Hahambaşı'nın ABD adına Türkiye savaşı
Dünya Boks Şampiyonu efsane Muhammet Ali'nin cenaze merasimi dünya gündeminde epey konuşuldu. Muhammet Ali öncelikle ABD vatandaşı, bir Müslüman. Aynı zamanda bir zenci ve de Dünya Spor tarihine ismini yazdırmış bir isim. Öyle olunca da sahiplenmek isteyenlerin bir tarafından tutacağı özellikleri var.
Tüm bu nedenlerle dünya basını yakından ilgi gösterdi. Cenaze törenini canlı verdi. Dünyada milyonlar bu yayınlardan cenaze törenini izledi. Muhammet Ali'nin vefatı dünyada eşi az rastlanan ilgiye sahipti. Bu nedenle istismara açık olduğu da ortaya çıktı.
Recep Tayyip Erdoğan'da bir Müslüman ülkenin Cumhurbaşkanı olarak bu cenaze törenine gitti ve Cenaze Namazını kıldı. Medyaya da yansıyan nedenlerden dolayı da cenaze defin törenine katılmadan döndü.
Fakat Cumhurbaşkanımızın katılmadığı bölümde bütün dünyaya canlı yayınların olduğu sırada yapılan konuşmalar şer düşüncenin yer zamana bakmadan fırsat kolladığını gösterdi. Bugüne kadar Filistin de çoluk çocuk, kadın erkek silahlı silahsız diye bakmadan binlerce insanı öldüren İsrail'e karşı tek kelime etmeyen ABD Hahambaşı güya hümanist kılıfı altında hem de Müslüman birinin cenaze töreninde dalga geçer gibi Türkiye'yi suçladı. Bir Müslüman'ın cenaze töreninde ve milyonların izlediğini fırsat bilerek.
Muhammet Ali'nin cenaze töreninde Hahambaşı'nın yaptığı bu konuşma açıkça Müslümanlarla dalga geçmektir. Dünya da akan kan Müslüman kanıdır. Bunun en büyük müsebbibi de ABD'dir. Durum bu iken ABD Hahambaşı'na böyle bir konuşma yaptırmaktadır. Hahambaşı'nın Türkiye'de eli silahlı öldürülen 7 bin teröristi bir topluluğa yönelik imha gibi lanse etmesi tesadüfu00ee midir? Hayır. Resmen ABD Hahambaşı üzerinden niyetlerini tekrar açığa vurmuştur. Türkiye ile savaşını ortaya koymuştur. Dünya kamuoyuna yönelik Türkiye'yi sıkıştırmak için zemin oluşturmaktadır.
Bu sütunları takip edenler hatırlayacaktır. 21.02.2016 tarihli yazımızda "İçimizdeki işbirlikçiler ve derin hedefler" başlığını kullanmıştım. O tarihlerde Diyarbakır Sur'da şiddetli çatışmalar yaşanıyordu. Çatışmalara katılan yüzlerce ajan vardı. Ortadoğu'da hesabı ve beklentisi olan bütün ülkelerden tetikçi ajanlar. Tabiatı ile ABD'li ajanlarda. Ogünler de oynanan oyunun baş aktörü perde arkası ABD idi. Amaç ise Güneydoğu'daki çatışmalarda 5 bin PKK'lının öldürülmesi ve bin şehit verilmesi planları üzerinden Diyarbakır'ı üst yapacak bir NATO güvenlik planı vardı. Öldürülen terörist sayısının 5 binin üzerinde çıkması halinde Dünya kamuoyu Kürt halkının imha edildiği propagandası ile ayağa kaldırılacak, içimizdeki işbirlikçilerin çağrısı ile de bölgeden Türk Ordusunu çektirtip NATO güçlerine devredilecekti. ABD böyle planlar yapıyordu. Çünkü Türkiye ABD'ye Güneydoğu bölgesindeki petrol ve yer altı su kaynaklarını teslim etme niyetinde değil. Öyleyse özerklik ve bağımsızlık modeli ile bu bölgeyi kopartmak gerekiyor. Yani Güneydoğu bölgesini Irak'ın Musul-Kerkük-Erbil-Fellüce, Kobani-Halep hattına katma telaşı.
Fakat bekledikleri gibi gitmedi iş. ABD vazgeçti mi? Hayır. Vazgeçmediğini Hahambaşı'nın Muhammet Ali'nin cenaze töreninde yaptığı konuşmadan anlıyoruz. Basit bir hümanist konuşma değil. 11 Bin km öte tarafta ki Hahambaşı'nın ne görevi ne de ilgi alanı Güneydoğu. Haritada yerini bile bilmez. Ama ABD Türkiye ile savaşında kural tanımadığı için Hahambaşı'na fırsatını bulduğu bu törende konuşturmuştur.
Bu konuşma aynı zamanda ABD'nin Güneydoğu'daki emellerine ulaşmak için fırsat kollamaya devam ettiğinin delilidir. O nedenle yakın zamanda Kürtlerin katledildiği propagandası ile Türkiye'yi sıkıştıracaklardır. Almanya'nın aldığı Sözde Ermeni Soykırımı kararını da bu çerçevede düşünmekte yarar vardır. Yani geçmişinde soykırım yapmış bir millet imajı. Yarın Kürtlerin katledildiği propagandasını Dünya Kamuoyuna daha inandırıcı lanse etmek için.
Cuma'nın hayrı Ramazan'ın bereketi üzerinize olsun.