Habil'e selam olsun
Zalim de mazlum da aynı babanın çocuklarıdır. İnsan hangisi
olmak isterse Allah da insanın o yönde yolunu açar. Seçim de tercih de tamamen
insanın kendi iradesindedir.
Birinin tercihinin sebebi diğerinin sonucudur.
Zalim olmak isteyen mazlumun bulunduğu konumu ve itibarı
hazmedemediği için onu bulunduğu konumdan alaşağı etmek amacıyla şiddete
başvurur. Mazlumun bu durumda yapabileceği tek şey gücü oranında kendini
savunmak ve nihayetinde Yüce Mevla'ya sığınmaktır.
Mazlum rolünü üstlenen kişi ise sahip olduğu en büyük
zenginlik olan iç güzelliği ile maddî kazanımlarından ziyade manevî birikimleri
ile karşısındakinin nefsine yenik düşüp onu kıskanmasına ve şiddete
başvurmasına sebep olur. İkisi de tercihleri ve seçimleri dolayısıyla
yaşadıklarına sebepler oluştururlar.
Aynı ağacın bir dalı gür iken diğer dalının solgun olması
gayet mümkündür. Dalı gür olanın meyvesi bol, gölgesi serin, yapraklarının sesi
güzel olur... Solmuş olan dal, ağaçtan düştükten sonra bir ateşe odun olmaktan
kurtaramaz kendini. İkisi de kendi sonuçlarını tercihleriyle belirler. Bu
minvalde haset ateşin odunu yanıp kül ettiği gibi iç dünyamızı kül eder.
Mazlum her haliyle etrafına güzellik saçarken, zalim çetin
bir ateşe kendini hazırlar. Zalimin, yaşarken çevresine verdiği rahatsızlığın
bedelini yanarak ödemekten başka çaresi yoktur. Herkes kendi tercihi ile sınav
oluyordu ve sınavın sonucunu belirleyecek olan yaşarken yapılan seçimlerdir.
Bu dünyada iki kardeşten biri olacağız: Ya Habil veya Kabil.
Yüce Allah’ın bize bahşettiği en büyük nimetlerden biri olan
'irade'
ile kendi yol haritamızı kendimiz belirlemeliyiz.
Her yeni sabaha bir şiddet haberi ile uyanan dünyada kurumuş
dallara inat daha da gürleşip etrafımıza güzellikler sunmak için Habil olmak da
bizim elimizde, kuru dal olup iç dünyamızda seyreden hayat gemisinin rotasını
Kabil'den yana belirlemekte...
İçinde bulunduğumuz dünyada içselleştirilmeye çalışılan
zalimlik olgusu eğreti bir duruş sergilese de insanoğlu içten içe içindeki
merhameti törpüleyerek şiddete meyil bir hayatı tercih ediyor.
Yedisinden yetmişine kadar kime sorsanız şiddetin her
türlüsüne karşı olduğunu açık yüreklilikle ifade etmekten kaçınmazken herkesin
içinde bastırılmış bir şiddet tarafı her zaman diri tutuluyor bu çağda. Vurdulu
kırdılı filmlerle büyüyen çocukluğumuz bir çözüm olarak heybesinde her daim
taşıyor zalimliği.
Yeterince zalimin olduğu bir dünyada iyisi mi, mazlum olmayı
tercih etmek ve mazlumun yanında durmak hem gönle hem de akla en uygun tercih
olacaktır.
Aksi takdirde bir gün açlıktan ağlayan bir çocuğun "Allah'ım
açım, bizi cennete al da doyalım." deyişinin, bir diğer çocuğun son
nefesini vermek üzereyken "Hepinizi Allah'a şikâyet
edeceğim." sözlerinin bedelini hangi vicdan ile ödeyeceğiz?
Kim bilir kıyıya vuran bir bebeğin cansız bedeninin
bedelidir tüm dünyaya musallat olan bir virüs. Adına koronavirüs dense de,
covid dense de, bizi karantinaya mahkûm etse de belki de bir mazlumun âhıydı
imtihanımızın sebebi.
Zalim olmak da mazlum olmak da iki kardeşten birini
seçmektir. Seçim için muhtaç olduğun kudret sana bahşedilen iradede mevcuttur.
Tercih, dil ile ikrar edilirken bedeli ise eylem ile gösterilir ve Allah, tercihimiz
hangi istikamet üzereyse o yönde yolumuzu açar.
Tercihlerimizi zalimin karşısında mazlumdan yana ve mazlumun
yanında olarak yapmak ümidiyle gönlü de eylemi de Habil'den yana olanlara yürek
dolusu selam olsun.