Haçlı Terörü !
Yeni Zelanda’da Cuma namazı kılmak için camiye giden elliden fazla Müslüman, Hristiyan bir terörist tarafından vahşi bir saldırıyla Şehit edildi.
Artık Müslüman katliamı dünya için vaka i adiyeden sayılacak noktaya geldiği için, yine arada derede görmezden gelinecek, üstü örtülecek, unutulacak katliamlardan biri olabilirdi. Fakat katliamın yapılış şekli ve teröristin verdiği mesaj buna engel oldu. Hristiyanlık adına yapılmış bir katliamdı bu. Terörist, eylemi yapma gerekçesini, İslam’a ve Müslümanlara olan kinini manifesto yazarak duyurmuştu çünkü.
Bu terörist saldırı, emperyalist devletlerin, Uzun bir zamandır İslam dinine ve Müslüman Coğrafyaya uyguladığı sistematik düşmanlaştırma politikalarının sonucudur.
İşgal ve sömürüye dayalı dünya düzenlerini devam ettirmek için, “karşı tarafı, yani Müslüman dünyayı” ötekileştirme, şeytanlaştırma, yeni yüz yıl tabiriyle terörist diye yaftalama faaliyetini kesintisiz devam ettiren Batı devletleri, yaşanan bu hadiseye tepki gösterirken bile bu iki yüzlü tavrını değiştirmedi.
Medeniyetler Çatışması tezinin mimarı Samuel Huntington’un: “Batı'nın dünyadaki hâkimiyeti, fikrî, dinî ve ahlâkî mükemmelliğine değil, organize şiddet uygulayabilme becerisine bağlıdır...” sözünü rehber edinerek dünyayı kana bulayan emperyalist Batı, sadece pratik uygulamalarıyla değil, teorisiyle de kötüdür!
BM’den karar çıkartıp, kendi elleriyle kendilerine meşruiyet sağlayarak yaptıkları işgal, katliam ve terörist saldırıları da, istihbarat örgütleri tarafından manipüle edildiği çok açık olan bu tür saldırıları da, temelde aynı inanç ve düşüncenin tezahürüdür:
İslam’ı yok edip ve Müslümanlardan hesap sormak ve Müslüman dünyayı köleleştirmek…
Saldırının organize bir yapının işi olduğu, hem yapılış hem de verdiği mesajlarla ortadadır.
Tarihçi Murat Bardakçı’nın, silahların üzerinde yazanları okuduktan sonra yaptığı şu tespit önemli:
”Bu liste, bir grubun ciddî ve uzun şekilde çalışmasını gerektiren bir iştir ve dolayısı ile Yeni Zelandalı katilin bağlantılı olduğu Türk ve Müslüman düşmanlığı ile yoğrulmuş bir teşkilât mevcut demektir. Yapılması gereken, bu teşkilâtın ve elinde tam elli kişinin kanı bulunan Brenton Tarrant’ın teşkilât ile ilişkisinin ortaya çıkartılmasıdır.”
Bakın, 16 bin kilometre uzaktaki bir haçlının ideali, İstanbul'u alıp camileri yıkmak ve Türklerden hesap sormak !.. Silahının üzerine yazdığı neredeyse her isim ve tarih bizim geçmişimizle alakalı.
Haçlı Batı, neredeyse bin yıldır İslam Sancağını taşıyan Türk milletine olan öfkesini diri tutarken, bizim kendi tarihimizi, inancımızı, coğrafyamızı, kardeşliğimizi ve sorumluluğumuzu unutmuş olmamız kadar hazin bir şey olabilir mi?
Bizi bizden, biz ruhumuzdan kopartma vazifesini içimizdeki uzantıları eliyle gerçekleştirdiler. Bizi inancımızdan, ecdadımızdan, tarihimizden, kardeşlik hukukuyla bağlı olduğumuz coğrafyadan, değerlerimizden kopartmakla vazifeli, yönünü Batıya çevirmiş, ruhunu batıya peşkeş çekmiş küçük bir azınlık eliyle bu hale getirdiler.
Düşmanlarımız, yüz yıl önce unutturulan tarihimizi, kurşunlarıyla hatırlatıyor bize. Canımızdan can alarak hatırlatıyor…
Aslımıza dönmek istedikçe, tarihin sırtımıza yüklediği sorumluluğu yüklenmeye çalıştıkça saldırılar artarak devam edecek.
Ama başka da yolumuz yok. Ya inancımıza, tarihimize, birbirimize sımsıkı sarılıp yürümeye devam edeceğiz, yahut zillet içinde bir yaşamı tercih edeceğiz.
Düşmanlarımızın bize sunduğu (!) seçenekler bunlar zaten!