Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Aralık 2022

Hafıza ve Miras

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, yaklaşık beş sene önce kültür ve sanatta istenilen noktaya gelinemediğini söylemişti. Bu sözler hedefini bulmuş, birçok kişi ve müessese durumdan vazife çıkarıp kolları sıvamıştı. Şimdi elde edilen başarı çok iyi. Türkiye’de kültür sanatın birçok alanında kıymetli faaliyetler, hız kesmeden aralıksız yapılıyor. Bugünlerde okuduğum Hafıza ve Miras Fatih’in Edebiyat Durakları adlı kitap, bu düşüncemi pekiştirdi. Turgay Anar’ın kaleme aldığı ve Fatih Belediyesi tarafından kültür hayatımıza titizlikle kazandırılan eser, büyük boy, 336 sayfa ve renkli.

İstanbul’un kalbi ve ruhu olan Fatih ilçemizdeki edebiyat mekânlarını geçmişten itibaren araştıran yazar, bize her zaman dönüp yeniden okuma ihtiyacı hissedeceğimiz nefis bir eseri armağan ediyor. Şehzadebaşı, Vezneciler, Beyazıt, Aksaray, Süleymaniye Çemberlitaş, Divanyolu, Nuruosmaniye, Bâbıâli, Sirkeci, Cibali, Haseki, Kocamustafapaşa ve Yedikule. İstanbul’un özüne doğru yolculuğa çıkıyoruz. Fatih Belediye Başkanı M. Ergün Turan, takdim yazısında Fatih için, “Marmara denizinin maviliğiyle çevrili. Boğaz ve Haliç’in eşsiz manzarasına nazır, anıt yapılarla, kurşun kubbelerle taçlanmış yedi tepeden oluşan bir yarımada.” diyor. Bir semte sevdanızı böyle anlatabilirsiniz. Fatih çok sevilmeli, hatta ona âşık olup bağlanılmalıdır.

Turgay Anar iyi ve sağlam bir araştırıcı, ayrıntıları unutmayan vefalı kalem erbabıdır. Kitabı hatırat gibi de okuyabilirsiniz, gezi rehberi gibi de kullanabilirsiniz. Bir şehrengizin bütün özelliklerini de ihtiva ediyor. Anar, şehrin edebiyat mahfillerini, kütüphanelerini, meydanlarını, sahaflarını, türbelerini, kitapevlerini, camilerini, medreselerini muntazam bir güzergâh üzerinden anlatıyor. Şehzadebaşı’ndaki tiyatroları, sinemaları, Lâleli, Vezneciler ve Beyazıt’taki fikir ile edebiyat muhiti kahvehaneleri anlatırken bizi maziye doğru nefis ve nezih bir yolculuğa çıkarıyor. Kudemadan şairler, âlimler, müellifler, muharrirler sayfa aralarından bize tebessüm ediyor; yaşadıkları renkli hayatı bizimle paylaşıyorlar.

Seyahate ‘İstanbul’un Ortası’ndan, yani Şehzadebaşı’ndan başlıyoruz. Mekânlara âdeta ruh veren şair ve yazarlarla birlikte yürüyen Anar, Şehzadebaşı’ndaki hazirede yatan Sezai Karakoç’u da hatırlıyor ve ölümsüz şiirine yer veriyor. Anlatılan konular, fotoğraflarla destekleniyor; bahsedilen mahalle ve semtlerin edebiyatımıza, roman, hikâye ve şiirimize yansımalarına temas ediliyor. Meşhur kıraathanelerimizden Küllük ve Marmara’yı duymuşsunuz. Peki “Yavru’nun” ve “Hacı Mustafa”nın çayhanelerini, “Hacı Reşid Ağa”, “Fevziye”, “Halk”, “Darüttalim”, “Hasıraltı” ve “Acem” kıraathanelerini? Birer fikir, sanat ve edebiyat mekânı olan bu yerler anlatılırken müdavimlerinin kimler olduğunu da öğreniyoruz. Evlerini, üdebaya, ulemaya, şuaraya açan devlet adamları, edipler. Burada üretilen fikirler, okunan edebî metinler, yapılan seviyeli tartışmalar. Arada, anlatılan nükteler ve hatıralar...

Mihmandarımız iyi, seyahatimiz güzel. Şehzadebaşı’ndan çıkıyor, kâh Lâleli’ye iniyor, kâh Beyazıt’a uzanıyoruz. Ama ille de Sahaflar Çarşısı ve çevresi! Ağaçları, kedileri ve sakinleriyle Beyazıt Meydanı zaten başlı başına bir cazibe merkezi değil mi? Kulağımıza, Kapalıçarşı’nın ‘kapalı kutu’luğu, sırları fısıldanıyor. Orhan Veli ve Sezai Karakoç’un gizemli çarşıya dair şiirlerine dikkat çekerken İkinci Yeni şairlerinin çarşıya düşkünlüğü, Edip Cansever üzerinden yorumluyor.

Sahaflar başımızın tacı, amenna. Ya Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı? Beyazıt’taki bu çarşı da nesilleri besleyen kitapların deryası değil miydi? Pek çok yayınevi burada hazırladığı kitapları Anadolu’ya yetiştirmedi mi? Ya Enderun Kitabevi ve sahibi Enderunî İsmail (Özdoğan) merhum. Bâbıâli Sohbetleri’nde onu andığımızda ne kadar çok sahaf, kitapsever gelip hatırasını anlatmıştı. Enderun’un son demlerine ben de yetiştim ve buradan kitaplar aldım. Hakikaten bir kitabevinin ötesinde bir mektepti Enderun. Kurucularına rahmet.

Eski selatin camileri birer derya. Alın Süleymaniye Camii ve çevresini! Kitapta bu muhit de bütün zenginliğiyle gözler önüne seriliyor. Fatih deyince Ayverdi Ailesi’nin evleri göz ardı edilmemiş. Mercan, öncelikle İbnülemin’in meşhur ‘konağı’yla hatırlanıyor. Beyazıt’tan Çemberlitaş’a ilerliyoruz. Divanyolu boyunca sağlı sollu hizmet veren vakıf, dernek ve ocaklar! Sultanahmet’te tenezzühe çıkıyoruz: Saraylar, sarnıçlar, türbeler… Oradan Bâbıâli’ye geçiyoruz. Gazete ve mecmua idarehaneleri, yayınevleri... Ver elini Sirkeci ve Eminönü! Rahmetli Süheyl Ünver Edirne için, “Ömür biter Edirne bitmez.” demişti. Doğru, ya Fatih? İnanın burada da ömürler biter amma ‘nefs-i İstanbul’ hiç bitmez. Turgay Anar’ı kutlarken, Fatih Belediyesi’nin hayırhah ve şuurlu idarecilerine teşekkür ediyorum.