Hain yetiştirme harekâtı ve 15 Temmuz…
/ Selahattin Gezer
En ağır şartlarda, zindanlarda telif edilen Risale-i
Nurlar, insanları iman zafiyetinden ve inançsızlık zindanından, imanın
sarsılmaz aydınlığına kavuşturdu. Risale-i
Nurlar insanları kuvvetli iman sahibi ve vatan sevdalısı ederken, FETÖ ise
İslam’a hizmet görüntüsünün altında, en acımasız hainleri, katilleri, yalanı
kıvrak şekilde kullananları yetiştirdi...
Aslında
FETÖ Risale-i Nurların iman inşa etmesine ve ıslah hareketine nefret etmekteydi.
Karma bir dini ilan etmesine ise büyük bir engel görüyordu. Nur Külliyatını
hedefe ulaşmakta engel gören FETÖ, önce nur talebelerinin safına ve sonra
kitapların içine sızarak, dilini tesirsiz ve ıslah etmez hale getirmeye
çalıştı. Bu haince girişim karşısında feraset sahibi ağabeylerin ve samimi Nur
Talebelerinin gayreti ile bu çirkin hamle geri tepti. Bu durumda FETÖ artan bir
nefret ve kinle devreye soktuğu komplolar ardından netice olarak; milletin
silahını millete çevirdi… Risale-i Nurların dilini milletin aleyhine
çevirenler, milletin silahını millete çevirdiler; Müslümanları kelimeler ile
vuramayanlar, mermiler ile vurdu… Kendilerini ve niyetlerini çok iyi
saklayan alçaklar, milletin himmetleri ile gücünü büyüten hainler, milletin
silahı ile milleti vurdu! Kim adına vurdu? Pensilvanya'da kimin kucağında
oturuyor ise onun adına vurdu!
15
Temmuz’a rağmen hala FETÖ’ye muhabbet etmek, hakikatleri görmezlikten gelmek ve
Pensilvanya çirkininin emrettiği pencereden bakmak, hakikat mahrumiyeti
çekmektir ki bu durum varın yoğunu çekmektir; mevcut imandan uyduruk bir Mehdi
yüzünden mahrum kalmaktır. Mehdi İman kurtarır, iman takviye eder, imandan
mahrum bırakıp, kâfire hizmetkâr etmez. Hakikati görmeyen ve gösteremeyen mehdi
değil baş katil olur!
Temmuz’da Gittiler!..
Temmuz’da
gitmek; faniliğe ait ne varsa öldürerek gitmek… Temmuz’da korkaklığı, dünya
lezzetlerini öldürüp, Allah’ın rızasını kazanarak, dipdiri gitmek… Temmuz’da
biricik hayatı cesarete teslim ederek, gözünde cennet sevdası olmadan, cihat kulluğunda
kanat çırparak gitmek… Birileri ise şerefsizce, zalim olarak, bir
hainin kuklaları olarak, sümüklü birine tüm değerleri teslim edip, insaniyet
yönünden ölerek, yarım asırlık takıyye ile yuvarlanarak gittiler! Temmuz’u
Temmuz eden cesaret ve şecaatle gidenlerdir.
Temmuz’da gittiler; dünyanın süfli frekansından çıkarak,
Nuranî âlemlerin frekansına gittiler… Arkada
çeyiz sandıklarını, gelinlikleri, damatlıkları, evlatları, anaları – babaları,
can kardeşleri bırakarak gittiler… Gençliği, çocukluğu, makamı, ilk maaşı, zam
gören maaşı, emekliliği, dünyalık fırsatları, arabayı, evi, yazlığı ve dünya
namına ne varsa ellerinin tersi ile iterek, Yüce Yaratıcı Allah’ın cemelini
görmek için, bütün âlemlerin En Sevgilisi’ne (sav) kavuşmak için kollarını
açarak gittiler, kalanları imrendirerek gittiler… Sıcak sımsıcak bir Temmuz
akşamında ve gecesinde terleri ve kanları ile gittiler; Uhud Şehitleri,
Çanakkale şehitleri, Malazgirt, Sarıkamış şehitleri ve tüm şehitler ile
kucaklaşmak için onlarla ebedi arkadaşlıklar kurmak için gittiler… Onlar
giderken, arkada FETÖ hainlerini, kontrollü bekleyenleri daha dünyada iken
nefretin ve cehennemin irin dolu derelerine gömerek, haysiyet fukarası
bırakarak gittiler…
Gittiler;
her yaştan, her baştan, kadınıyla – erkeği ile vatan için, ezan için, hiçbir
millete nasip olmayan bayrak için, cömertçe, düğüne gider gibi, ziyafete gider
gibi, günlerce susuz kalmış gibi güle oynaya kanlarını, canlarını feda ederek
gittiler… Gittiler; bir gecede, birden fokurdayan aşkların en büyüğü ile Allah
için, Kur’an için gittiler… 251 şehit devleşerek giderken, arkada
riyakârlığı ile sahtekârlığı ile korkaklığı ile küçülmüş, vatan sevgisini,
gerçek imanı hiç tatmamış, cüce yaratıkları şişelerin başında, kadehlerin
dibinde, haysiyetsiz eğlencelerde bırakarak gittiler… Evet, milyonlar
vatan için sokaklara dökülürken, birileri çirkin zaferi bekledi, hayatı
bekledi, küçülmeyi, verilecek makamları, nefsin arzularını tatmin etmeyi,
ölesiye iğrenç olmayı bekledi… O hainler beklerken, kıllarını oynatmazken,
vatanın gerçek evlatları şahadete susamışçasına; tankların üzerine, namlıların
önüne ve üniformalı teröristlerin 50 yıllık nefretlerine hedef olmaya;
demokrasiyi kurtarmak için, sınırda bekleyen haçlıları içeri sokmamak için
koştular, uçtular ve aralarında büyük ikramiyeyi tutturan 251 kahramana
imrenerek nöbet tuttular…
Temmuz’da
dirilen milyonları temsilen 251 diri; iki yüz elli bir şehit…
Arkada sevdiklerini, aşklarını bırakarak, dışarı dökülen kanlı organlarını,
fırlayan gözlerini, dağılan kafalarını, kollarını, bacaklarını alıp en
Sevgili’ye gittiler… Evet, bizim frekansımızdan çıkıp, yedi kat âlemin
frekansına, yüksek alkışlı meleklerin, çılgınca hayranlık duyan Ervâh âlemi –
frekansına gittiler; bize daima tebessümlerini göndererek… Binlerce
gazilerin alınlarını öperek gittiler; daracık ve ihanet dolu dünyayı arkada
bırakarak, yıldızların toz zerresi hükmünde kaldığı Nuranî âlemlere gittiler… Gittiler;
korkakları, hainleri, içinde vatan sevgisi olmayan yürekleri asaletleri ile
ezerek gittiler… Gittiler marketlere uğramadan, bankamatikler önünde
küçülmeden Saraçhane’de, evlerinde, su buldukları her yerde
abdestlerini alarak, namluların ucundan, tankların paletleri altından, en
ahlaksız hainin kalleş kurşunlarına hedef olarak gittiler... Alçakları hainlikleri
ile yüzüstü bırakarak, Hz. Hamza’nın, Hz. Ömer’in, Hz. Ali’nin, 70 bin
melaikenin tören yaptığı şehit Hz. Saad bin Muaz gibi tüm yıldız insanların
kollarına; Melekût Âlemin merasimli büyük karşılamasına gittiler…
15 Temmuz, Ah 15 Temmuz! Yeryüzünün görmediği ihaneti gören
15 Temmuz; yaz sıcağı şerefsizlikle buz gibi olan 15 Temmuz. Yılların, ayların, gecelerin görmediği bir ihanete sahne
olan 15 Temmuz, aynı zamanda dirilişin en büyük gecesi; üstelik salalar ile
diriliş… Öyle bir diriliş ki; çocuğu – yetişkini hainler hariç herkesin
ölü dünyayı, vicdanları tankları mermileri tokatladığı diriliş…
15
Temmuz’da diriliş de, şahadet de bambaşka, gazilik ve bu makamlara ulaşamamaya,
yara alamamaya hayıflanmakta bir başka. Ya leş olarak gidenler ve hala hayatta
canlı leş kalanlar; hala ihanetlerinin büyüklüğünden habersiz ve duyarsız
olanlar, inatla ısmarlama mehdiye imanlarını, haysiyetlerini, çoluğunu –
çocuğunu teslim edenler ve hala uyanmaya niyeti olmayanlar… Zaten bir
gün uyanacaksınız ama cehennemin kucağında olacaksınız ve bütün şehitlerin,
gazilerin ve bu vatanın intikamı alınırken, Ecevit’e şefaat etmeyi arzulayan
mahlûk sizin feryatlarınızı duymayacak!.. Keşke uyansanız ve burada
feryatlarınızı bıraksanız; öyle kanlı ve öyle kirlisiniz ki!..
Bütün Şehitlerimize Allah’tan rahmet diler ve bizlerinde
şahadete hazır olduğumuzu başka diyarların eniklerine ilan ederiz…