Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Nisan 2022

Hafızlarımız

Çocukken gittiğimiz mahalle mescidinde dinlediğimiz hafızlara hayran kalırdım. Onlar gözümde ve gönlümde muhteşemdi, fevkalbeşerdi, olağanüstüydü. Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerim’den binlerce ayeti şaşırmadan, unutmadan muntazaman okumaları beni büyülerdi. Hafızlara hürmetim katlanarak devam ediyor. Bizler her gün kıldığımız namazlar için kısacık birkaç sureyi ezberlemekte zorlanırken onlar İlahi Kelamı,bir çağlayan gibi gürül gürül okuyor. Bundan büyük bahtiyarlık olur mu? Hafızlar,fazlasıyla övgüye lâyıktır.

Bugünlerde bir hafızımızın hatıratını okurken benzer heyecanı duydum. Üstelik bu büyüğümüz Türkiye’nin tanıdığı mümtaz bir din adamı. “Kur’ân’la Geçen Bir Ömür”ün sahibi: Dr. Mehmet Ali Sarı. Eserin ismi Beyoğlu’nda Bir Hafız. Hocamız, Kur’an tilavetinde ve dinî musiki sahasında ülkemizde hürmet ve muhabbet gören simalardan. TRT’de yıllardır takdirle takip edilen “Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması”nın kıdemli ve ehliyet sahibi seçici hocası.

1934 senesinde Bolu’nun Seben ilçesi Tepe köyünde başlayan ve İstanbul’da devam eden bir hayat. Doğrusu bugüne kadar çok hatırat okudum. Ama bu kadar anlamlı, derinlikli ve incelikli hatıralar azdı. Sonradan öğrendim ki, bu kıymetli hatıratın vücuda gelmesinde hocamızın yeğeni ve benim de dostum Metin Mergen’in katkıları olmuş. Ne güzel! Hem hatıratın sahibinden hem de bunları derleyip toplayan ve aziz milletimizin istifadesine sunanlardan Allah razı olsun. Artık bize veda etmeye hazırlanan mübarek Ramazan’ın son günlerinde severek okuyacağınız bu eserin 3. baskısını, hasbelkader geçmişte yayın yönetmenliğini yaptığım Mihrabad Yayınları neşretti, candan kutluyorum.

Beyoğlu’nun kalbi olan Ağa Camii’nde başlayan renkli bir hayat. Zorluklara direnen, yetişmek için sebat eden Mehmet Ali Hocamız, örnek bir hayatı hepimize gösteriyor. Anadolu’dan gelip İstanbul’da tanınmış birçok sanatkârla, âlimle, münevverle dostluk kurmak kolay değil. Bu lütuf herkese nasip olmaz. Çok cepheli bir şahsiyet: Hafız, müezzin, imam, vaiz, muallim.

Ağa Camii’nin imam hatibi Hafız Rahmi Şenses İstanbul’daki ilk hocası. Zamanla hocamızın çevresi o kadar genişler ki, Türkiye’nin meşhurlar geçidindeki meydanda kendimizi buluruz. Hacı Salih Lokantası’nda çalışma, Movit Ailesi’nin evinde kalma… Bu ibretli hikâyenin bir kısmını merhum Hüseyin Movit ağabeyden dinlemiştim. “Mehmet Ali ailede benim ağabeyim gibiydi.” demişti. Bu hâl bana efsane gibi görünmüştü. MehmedÂkif’in, arkadaşının çocuklarına sahip çıkışını hatırlamıştım. Bu ahlak ve fazilet abideleri aramızda yaşadı, inanıyorum ki benzerleri hâlen var, şükürler olsun.

Ağa Camii’nde tanıştığı ilk musiki hocası Kemal Batanay’un vefatından önce kendisine vasiyet olarak bıraktığı tamburun hikâyesi çok manidardır. Eseri okurken görecek, hisleneceksiniz. Burada hoca-talebe münasebetinin şahikasına şahit oluyoruz. Bu mabetteki buluşma, bana merhum üstat Necip Fazıl’ın AbdülhakimArvasi Hazretleri ile tanışmasının hikâyesini de hatırlattı.

Hocamızın İstanbul İmam Hatip’te okuması, çalışma hayatı, camilerdeki görevleri… Sonra muallimlik… Yurtiçinde ve dışındaki görevleri… Kur’an-ı Kerim merkezli kutlu bir hayatın serencamı…O kadar not alıp pek çok satırın altını çizdim ki, bu eser hakkında 50 sayfa yazı yazabilirim ama ölçüyü korumalı. Hocamız mükemmel bir hatırat örneği ortaya koymuş. Hatıra yazacaklar bu eseri numune olarak incelemeli. Önce doğup büyüdüğü köyünü, çevresini, ailesini, akrabalarını tanıyoruz. En ufak teferruatı atlamayan Mehmet Ali Hocamız, Allah vergisi bir hafıza ile bizi güzel dünyasında gezdiriyor. Ama hep faydalı, ders ve ibret veren notlar. Kayıtlarda boşa yazılmış tek satır yok. Bir bakıma Türkiye’nin son bir asırlık hadiselerine de tanık oluyoruz. CHP’nin ezanıve dinî hayatı yasakladığı yılları ibretle okuyoruz. Ve 1950’de Demokrat Parti’nin zaferi! Şehit Başvekil Adnan Menderes’in aziz milletimizin isteğine uygun olarak Ezan-ı Muhammedi’yi serbest bıraktırması sarsıcı ve göz yaşartıcı. Bugünkü demokrasinin kıymetini anlayabilmek için o dönemi iyi bilmek gerek.

Hocamızın şairliğini bu eserden öğrendim. “Ezan-ı Muhammedî” isimli kıymetli şiiri şu mısralarla başlar: “En son ve en mükemmel dinin sesi / Muhtevası o dinin akidesi”Mihrabad Yayınları’nı yönetirken çıkardığımız ve MTTB’de tanıtımını yaptığımız efsane mecmua Oku’nuntoplantısında Hocamızla buluşmuştuk. 1980’li yıllarda Diyanet’in hazırlattığı İslam Ansiklopedisi’nde çalışmıştım. Hocamız,bilahare bu eserinidareciliğini yaptı.

Aşina isimler çok: Sadettin Kaynak, Celaleddin Ökten, Ahmed Hamdi Akseki, Ali Rıza Sağman, Mustafa Nafiz Irmak, Münir Nureddin Selçuk, NevzatAtlığ, Bekir Sıtkı Sezgin, NihadSâmi Banarlı, Gönenli Mehmed Efendi, Abdurrahman Gürses, Vehbi Koç, Tahir Alangu, Behçet Necatigil, Abdülkadir Karahan, Ayhan İnal, Tayyar Altıkulaç, Emin Işık, Bekir Topaloğlu, Hayrettin Karaman, Mehmet Doğru, Mustafa Tahralı. Velhasıl meşahir-i malume… Maruf simalar, bilinen münevverler, sevilen hafızlar, hocalar, sanatkârlar… Bu eser, istifade edilerek okunur. Aziz hocamıza sıhhatli ve bereketli ömür diliyorum.