Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Haziran 2024

​Hac, kadın ve Hz. Hacer

Hac : Lügatta büyük bir şeyi ziyarete yönelmek, fıkıh terimi olarak da belirlenmiş şartlarla muayyen bir zaman içinde hususi şekli ile Kâbe’yi tavaf etmektir.

“Hacca gitmek başlamaktır, bitirmek değil; “Allah’a söz vermek”tir, “Allah’tan söz almak” değil; sorumluluktur, avantaj değil; tatbikattır, teşrifat ve tenzilat değil.”

Hac, İslam’ın beş temel ibadetinden birisidir. Bedensel ve ekonomik fedakârlığı ve meşakkati gerektirdiği için hali vakti yerinde olan müminlerin ömürlerinde sadece bir defa yapmakla sorumlu oldukları bir ibadettir. Hac, dünya Müslümanlarının her yıl, uluslararası katılımlı, kültürel ve sosyal sorunlarının konuşulup, tartışıldığı çözümler üretilmesini sağlayan, genel bir kongredir. Daha doğrusu böyle olmalıdır.

İslam dinindeki hac yeryüzünde en çok insanı bir araya toplayan toplu ibadettir. Her yıl hac amaçlı olarak milyonlarca insan Kâbe’de bir araya gelir. Kâbe, Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar Müslümanların ziyaret ettiği bir yerdir.

Hac, hemen bütün dinlerde bulunan bir ibadet çeşididir. İslam’da ise şartlarını taşıyanlar için zorunlu bir ibadettir, genelde ifade edildiği gibi İslam’ın beş şartından birisidir.

Hac; İslam ümmetinin genel kongresidir. Orada kendi dilinden öte kalp dili konuşulur. Siyahın beyazdan, Arab’ın Acem’den, Türk’ün Kürt’ten farkı yoktur. Bir selam, bir tebessüm, bir ikram, bir yer gösterme, kalp diliyle konuşmaktır.

“Hac, genel bir bakışla insanın Allah'a doğru varlık seferidir; Ademoğlunun yaratılış felsefesinin sembolik gösterisi ve tek kelimeyle yaratılış tiyatrosudur. Arafat da mahşerin provasıdır.”

Hac sembollerle donanmış müthiş bir ibadetler mecmuasıdır. Mali, bedeni, ferdi, ictimai, siyasi boyutları bünyesinde toplayan en kapsamlı ibadettir. Hac ibadetinde genellikle iki önemli kutsal boyut bulunur. Bunlardan biri zaman, diğeri de mekândır. İslam’daki gibi zamanı ve mekânı vahiyle belirtilmiş, belli şartları taşıyanların üzerine farz kılınmış, uygulaması ve kabulü bazı şartlara bağlanmış düzenli bir hac ibadeti diğer dinlerde bulunmamaktadır.

Hac, şartlarını taşıyan kadına da erkeğe de farzdır. Ancak kadın için erkekten farklı bir anlam daha taşır; zira Hz. Aişe’den rivayet edilen bir hadise göre kadın için aynı zamanda cihat hükmündedir. Söz konusu kadınlar olunca, hacca dair menasikin hatıraları da zenginleşir, kökleşir. Bir kadın için hacda olmak, Hz. Hacer’in hatırasıyla buluşmaktır. Safa ve Merve Tepesi arasında Hacer validemizin su arayışında gösterdiği gayret, hacı adayı kadınların dizlerine derman olur. Asırlar önce burada yavrusu İsmail için çırpınan, yalnız ama azimli bir kadının tevekkül ve samimiyeti bütün kadınları kuşatır. Bu iman ve teslimiyetle açılan zemzem misali hayır kapıları için bütün kadınlar duaya durur…

Sa’y yani çalışmak, gayret etmek, koşmak anlamlarına gelen bu ibadet; bir annenin en çaresiz kaldığı noktadaki çırpınışını anlatan; bize verilen cüzî iradeyi tanımlayabilmemiz noktasında çok önemli hususlardan birisidir. Çölün ortasında bir bebekle yapayalnız kaldığında Rabbine sığınıp gayret etmesi ve neticesinde yine gayrete dikkat çekmek istercesine, Hz. İsmail’in topuklarını birçok defa yere vurması esnasında çıkan ve yüzyıllardır tüm inananlar için adeta hayat kaynağı olan suyun çıkışı, yani “zemzem” Cenab-ı Hakk’ın bu gayret ve teslimiyete ikramıdır. Hac ibadetinde, teslimiyetin temsil noktalarından belki de en büyüğü Hz. Hacer’in gayretidir. Bu yönüyle tekrar tekrar düşünülerek, her insani acziyette adeta şifa bulacağımız bir örnek hareket olarak bize bildirilmektedir. “Kader gayrete âşıktır” ifadesi en güzel ifadesidir. Hz. Hacer’in teslimiyeti ve gayreti ona şehir kuran mübarek kadın olma vasfını kazandırmış, Hz. İbrahim’in duası doğrultusunda çevreden gelenlerle beraber Mekke’yi imar etmiş ve orada yaşamış, doksan yaşında vefat ederek Hicr’e defnedilmiştir. Tüm Dünya müslümanları Allah’ın evinde, köle, zenci ve kimsesiz bir kadının Hz. Hacer annemizin de misafiri oluyor.

Bir anne ve kadının imanı, gayreti ve şefkati yüzyıllar sonra bile tefekkür edilsin diye ibadet oluyor. Bu durumda Hz. Hacer ilk devrimci kadındır. İlk şehir kuran kadındır. Hak hukuku bilen “Cürhümlüler” oraya yerleşmek isteyince o kabileye Hz. Hacer “Suyun kullanım hakkını bu çocuk ve soyuna verirseniz yerleşebilirsiniz” diyerek Hz. Hacer ve bebek İsmail yalnızlıktan ve emniyet sorunundan kurtulmuş oldular.

Allah’ın emriyle Kâbe inşa edildi. Kâbe, Allah’ın yeryüzündeki “beyti”, kalp ise Allah’ın insandaki “beyti” idi. Mekke, Kur’an’ın tabiriyle “ummu’l-kura” (şehirlerin anası), kadın ise “insanlığın anası” idi.

“Hac müminin kendi kendisinin farkına varma sürecidir.” Hac, kulun Allah’la sözleşme yenilemesidir. Hacı, Allah’la yaptığı bu sözleşmenin farkında olmalıdır. O zaman hac, kişinin imanına şahit olur. Eğer ki idrak etmeden yapılmışsa sadece zahmetli bir turistik yolculuk yapmış olurlar. Anadan doğduğu günkü gibi temiz ve pak dönmek isteyenler, haccı “ana rahmine” bir yolculuk bilmeliler.

Tüm unvanlarını, statülerini, afrasını, tafrasını bırakır. Tüm elbiselerinden soyunur gibi dünyayı soyunur. “Rahmeti” bir ihram gibi kuşanır.

Bu duygu düşünce ve bilinçle hac görevini yapanların Rabbim haclarını mebrur, say’larını meşkür eylesin.