Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.69
Gram Altın
2954.66
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

HAC VE UMRE İPTAL

Film hep aynı dönüyor; değişen bir şey yok. Yıllardan beri Ortadoğu'da Filistin bir kanayan yara olarak devam ederken, zalim arap diktatörlükleri en fazla bu zulümleri desteklediler. Şimdi de Arap uyanışı diye isimlendirilen süreçte, bölgenin bazı diktatörlei iktidardan alaşağı edildiler. Tunus'ta Zeynel Abidin B. Ali, Mısır'da Hüsnü Mübarek, Libya'da Muammer Kaddafi ve Yemen'de Ali Abdullah Salih. Fakat buralarda belirsizlikler kendisini korumaya devam ediyor.

Tabii ki bugünden yarına bu ülkelerde işlerin hemen düzelmesini beklemek çok reel değil. Çünkü bunların hepsi süreç istiyor. Diğer yandan Suriye meselesi de hala muğlaklığını koruyan küresel aktörlerin bir çatışma alanı haline dönüştürülmüş durumda. Fakat gel gör ki, bundan zarar gören orada yaşayan insanlar ve müslümanlar.

Arap uyanışının bölgede hem tüm dünyada heyecan uyandırdığı o günlerde, aslında bölgede varolan körfez ülkeleri ve Suudi Krallığı da ciddi bir endişe içerisine girdi. Çünkü diktatör yönetimlere karşı geliştirilen bu sorgulamanın, kendi ülekelrine doğru sıçraması durumunda meselenin hem bu ülkeler hem de bunların arkasındaki küresel aktörler tarafından kontrol dışına çıkması söz konusu idi. Gerçi hemen belirtmeliyim ki, bu sorgulama eninde sonunda olacaktır. Ortadoğu'da şu anda parayla ve belli bir refah düzeyiyle işleri yolunda götürmeye çalışan bu ülkelerdeki çarpık yönetimler nihayetinde bu sorgulama ile muhatap olacaklardır.

Fakat şu anda Arap uyanışı sürecinde liderler değiştiler fakat insanların durumunda bir değişim olmadı. Bu konuda en tipik ve aktüel bir örnek olarak Mısır karşımızda durmaktadır. Mısır, Hüsnü Mübarek'i devirdikten sonra yapılan demokratik seçimlerde İslamcı Mursi'yi iktidara getirdi. Mursi'nin ilerleyen süreçte bir İslamcı olarak bölge dışına yayılabilecek etkisi hemen darbe ile bertaraf edildi. Şu anda Mursi içeride tutuluyor. İhvan üyeleri kışkırtılmasına rağmen terörize olmadılar. En önemlisi darbeci Sisi'nin başta durmasını gerektirecek hiçbir meşruiyet zemini yok. Ve nihayet 529 idam kararıyla bir devlet terörü uygulanmak isteniyor.

Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan Mısır'da darbeci yönetimlere para aktarmaya devam ediyor. Dolayısıyla Suriye ve Mısır'da öldürülen masum insanların katline sponsorluk yapan bu ülkeler bu ölümlerden direkt sorumlular. Tabii bu arada sorumluluktan her müslüman da payına düşeni alacaktır. Hiç kimsenin bu sorumluluğun dışında kalması mümkün değil. Küresel aktörleri ve bu ülkeleri semirten her şey, ölüm olarak ajandamıza geri dönüyor.

Yapılacak şeylerin etkinlik düzeyinin yüksek olması gerekiyor. Diyanet işleri Başkanı Mehmet Görmez, Ezher Üniversitesi Şeyhi Prof. Ahmet El Tayyip'e bir mektup yazmış ve bu mektupta Ahmet El Tayyip ile birlikte Ezher ulemasına bu idamların durdurulması için büyük görev düştüğünü yazmış. Onları bu idamlara "dur" demeye çağırmış. Sayın Görmez kanaatimce doğru bir şey yapmış.

Her sene dünya müslümanlarının hac ve umre ziyaretleriyle hatırı sayılır bir gelir elde eden Suudi Arabistan'ın bu paraları darbecilere aktarması önemli bir zaafiyet değil mi? Bu sebeple sayın Görmez'e düşen burada önemli bir görev var. Biz de Diyanet kurumunu zulümler durana kadar Hac ve umre ziyaretlerini iptal etmeye çağırıyoruz.