarak gittiler…

Gittiler; her yaştan, her baştan, kadınıyla – erkeği ile vatan için, ezan için, hiçbir millete nasip olmayan bayrak için, cömertçe, düğüne gider gibi, ziyafete gider gibi, günlerce susuz kalmış gibi güle oynaya kanlarını, canlarını feda ederek gittiler… Gittiler; bir gecede, birden fokurdayan aşkların en büyüğü ile Allah için, Kur’an için gittiler… 251 şehit devleşerek giderken, arkada riyakârlığı ile sahtekârlığı ile korkaklığı ile küçülmüş, vatan sevgisini, gerçek imanı hiç tatmamış, cüce yaratıkları şişelerin başında, kadehlerin dibinde, haysiyetsiz eğlencelerde bırakarak gittiler… Evet, milyonlar vatan için sokaklara dökülürken, birileri çirkin zaferi bekledi, hayatı bekledi, küçülmeyi, verilecek makamları, nefsin arzularını tatmin etmeyi, ölesiye iğrenç olmayı bekledi… O hainler beklerken, kıllarını oynatmazken, vatanın gerçek evlatları şahadete susamışçasına; tankların üzerine, namlıların önüne ve üniformalı teröristlerin 50 yıllık nefretlerine hedef olmaya; demokrasiyi kurtarmak için, sınırda bekleyen haçlıları içeri sokmamak için koştular, uçtular ve aralarında büyük ikramiyeyi tutturan 251 kahramana imrenerek nöbet tuttular…

Temmuz’da dirilen milyonları temsilen 251 diri; iki yüz elli bir şehit… Arkada sevdiklerini, aşklarını bırakarak, dışarı dökülen kanlı organlarını, fırlayan gözlerini, dağılan kafalarını, kollarını, bacaklarını alıp en Sevgili’ye gittiler… Evet, bizim frekansımızdan çıkıp, yedi kat âlemin frekansına, yüksek alkışlı meleklerin, çılgınca hayranlık duyan Ervâh âlemi – frekansına gittiler; bize daima tebessümlerini göndererek… Binlerce gazilerin alınlarını öperek gittiler; daracık ve ihanet dolu dünyayı arkada bırakarak, yıldızların toz zerresi hükmünde kaldığı Nuranî âlemlere gittiler… Gittiler; korkakları, hainleri, içinde vatan sevgisi olmayan yürekleri asaletleri ile ezerek gittiler… Gittiler marketlere uğramadan, bankamatikler önünde küçülmeden Saraçhane’de, evlerinde, su buldukları her yerde abdestlerini alarak, namluların ucundan, tankların paletleri altından, en ahlaksız hainin kalleş kurşunlarına hedef olarak gittiler... Alçakları hainlikleri ile yüzüstü bırakarak, Hz. Hamza’nın, Hz. Ömer’in, Hz. Ali’nin, 70 bin melaikenin tören yaptığı şehit Hz. Saad bin Muaz gibi tüm yıldız insanların kollarına; Melekût Âlemin merasimli büyük karşılamasına gittiler…

15 Temmuz, Ah 15 Temmuz! Yeryüzünün görmediği ihaneti gören 15 Temmuz; yaz sıcağı şerefsizlikle buz gibi olan 15 Temmuz. Yılların, ayların, gecelerin görmediği bir ihanete sahne olan 15 Temmuz, aynı zamanda dirilişin en büyük gecesi; üstelik salalar ile diriliş… Öyle bir diriliş ki; çocuğu – yetişkini hainler hariç herkesin ölü dünyayı, vicdanları tankları mermileri tokatladığı diriliş…

15 Temmuz’da diriliş de, şahadet de bambaşka, gazilik ve bu makamlara ulaşamamaya, yara alamamaya hayıflanmakta bir başka. Ya leş olarak gidenler ve hala hayatta canlı leş kalanlar; hala ihanetlerinin büyüklüğünden habersiz ve duyarsız olanlar, inatla ısmarlama mehdiye imanlarını, haysiyetlerini, çoluğunu – çocuğunu teslim edenler ve hala uyanmaya niyeti olmayanlar… Zaten bir gün uyanacaksınız ama cehennemin kucağında olacaksınız ve bütün şehitlerin, gazilerin ve bu vatanın intikamı alınırken, Ecevit’e şefaat etmeyi arzulayan mahlûk sizin feryatlarınızı duymayacak!.. Keşke uyansanız ve burada feryatlarınızı bıraksanız; öyle kanlı ve öyle kirlisiniz ki!..

Bütün Şehitlerimize Allah’tan rahmet diler ve bizlerinde şahadete hazır olduğumuzu başka diyarların eniklerine ilan ederiz…