Haftanin – Trablus hattı
Haftanin– Hafter… Ve Türkiye’deki Türkiye düşmanları; Haftergiller…
Türkiye, Irak’ın kuzeyine düzenlediği Pençe - Kaplan Harekâtı’yla bir kez daha emperyalist planları paçavraya çeviriyor.
Harekât başarıyla devam ediyor.
Bundan rahatsız olanlara dikkat edilirse harekâtın hedefi daha iyi anlaşılacaktır.
Haftanin’de terör inleri imha edilirken aynı zamanda Hafter’in de inlerinin imha edilmesi, Türkiye’nin devlet aklının ve gücünün ihtişamını göstermektedir.
Haftanin’in tutulması Trablus’un da tutulmasıdır.
Bu hat; doğu ve batıyı koruyan hattır. Bu hat Anadolu’unmüdafaa hattıdır. Burada oluşacak bir gerileme, Türkiye’nin ve tüm coğrafyanın kaybedilmesi demektir.
Çanakkale ‘Savaşları’ devam ediyor…
Türkiye’nin jeopolitiği Libya’yı göz ardı etmemeyi gerektiriyor.
Türkiye’nin varoluş mücadelesi, terörü yok etmekle sınırlı değil; terörü besleyen asıl güçleri de bertaraf etmesi lazım.
Türkiye, son üç yüz yılda kuşatılmışlıktan kurtulma çabasında.
Ricat, fiilen 30 Ağustos 1922’de Ankara önlerinde durdurulabildi.
Lozan’da çözü(dürü)l(e))meyenMusul- Kerkük, Boğazlar, Kıbrıs ve Eğe adaları bugün de mesele olmaya devam ediyor. Güney sınırlarımızınçizilmesinde İngiltere’ninmayınları, bugün karşımıza; terör örgütleri ya da uydu devletler olarak çıkmakta.
Türkiye, 1920’li yıllarda savaş yorgunu idi. Türkiye, 1939’da başlayan ve 1945’te sona eren II. Dünya Savaşı’na girmedi. Ama savaşın fırtınası Türkiye’yi derinden sarstı. Savaş sonrası küresel düzeyde oluşan demokrasi istekleri, Türkiye’ye çok partili hayatın kapılarını açtı fakat Türkiye düşmanları boş durmadılar.
Türkiye’nin başını kaldıramaması, kendi ayakları üzerinde duramaması için her türlü melaneti, sergilediler.
Sadece 14 Mayıs 1950’den günümüze kadar geçen yetmiş yıllık sürede bu ülkenin yaşadığı musibetler, başka bir ülkenin başına gelmemiştir : darbeler, anarşi, terör…
Türkiye’nin güvenliği, Somali’den, Libya’dan, Doğu Türkistan’dan, Çeçenistan’dan, Kırım’dan ve Bosna’dan başlar.
1911’de Libya’yı kaybedince hemen akabinde Ege adalarını, Balkanları kaybettik. Mart 1919’da başkent İstanbulve 15 Mayıs’ta da İzmir işgal edildi.
Tarih, bizim Libya’da olmamız gerektiriyor. Türkiye buna mecburdur.
Somali’de olamazsak Pakistan’da, Türkistan’da da olamayız.
Hazar bölgesinin enerji kaynaklarının Doğu Akdeniz’e indirip buradaki enerji kaynaklarıyla birlikte pazarlama planları yapan emperyalist güçler, bölgede terör koridoru / devleti oluşturmaya çalışıyorlar. Bunun karşısında da engel gördükleri Türkiye Cumhuriyeti’ni etkisizleştirmek için terörü ve şahsî menfaatlerini müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edenleri kullanıyorlar.
15 Temmuz’da doğrudan işgali denediler. Tuzakları başlarında parçalanınca ihaneti örtmekiçin ihanete ‘tiyatro’ dediler.
Terörle mücadeleyi ve iktisadi alandaki başarıları zayıflatmak için “ Ne işimiz var orda! Ne gerek var bunlara !” söylemiyle algı oluşturma peşindeler.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar KalkanıHarekatı’nı da akamete uğratmak için ‘barışseverlik’ maskesiyle arzı endam etmişlerdi.
Türkiye’nin Libya ile 27 Kasım 2019’da yaptığı askeri ve ekonomik alandaki anlaşmasını, Libya’ya üst düzey heyetin gitmesini de hazmedebilmiş değiller. Bu yapının / zihniyetin, benzeriherhalde yoktur.
Türkiye’nin son dört yılda gerçekleştirdiği sınır ötesi harekatlardan Pençe - Kaplan Harekâtı’ylaHaftanin’de hakimiyet sağlaması ve Libya’daki darbeci , lejyonerHafter’in hezimete uğratılması birlikte değerlendirilmelidir.
BAE,Suudî Krallığı, Sisi’nin Mısır’ı ve soykırımcı Fransa’nın, Türkiye’nin başarısından rahatsız olmasıyla Türkiye’de terör yandaşlarının, darbe çığırtkanlarının Gezi benzeri olaylara yeltenmeleri, ayrı para, ayrı bayrak, özerklik hezeyanları bunların söylem ve eylem birliği içinde olduklarını göstermektedir.
Libya’da ateşkesle zaman kazanmak ve Libya’yıbölmek isteyenlerin, aynı zamanda Türkiye’nin Pençe Kaplan Harekâtı’nın da durdurulmasını,Türkiye’ninbölünmesini istemeleri, kimin ne olduğunu, kimin ne yapmak istediğini açık ediyor.