Hafızlarımız
Çocukken gittiğimiz mahalle mescidinde dinlediğimiz
hafızlara hayran kalırdım. Onlar gözümde ve gönlümde muhteşemdi, fevkalbeşerdi,
olağanüstüydü. Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerim’den binlerce ayeti şaşırmadan,
unutmadan muntazaman okumaları beni büyülerdi. Hafızlara hürmetim katlanarak
devam ediyor. Bizler her gün kıldığımız namazlar için kısacık birkaç sureyi
ezberlemekte zorlanırken onlar İlahi Kelamı,bir çağlayan gibi gürül gürül
okuyor. Bundan büyük bahtiyarlık olur mu? Hafızlar,fazlasıyla övgüye lâyıktır.
Bugünlerde
bir hafızımızın hatıratını okurken benzer heyecanı duydum. Üstelik bu büyüğümüz
Türkiye’nin tanıdığı mümtaz bir din adamı. “Kur’ân’la Geçen Bir Ömür”ün sahibi:
Dr. Mehmet Ali Sarı. Eserin ismi Beyoğlu’nda
Bir Hafız. Hocamız, Kur’an tilavetinde ve dinî musiki sahasında ülkemizde hürmet
ve muhabbet gören simalardan. TRT’de yıllardır takdirle takip edilen “Kur’an-ı
Kerim’i Güzel Okuma Yarışması”nın kıdemli ve ehliyet sahibi seçici hocası.
1934
senesinde Bolu’nun Seben ilçesi Tepe köyünde başlayan ve İstanbul’da devam eden
bir hayat. Doğrusu bugüne kadar çok hatırat okudum. Ama bu kadar anlamlı,
derinlikli ve incelikli hatıralar azdı. Sonradan öğrendim ki, bu kıymetli
hatıratın vücuda gelmesinde hocamızın yeğeni ve benim de dostum Metin Mergen’in
katkıları olmuş. Ne güzel! Hem hatıratın sahibinden hem de bunları derleyip toplayan
ve aziz milletimizin istifadesine sunanlardan Allah razı olsun. Artık bize veda
etmeye hazırlanan mübarek Ramazan’ın son günlerinde severek okuyacağınız bu
eserin 3. baskısını, hasbelkader geçmişte yayın yönetmenliğini yaptığım
Mihrabad Yayınları neşretti, candan kutluyorum.
Beyoğlu’nun
kalbi olan Ağa Camii’nde başlayan renkli bir hayat. Zorluklara direnen,
yetişmek için sebat eden Mehmet Ali Hocamız, örnek bir hayatı hepimize
gösteriyor. Anadolu’dan gelip İstanbul’da tanınmış birçok sanatkârla, âlimle, münevverle
dostluk kurmak kolay değil. Bu lütuf herkese nasip olmaz. Çok cepheli bir
şahsiyet: Hafız, müezzin, imam, vaiz, muallim.
Ağa
Camii’nin imam hatibi Hafız Rahmi Şenses İstanbul’daki ilk hocası. Zamanla hocamızın
çevresi o kadar genişler ki, Türkiye’nin meşhurlar geçidindeki meydanda
kendimizi buluruz. Hacı Salih Lokantası’nda çalışma, Movit Ailesi’nin evinde
kalma… Bu ibretli hikâyenin bir kısmını merhum Hüseyin Movit ağabeyden
dinlemiştim. “Mehmet Ali ailede benim
ağabeyim gibiydi.” demişti. Bu hâl bana efsane gibi görünmüştü. MehmedÂkif’in,
arkadaşının çocuklarına sahip çıkışını hatırlamıştım. Bu ahlak ve fazilet
abideleri aramızda yaşadı, inanıyorum ki benzerleri hâlen var, şükürler olsun.
Ağa
Camii’nde tanıştığı ilk musiki hocası Kemal Batanay’un vefatından önce
kendisine vasiyet olarak bıraktığı tamburun hikâyesi çok manidardır. Eseri
okurken görecek, hisleneceksiniz. Burada hoca-talebe münasebetinin şahikasına
şahit oluyoruz. Bu mabetteki buluşma, bana merhum üstat Necip Fazıl’ın AbdülhakimArvasi
Hazretleri ile tanışmasının hikâyesini de hatırlattı.
Hocamızın
İstanbul İmam Hatip’te okuması, çalışma hayatı, camilerdeki görevleri… Sonra
muallimlik… Yurtiçinde ve dışındaki görevleri… Kur’an-ı Kerim merkezli kutlu
bir hayatın serencamı…O kadar not alıp pek çok satırın altını çizdim ki, bu
eser hakkında 50 sayfa yazı yazabilirim ama ölçüyü korumalı. Hocamız mükemmel
bir hatırat örneği ortaya koymuş. Hatıra yazacaklar bu eseri numune olarak incelemeli.
Önce doğup büyüdüğü köyünü, çevresini, ailesini, akrabalarını tanıyoruz. En
ufak teferruatı atlamayan Mehmet Ali Hocamız, Allah vergisi bir hafıza ile bizi
güzel dünyasında gezdiriyor. Ama hep faydalı, ders ve ibret veren notlar.
Kayıtlarda boşa yazılmış tek satır yok. Bir bakıma Türkiye’nin son bir asırlık hadiselerine
de tanık oluyoruz. CHP’nin ezanıve dinî hayatı yasakladığı yılları ibretle okuyoruz.
Ve 1950’de Demokrat Parti’nin zaferi! Şehit Başvekil Adnan Menderes’in aziz
milletimizin isteğine uygun olarak Ezan-ı Muhammedi’yi serbest bıraktırması sarsıcı
ve göz yaşartıcı. Bugünkü demokrasinin kıymetini anlayabilmek için o dönemi iyi
bilmek gerek.
Hocamızın
şairliğini bu eserden öğrendim. “Ezan-ı Muhammedî” isimli kıymetli şiiri şu
mısralarla başlar: “En son ve en mükemmel dinin sesi / Muhtevası o dinin
akidesi”Mihrabad Yayınları’nı yönetirken çıkardığımız ve MTTB’de tanıtımını
yaptığımız efsane mecmua Oku’nuntoplantısında
Hocamızla buluşmuştuk. 1980’li yıllarda Diyanet’in hazırlattığı İslam Ansiklopedisi’nde çalışmıştım.
Hocamız,bilahare bu eserinidareciliğini yaptı.
Aşina
isimler çok: Sadettin Kaynak, Celaleddin Ökten, Ahmed Hamdi Akseki, Ali Rıza
Sağman, Mustafa Nafiz Irmak, Münir Nureddin Selçuk, NevzatAtlığ, Bekir Sıtkı
Sezgin, NihadSâmi Banarlı, Gönenli Mehmed Efendi, Abdurrahman Gürses, Vehbi
Koç, Tahir Alangu, Behçet Necatigil, Abdülkadir Karahan, Ayhan İnal, Tayyar
Altıkulaç, Emin Işık, Bekir Topaloğlu, Hayrettin Karaman, Mehmet Doğru, Mustafa
Tahralı. Velhasıl meşahir-i malume… Maruf simalar, bilinen münevverler, sevilen
hafızlar, hocalar, sanatkârlar… Bu eser, istifade edilerek okunur. Aziz
hocamıza sıhhatli ve bereketli ömür diliyorum.