Güzel Bir Âlimin Ardından
Türkiye geçen hafta üzücü bir cinayet haberi ile sarsıldı. Bitlis Norşin Medresesi ulemasından ve Nakşibendi şeyhlerinden muhterem Abdülkerim Çevik Hoca Efendi talebelerine ders verirken gözü dönmüş bir hainin saldırısına maruz kaldı.
Madde bağımlısı psikopat olduğu anlaşılan katilin menfur bir suikastına kurban gitti. Çok sevilen âlim zatın cenazesi on binlerin katıldığı merasimle toprağa verildi.
Merhum hocamız mutasavvıf ve ulema bir aileden geliyordu. Kendisi okullu-alaylı çatışmasını da sona erdirecek şekilde hem medrese hem ilahiyat tahsili yapmıştı.
Şehit hocamız daha hayatının en verimli zamanındaydı. Hakkında çok şeyler yazıldı, söylendi. Bu yazıda mübarek hocamızın hasletlerini sayacak değilim. Esas değineceğim gözden kaçan bir özelliği yani bulunduğu bölgede barışa ve adalete hizmeti.
Bilindiği gibi doğu ve güneydoğu bölgelerimizde maalesef suçların şahsiliği hükmü çok geçerli kabul edilmemekte, arazi ihtilafları ve bilhassa işlenen cinayetler aşiretler arasında kan davasına dönüşebilmektedir. Hatta mahkemelerin el koyması, anayasamıza göre hak edilen kararın ve cezanın çıkması da yeterli olmayabilmektedir.
İşte bu şartlarda hocamız gibi bölge kanaat önderleri kendilerine müracaat eden aileleri uzlaştırmakta, bu şekilde cinayetlerin ve kan davalarının önüne geçilebilmektedir. Üstelik müeyyide olarak tatbik ettikleri hapse atma, dayak ve kaba kuvvet, malına haciz koyma gibi işlemleri tatbik etmeden aralarını bulmaktadırlar.
Yine üstelik bu yıpratıcı ve mesuliyet gereken işleri ücret almadan Rabbimizin rızası için yapmaktadırlar. Ayrıca bu fonksiyonu görerek mahkemelerin yükünü de önemli ölçüde azaltmaktadırlar.
Bir yandan medresede öğrenci yetiştirirken diğer yanda insanlarımıza dünya ve ahiret mutluluğu için rehberlik hizmeti vermektedirler. Böylelikle bölge insanlarımızın teröre kaymasını engellemekte, böylece birliğimize ve beraberliğimize de büyük hizmette bulunmaktadırlar.
İlmiyle amil, samimi ve ihlaslı şehidimize rahmet diliyorum.