Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Temmuz 2022

Haddini bil

Sosyal medyada “Haddini bil!” ile başlayan etiket sık kullanılanlar arasında başı çekiyor. Özellikle twiter eşrafı bu etiket etrafında hızla toplanabiliyor. Çoğu neden toplandıklarını bilmeden herkes orada diye, bir sokak olayının etrafındaki yığılmış olsa ve asıl olanı, hikayenin kendisini göremiyor olsa da…

Bu etiketin; özgürlüğü, özgür ifadeyi saygısız, başkalarının ve özellikle karşısına aldıklarının hak ve hukuklarına, onurlarına saldırı, hakaret olarak anlayan, özgürlüğü ilkesizlik ve aşırı serbestlik olarak algılayanlara karşı kullanıldığını da görüyoruz. Fakat kullanılma şekline baktığımızda başka bir seviyesizlikle karşılaşıyoruz. Haddini bil diyenler, çoğu zaman yerdiklerinin ve durdurmaya çalıştıklarının bir benzerini yapıyor, onlar da hadlerini aşıyorlar. Haddini aşmak konusunda birbirine yaklaşan, benzeşen, birbirine dönüşen bu kesimlerin hiçbiri durması gerektiği yeri bilmiyor. Bu nedenle de hepimizin ilerlemesine engel oluyor. Ülkenin yolunu yordamını kapatıyor. Yolun, tekamülün canavarı gibi daima bu milletin büyük kaderinin hiç te ona layık olmayan kazasındalar.

Nerelere kadar gidebileceğini, ilerleyebileceğini bilmeyen, bununla meşgul olmayan, vasıfsızlığı vasıf edinmiş onca insan, onca potansiyel elbette nerede duracağını da bilemez halde. Bitmeyen sanal savaşlar ve kaybedilmeye devam edilen koca bir nüfus…

Yozlaşmamış, temiz kalmış vicdanı kaybettik. Bütün bunların kök sebebi o kozmik saf yargılayıcının kayboluşunda saklı. Küsüp gidişinde ve artık işlevsizliğinde saklı. Vicdanın, yani her insanın içine yerleştirilmiş küçük, yerel, bir kişilik, aslında en çok kendisini eleştirebilen, hakça değerlendiren, hakça yargılayan bir mahkemecik, görünmez bir adalet odacığının kayboluşu, bütün bunların sebebi. Vicdanını, insan kimliği gibi bir üst kimliğe ait değerlerini kaybetmiş, bağımsız kamu vicdanını kaybetmiş bir milletin hukuku yapayalnız ve çaresiz kalabiliyor. Ne yapsa ne etse ruhsuz bir yaptırım gücüne dönüşüyor. Temellerinden sarsıldığı için hakkıyla da ayakta duramıyor. Sokağını meydanını temizlemeye çalışmaktan kolay kolay kalkınamıyor.

Kimi kesimler vicdanlarını ideolojisinde batırmış durumda. Kini bütün bir kuralcılık ve sertlikle karşıtlarını yargılamak ve hükmen asmak peşindeler. İdam kaldırıldı sanılıyor. Fakat başka türlü bir idam son hızla düzensiz seçtiği, işaretlediği kişileri asıp kesmeye devam ediyor. “Hadi beni idam edin de görelim!” diyerek yaptığı hukuksuzlukları, iğrençlikleri büyük bir övünç ve arkalanma içinde, sırf toplumsal infial ve kargaşa için kendisini ortaya atan özü karalar da çoğalıyor. Soyut intihar bombacıları gibi ortalıkta/ sosyal meydanda dolaşıyor ve çıkardıkları kaosun tadını çıkarıyorlar.

Sosyal medya-n/meydan büyük bir hipodrom vazifesini üstleniyor. Kimlerinin gerçek hayatı yok. Tam zamanlı hipodrom alanında vazifeliler. Baskın bir kin dumanı, havada savrulan küfürlü salyalar, tükürükler ve insanlıktan uzakta bir yerlerde gerçekleştirilen, alay, hakaret, aşağılama, her türlü taciz gibi ağır bir psikolojik şiddetle gerçekleştirilen infaz… Sanal alemin de mafyası, cezasıyla alay eden, cezayı göze alarak hafife alarak yapacağından hiç te geri durmayan özü karaları var. Bu sanal meydanın sağlıklı bir kamu vicdanına dönüştürülmesine katkı sağlayacak hukuki düzenlemelerin devamı gelmeli.

Bu kirletilmiş sanal ortamların uzağında, dışında yaşayan, özellikle kin ve ideolojik kutuplaşma ile döndürülmeye çalışılan o dar dünyanın uzağında bir gezegencikte yaşayan herhangi bir insana o dünya böyle görünüyor. İnsanlığa, kayıtsız şartsız adalete yakın oturan birine o çivisi çıkarılmış dünya, o alemin biraz uzaktan görünüşü bu şekilde…

Saf kaynaklardan tatlı deli, acı dolu akan sudan taşısak ta o yangını söndüremiyoruz. Fakat yanığı, isi, ağır kokusu altında her gün biraz daha ürkerek yaşamaya çalışıyoruz. Israrla batırılmaya çalışılan bir büyük geminin içinde Nuh düşünceleri içinde yeni ve iyi, yeni ve güzel yaşam imkâncıkları oluşturmaya çalışıyoruz. Batan geminin içinde bir şekilde çatılan kurtuluş kayıkları çatmaya… Gemiden inmiyoruz. Kaçmıyoruz. Her şeye rağmen hep beraber kurtulmanın yollarını arıyoruz. Fakat ne mümkün… Gemi haddini hiç bilmeyenlerce kendi dibinin arayışına doğru hırsla, sarsıla sarsıla rotasından çıkarılıyor. Tersin’e doğru yol alıyor.

Bu tespitlerle kaptana uzaktan da olsa yardım ettiğimizi düşünüyoruz.

"Haddini bil!" etiketinden yola çıkarak yazdığımız bu yazıyı şu cümle ile sonlandıralım.

Bir insan ve toplum için büyük eksiklik elbette haddini bilmemek… Nerelere kadar gidebileceğini bilmememek kadar, nerede duracağını da bilmemek. Ve serhat, son sınır ile, ilk, en alt sınır arasında deli dolu yaşayacak kadar bir özgürlük var. Denetimli serkeşliğe bile yer var. Yeter ki serbestlik iyi denetlensin…