Güzel bir insandı
Fıkıhla ilgili suallere muhtelif kaynaklardan gazete sütununda Yusuf Kerimoğlu adıyla tanıdığımız Hüsnü Aktaş’ın mütevelli başkanı olduğu Vahdet Vakfı’nı duymuşsunuzdur. Merkezi Ankara’da bulunan vakıf, özellikle mahkûm ailelerine yardım elini uzatan gönüllü bir teşekkül olarak varlığını idame ettirirken yayınlarıyla da çalışmalara imza atmaktadır. Kapalı devre yayın yapan Misak dergisinde vakfın gönüllülerinin İslâmî hassasiyeti göz önüne alınarak güncel meselelerin yanı sıra tefsir, akaid, hadis, fıkıh, tarih ve ilmihal bilgileriyle mücehhez uzmanların kaleme aldığı yazılar yer almaktadır.
Misak dergisi sadece abonelerine ulaştırılmakta, bayi ve kitapçılarda, internet ortamında satışı yapılmayan bir mecmuadır. Derginin yazı işleri sorumluluğunu eski bir Diyanet mensubu olan kadim dostumuz Muhittin Özdemir üstlenmişti. İslamî camiada tanınan ve mücadeleci kimliği ile bilinen kardeşimiz uzun zamandır sağlık sorunlarıyla mücadelesine yenik düştü ve 2 Ağustos Salı günü emanetini teslim etti.
Ankara’da değişik platformların kurulmasına öncülük etmiş mücadeleci bir duruşa sahip hocamızla tanışıklığımız seksenlerin başıdır. Hanımlarımızın çocukluk arkadaşlığından dolayı Hoca’mızla dostluğumuzu, kardeşliğimizi farklı platformlarda sürdürdüğümüzü belirtirken onu Filistin’deki zulümleri protesto edenlerle Kızılay Meydanı’nda, Mısırdaki darbeci Sisi için Mısır Büyükelçiliği önünde protestocuların önünde konuşma yaparken veya dua ederken bulurdunuz. Hakkı söylemekten asla çekinmeyen bu cesur yürekli insanla kırk yılı aşan tanışıklığımızda kâfirlerle karşı sertliğini, Müslümanlara karşı yumuşak tavırlarını görmüş, aile bireyleriyle olan ilişkilerinde de merhameti ve sevgiyi önde tuttuğuna şahitlik etmişimdir.
Aralarında İHH, Özgür-Der, Vahdet Vakfı, İnsan-Der, Mazlum-Der ve Genç Birikim Dergisi gibi İslamî kuruluşların bulunduğu Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu’nun sözcülüğünü yaptığı sıcak saatlerde gençlerle birlikte saf tutarak vesayet anayasalarının arkasına sığınanları acımasızca tenkit etmişti. Altı kız evladı olan Hocamızın başörtüsüne yapılan saldırılara karşı direncini de yakından bilenlerdeniz.
O günlerde Abdi
İpekçi Parkı’nda düzenlenen başörtüsüne özgürlük eylemlerinde yasakçı
kafalara “Başörtüsü sebebiyle eğitim ve
çalışma hakkı engellenebilir mi? Kur’ân kursuna gitmek için 12 yaş sınırını
koyan, buna mukabil Tevrat ve İncil’i okuma ile ilgili her hangi bir sınırlama
getirmeyen zihniyet, hangi çifte standardı kullanmaktadır? Anayasada ifade
edilen ‘inanç ve ifade özgürlüğü’ keyfi uygulamalarla engellenebilir mi? Seçim
meydanlarında Kur’ân’ı öpenler, çarşaflı hanımlara rozet takanlar niçin seçim
sonrası seslerini çıkartmıyorlar? Evet, biz biliyoruz ki, onların tek kaygısı
oydur. Her şeyi, oya tahvil etmek için yapmaktadırlar” diyerek yaptığı
basın açıklamalarının her biri makale olacak nitelik taşırken bazen de
topluluğa ettirdiği dualarla dikkat çekmiştir.
Onu dünyadaki zulümlerin son bulmasını haykıran bir Müslüman olarak hatırlayacağımı, kıldırdığı gıyabi cenaze namazlarını, özellikle de “Paşaların Tankı Yıldıramaz Halkı ve Kahrolsun Darbe Yalakaları” olarak dillendirilen pankartlarla ABD Büyükelçiliği önünde ettirdiği dua en dikkat çekici olanıdır.
Kendisini tanımakla müşerref olduğum Muhittin Özdemir’e Cenab-ı Hak'tan
rahmet, ailesi ve sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ederim. Makamı âli, mekânı
Cennet olsun