Hacc izlenimlerimiz
Kıymetli okurlarım, Hacc vazifemizi ifa etmek için Hicaz’a gittiğim için yaklaşık iki aydır yazılarıma ara vermiştim. Bu aradan sonra ilkyazımda da Hacc izlenimlerimi anlatmaya karar verdim.
Kutsal topraklara olan yolculuğumuz 8 Haziran günü başladı ve Ankara’dan
hareket eden uçağımız sabaha karşı Cidde havaalanına indi. Cidde havaalanında
gümrük işlemlerinin yapıldığı bankolarda bayan görevlileri görünce şaşırmakla
birlikte biraz da sevindim doğrusu. Zira geçmişte erkek görevliler işlerine çok
lakayt davrandıkları için işlemler saatlerce sürebiliyorken onlardan daha ciddi
olarak işlerini yürüten bu bayan görevliler sayesinde kısa sürede tamamlandı.
Daha sonra otobüslerle yaklaşık bir saat yolculuktan sonra Mekke’ye ulaştık.
Otelimize yerleştikten hemen sonra vazifelerimizi ifa için telbiyeler,
tekbirler ve tehliller ile Mescidi Haram’a gittik. Daha önce de birkaç defa
gitmeme rağmen büyük bir heyecan içindeydim. Kâbe’yi Şerif ile bizi tekrar buluşturan
Rabbime hamd ediyordum. Bir rüya gibiydi. Kafilemizde ilk defa buralara gelen
hacılarımızın şaşkınlıkları, içtenlikleri, yaşadıkları duygusal anlar görülmeye
değerdi. Manevi bir denize dalar gibi metaf alanına daldık ve bembeyaz ihramlarımız
ile beyaz güvercinler gibi dönmeye başladık Kâbe’yi şerifin etrafında. Dualar,
dualar… Hacca gelirken eş dost, akrabaların şahsımıza yüklediği selamları,
duaları da tek tek zikrederek bu atmosferi solumaya çalıştık.
Umre vazifemizi ifa ettikten sonra ertesi günlerde tekrar Kâbe’ye
gittiğimizde daha önce karşılaşmadığımız uygulamalara şahit olduk. İhramsız
olanlar metaf alanına alınmıyor ikinci kata yönlendiriliyordu. İkinci katta ise
bir tavaf, yetmiş dakikadan fazla sürüyordu. Ayrıca neredeyse üç-dört metrelik
bir alan bariyerlerle çevrildiğinden tavafı daha içerden yapmak zorunda
kaldığınız için Kâbe’yi görmeniz de zorlaştırılmıştı. Kâbe’yi görmek için
bariyerlerin önünde durduğunuzda görevliler sizi hemen uyarıyordu. Bayrama
kadar bu sıkıntılara katlanarak, kalbimiz buruk bir şekilde tavaflarımızı
yapmaya çalıştık.
Malumunuz olduğu gibi Haccın en önemli rüknü arife günü yapılan Arafat vakfesidir.
Arafat’ta bize ayrılan çadırlara girdiğimizde her hacı için bir yatak süngeri
ve yastık ve nevresim takımı verildiğini gördüm ki daha önce böyle bir şey
yoktu. O gece kimi çadırda dinlenerek kimi de ibadet ederek sabahladı.
Ertesi günü öğle namazını müteakiben Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali
Erbaş’ın yaptığı vakfe duasıyla yeni bir duygu seli yaşandı. Akşam vakti
Müzdelife’ye araçlarla intikal ettik ve akşam ve yatsı namazlarını cem ettikten
sonra şeytan taşlamak için Mina’ya doğru bir yolculuk başladı. Gözün gördüğü
her yer bir insan seliydi. Yaklaşık beş saatlik bir yürüyüşten sonra cemerata
ulaştık. İlk şeytanı taşladık. Gerçekten bu yolculuk zor ve meşakkatli bir
yolculuktu. Çoğunluğu yaşlı olan hacılarımız çok yorulmuştu. Umarız bu alanda
yapıldığı söylenen metro hattı bir an önce tamamlanır ve bu çileye bir son
verilir. İki gün daha şeytan taşlama ardından ziyaret tavafı ve say görevi ifa
edildi.
Daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da bayram günleri servis
otobüsleri kaldırılmıştı. Otelleri uzak olan hacılar o günlerde Kâbe’ye ticari
taksilerle gitmek zorunda kalıyor ki ücretlerde bir standart yok. Oysa bu
uygulama da tam tersi olması gerekir. O trafik hengâmesi toplu taşıma
araçlarıyla düzene girebilecekken onların çalışması yasaklanıyor. Hatta artık Mekke’de
raylı sisteme geçilmesi şarttır.
Allah’tan bayram sonrası tavaf alanı herkese açılmıştı. Ancak bu kez hacılar
sadece Kral Fahd ve Abdülaziz kapılarından içeri alınıyor, bu kapılara ulaşmak
için de Mescidi Haram’ın etrafı dolaştırılıyordu. Bu ise tüm hacıların
tepkisini çekmişti. 45 derece sıcaklıkta inşaat alanlarının arasından sürekli
yürümek zorunda kalan hacılar zaman zaman görevlilerle tartışmaya giriyordu.
Hac meşakkattir sözünün üzerine sırf izdiham olacak korkusuyla alınan bu
abartılı ve anlamsız tedbirler artık eziyetten öte zulme dönüşmüştü. Gazetemiz
yazarlarından Zeynep Alkış Hanım’ın da 25 Haziran ve 2 Temmuz 2023 tarihli
yazılarında da belirttiği gibi bu zulme bir dur denilmeli ve Hacc ve Umre
idaresi tüm İslam ülkelerinin katıldığı bir komite tarafından yürütülmelidir.
Medine’ye vardığımızda da benzer görüntülerle ve anlamsız engellemelerle
karşılaşınca doğrusu kahroldum. Her vakit sonrası serbestçe Babüsselam
kapısından girip Efendimizin kabri şerifleri önünden geçerek rahatça onu
selamlarken artık o güzelim Mescidi Nebevi’nin içi bariyerlerle, plastik
dubalarla doldurulmuştu. Ravza’ya girmek randevu sistemine tabi olmuştu. Belki
bu uygulama bir yere kadar anlaşılabilir ama sırf insanlar kabri şerifin dahası
o yeşil kubbenin dış tarafında dua ediyorlar diye o alanın tamamen bariyerlerle
kapatılması anlaşılır gibi değil.
Hacıların sıkıntılarını anlamaları için özellikle Suudi Hac ve Umre
Bakanı ve ekibinin tebdili kıyafet, sıradan bir hacı adayı gibi metaf alanına
girmeye çalışması, yine Müzdelife’den Mina’ya kadar aynen diğer hacılar gibi
yürümesi, cemeratta o izdihamda şeytan taşlaması, Medine’de diğer hacılar gibi
Efendimizi bir vakit olsun selamlaması gerekir. O zaman mutlaka aldıkları bu
tedbirleri bir daha gözden geçireceklerini düşünüyorum.
Elbette bu olumsuzlukların yanında birçok
güzel şey var. Bence en güzeli Mekke’de hacılara sürekli su dağıtılması ve “Hac,
Arafat’tır” hükmü gereği, yatalak hasta durumuna düşen hacıların minibüs ve helikopter
ambülanslarla Arafat’ta vakfe alanına getirilmeleri bunlardan sadece bir kaçı.
Bu Hacc yolculuğumuzda bizlere
mihmandarlık yapan başta Yâsir ve Salman Küçük Beyler olmak üzere tüm Aybike
Turizm çalışanlarına, kafile başkanlarımız ve görevli tüm hocalarımıza gönülden
teşekkür ediyorum. Rabbim Haccımızı mebrur ve makbul eylesin. Gitmeyenlere gitmeyi,
gidenlerden arzu edenlere de bu kutsal toprakları tekrar görmeyi nasip eylesin.