Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.11
Gram Altın
2960.22
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Ekim 2022

'Güzel öğütle davet et!'

Rabbim, bizlere, tatlı dille, güler yüzle, nefret ettirmeden, bilâkis müjdeleyen ve muhabbeti artıran bir üslûb ile konuşmayı emrediyor.

(Rasûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle dâvet et!..”(en-Nahl, 125)

*

Hazret-i Îsâ(a.s) yolda bir domuza rastlar. Ona; “Selâmetle yoldan çekil!” der. Yanında bulunanlar:

“Bunu şu domuz için mi söylüyorsun?” diye sorarlar. (O ise domuz kelimesini telâffuz etmekten ve o hayvana hitapta bile kaba bir ifâde kullanmaktan sakındığını belirtmek üzere):

“Ben, dilimi çirkin sözler söylemeye alıştırmaktan korkuyorum!” cevâbını verir.

*

Rasûlullah (s.a.v) konuşma esnâsında kaba ve çirkin kelimelerin kullanılmasını istemez, aynı mânâyı ifâde eden farklı kelimeler varsa, edep ve nezâkete en uygun olanının tercih edilmesini tavsiye eder.

Bir de…

Meramın lâfı fazla uzatmadan, kısa ve öz bir şekilde ifâde edilmesini…

Sözlerin berrak su gibi, sade, akıcı olmasını…

Lâfı uzatmak, dönüp dolaşıp aynı şeyi tekrarlamak, hem muhâtabı sıkar hem de onu anlayışsız yerine koymak olur. Buna edebiyatta “itnap” yani sözde gevezelik denir.

Ve elbette dinlemek.

Güzel konuşmak için, evvelâ dinlemeyi öğrenmek şart.

İki kulak dil; çok dinleyip az konuşmak için!..

Az konuşmak.

Gereksiz çekişmelerden kaçınmak.

Rasûl-i Ekrem (s.a.v) buyururlar ki:

“İnsanoğlunun konuşmaları lehine değil, aleyhinedir. Ancak iyiliği emretmek veya kötülükten men etmek için yaptığı konuşmalar bunun dışındadır.”

“Yâ Hafsa! Çok konuşmaktan sakın. Söylenen şey zikrullâh olmadıkça kalbi öldürür. Allâh’ı çokça zikret. İşte bu, kalbi diriltir.”

“...Hayırlı şeyler konuşmak, sükûttan daha iyidir; sükût da kötü şeyler konuşmaktan daha iyidir.”

*

Şeyh Sâdî-i Şîrâzî de ne güzel söyler:

“İki şey akıl hafifliğini gösterir: Söyleyecek yerde susmak, susacak yerde söylemek.”

*

Kalpteki fesâdın dile vurması…

Dedikodu, gıybet, iftirâ, sû-i zan gibi çirkinlikler, kalpteki fesâdı gösteren dilin âfetleri.

*

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) konuşması son derece tatlı ve gönül okşayıcıydı.

Kelimeleri ne fazlaydı, ne de eksikti.

Tane tane konuşur, her cümlesi, dinleyenler tarafından rahatça anlaşılırdı. Çabuk çabuk konuşarak sözlerini arka arkaya sıralamazdı. Hâsılı O, insanların en fasih, veciz ve hikmetli konuşanı, en özlü söz söyleyeni ve merâmını en doğru şekilde ifâde edeni idi.

(Kaynak: Osman Nuri Topbaş Hoca, Altınoluk Dergisi)

*

Hazret-i Peygamber (s.a.v.), “Size Allah’ın Kitabı’nı ve Sünnetimi bırakıyorum. Bu ikisine sarıldığınız sürece asla sapmayacaksınız!” buyuruyor.

*

Emirler, tavsiyeler bu kadar net, keskin olduğu halde her fırsatta birbirimizi örselemeye, kırmaya, parçalamaya çalışmamızın sebebi ne?

Nefs!..

Ben haklıyım.

Ben.

*

Güzel demiş kalpten diyen.

Ne çok kırdık birbirimizi.

Ne çok anlamadık, tanımaya bile çalışmadık.

Köklerimizin ve ruhumuz aslında farksızken birbirinden, neydi paylaşamadığımız.

Bunca gürültü patırtıda kaybettik şartsız tebessümü.

Selâmın özünü kavrayamadık.

Anlatamadık birbirimize yüreğimizin dilini.

Kendi kabuğumuza çekildik.

Vesveselerin sönük aydınlığında yorduk sevdalarımızı…

Acı çektik biteviye hem de boş vere…

Kusurlarımızı unutmak için gıybet ateşlerine daldık!”

*

Evet, gıybet ateşlerine dalmak.

Başkalarının mutsuzluğunda mutluluk aramak!..

Haset!..

*

Bir arkadaşım defter tutuyormuş…

Bugüne kadar kırdığı insanların listesini yapmak için…

Kimileri, merhum merhume…

“Yaşayanları” arıyormuş ve yaşamayanların yakınlarını…

Helâllik istiyormuş…

Ne güzel, nefsi yenebilmek…

Dil.

Üslup.

Haksızı haklı yapmaz ama haklıyı haksız duruma düşürebilir.

Yuvaların yıkılmasına sebep olabilir.

Küçük kalplerin kırılmasına.

“El âlemde şans var arkadaş, çocukları zehir gibi okuyor. Bizim salak ise…” diyenleri gördük.

Şahsiyetlerini ezdiğimiz çocuklar, günün birinde karşımıza hangi halde çıkacaklar?

Her yerde hoyratlık.

Hatalı gol yiyen gencecik kaleciyi yerin dibine batıran, etmedik hakaret küfür bırakmayan babalar var…

Kendi evlâdına yapıldığında öfkeden deliye dönecek olan baba, bir başkasının evlâdını bir “top” dâvâsı uğruna linç ediyor benzerleriyle birlikte!

Kendisine yol vermekte geciken “hasmının” kafasına koca sopayı indiren trafik magandalarını görmeye alıştık artık.

Katletmeye çalıştığı, kendisi rahat uyusun diye sınırda nöbet bekleyen Mehmet belki de…

Vatanı, insanı emniyette olsun diye sınırda nöbet bekleyen Mehmet de olabilir, günün birinde trafik magandası kesilen!..

Kötülükler çok mu arttı yoksa işin içine sosyal medya da girdiği için çok daha fazla görünür hale mi geldi?

Her ikisi de doğru galiba.

Öyle veya böyle, bunalımdayız, orası şüphesiz…

Kalp pasını silmek…

Söylemesi kolay, yapması hiç de değil.

Nefsi ayaklar altına alabilmek müşkül mesele…

*

“Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır, gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır.”

Âmennâ ve Saddaknâ