Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.05
Gram Altın
2994.53
BIST 100
9493.66
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Şubat 2016

GÜVENLİK TEKNOLOJİSİNDEN GÜVENLİK TEOLOJİSİNE

İnsanlık tecrübesi din etrafında şekillenen bir tecrübedir. Dine dair her şey, insanla ilgili olduğu gibi, insana dair her şey de dinle ilgilidir. Dinle insan arasındaki ilişkinin koparılması mümkün değildir. Dinin olmadığı yerde güvenlikten ve esenlikten söz etmek mümkün değildir. İnsanın güvenliği ve inancı arasında sürekli bir ilişki ve ilgi vardır. İnsanı inanca götüren temel faktörlerden birinin güvenlik ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz.

Günümüzde güvenlik kavramı ve olgusu, militarize edilmiştir. Güvenliğin militarizasyonu, günümüzün en büyük yanılgılarından ve yanılsamalarından biridir. Güvenlik alanı, askerlerin, istihbaratçıların ve polislerin ilgilendiği bir alan olarak kurgulanmaktadır. Güvenlikten bahsetmek, silahlardan, bombalardan, savunma teknolojilerinden, ordulardan, terörizmden bahsetmekle eşit hale gelmiştir. Güvenlik hakkında silahlar ve kurşunlar şeklinde tek boyutlu bir konuşma ve düşünme çok yüzeyseldir, yapaydır ve yıkıcıdır.

Güvenlik, sadece askerlerin, istihbaratçıların, polislerin veya stratejistlerin ilgisine bırakılamaz, çünkü güvenlik, terörizm, kurşunlar ve bombalardan ibaret değildir. Güvenlik, askerlere, istihbaratçılara ve polislere bırakılmayacak kadar önemli ve hayati bir konudur.

Güvenlik, kurşunlar ve bombalardan ibaret değildir. Güvenlik, savunma teknolojilerinin veya stratejilerinin geliştirilmesiyle sağlanacak bir olguda değildir. Güvenlik, kurşun ve bombalardan ziyade inanç, değer ve fikirlerle ilgilidir. Güvenliği, bombalar ve kurşunlarla özdeşleştirmek yerine, güvenlik, değer ve inanç arasındaki ilişkinin keşfedilmesi, anlaşılması ve çalışılması gerekmektedir.

İnsanın maddi güvenliğini sağlama iddiasıyla güvenlik teknolojileri alanına büyük yatırımlar yapılmaktadır. Güvenlik teknolojileri alanına yapılan devasa yatırımlara rağmen, bugün insanlık güvende değildir. Bugün çılgın bir şekilde devam eden silahlanma yarışı ve silahlanma teknolojilerine yapılan yatırımlar, insanları ve toplumları güvenlikten yoksun hale getirmekten başka bir şeye yaramamıştır. İnsanlık, bugün güvenlik teknolojilerine ihtiyaç duymamaktadır. İnsanlığın ihtiyaç duyduğu şey bugün güvenlik teknolojileri değil, güvenlik teolojileridir.

Günümüzde güvenlik bilimleri denilen bir çalışma alanı vardır. Ancak güvenlik bilimleri içinde sosyoloji, psikoloji gibi bilimler yer almalarına rağmen teoloji bulunmamaktadır. Güvenlik bilimleri, teolojiye yer verecek şekilde yeniden dizayn edilmelidir. Teolojinin olmadığı bir güvenlik bilimi, güvenlik bilimi olmadığı gibi, insan bilimi olmayı da hak etmemektedir.

Suriye savaşı, coğrafyamızın sömürgecilik ve emperyalizme uygun hale getirilmesi için kasıtlı ve sistematik olarak güvenliksizleştrildiğinin iyi bir örneğidir. Sömürgecilik ve emperyalizmin dünyada istediği güvenlik değil, çatışma ve savaş sistemidir. Suriye'de kurulan Baasçı Esed rejimi, iktidarı boyunca hep insanların güvenliğini ortadan kaldırdı, terör ve korkuya maruz bıraktı.2 Şubat 1982 Tarihinde Suriye'de Hafız Esad diktatörlüğündeki Baas rejimi, Hama kentinde kırk bin insanın öldürüldüğü büyük bir katliam gerçekleştirdi. 12 Mart 2004 Tarihinde Kamışlu kentinde Başar Esed diktatörlüğü, onlarca insanın öldürüldüğü büyük bir katliama imza attı. Her gün Esed rejiminin varil bombalarıyla, havadan bombrdımanlarıyla öldürülen yüzlerce insanın haberlerini öğreniyoruz. Suriye örneğinde ortaya konulduğu gibi, Müslüman toplumların güvenliğinin, özgürlüğünün ve insan haklarının ortadan kaldırıldığı bir İslam ve Müslüman karşıtı uluslararası sistemle karşı karşıya bulunuyoruz.

Uluslararası sistemin anti-İslam temeli üzerine kurulduğunu, İslam'ı bilinçli ve sistematik bir şekilde terör ve şiddetle özdeşleştirmesinden anlıyoruz. İslam'ı dünyadaki barışın kaynağı ve yolu olarak idrak etme olgunluğuna ve derinliğine sahip olmayan küresel sistem, İslam'ı insanlığa tehdit olarak sunmakla küresel düzeyde insanlığın maddi ve manevi güvenlik imkanlarını büyük ölçüde tahrip etmektedir.

Soğuk savaş döneminde küresel sistem, Komünizme ve Sovyet Blokuna karşı İslam'ı bir araç olarak kullanmak için Yeşil Kuşak Projesini geliştirmişti. Günümüzde de dini, el-Kaide ve DAİŞ gibi örgütlerin radikalizmine ve terörizmine karşı yumuşak gücün bir parçası olarak kullanmayı amaçlayan bir yaklaşım geliştirilmeye çalışılmaktadır. DAİŞ gibi terör çeteleri, dini, şiddetin bir aracı haline getirdikleri gibi, NATO gibi küresel sistemin güvenlik kurumları da dini terörle mücadelede bir araç olarak kullanmaya çalışmaktadırlar. Dinin araçsallaştırılması ve bir enstrümana indirgenmesi, bu iki yaklaşımın en çarpık ve zayıf boyutunu oluşturmaktadır. Dinin hegemonik mücadelelerin aracı haline getirilemeyeceği gerçeğinin kavranması lazımdır. Hegemonik mücadelelerin aracı haline getirilen din, güvenlik değil, güvensizlik üretmektedir.

Günümüzde din, uluslararası ilişkilerde önemli bir dinamik olduğu gibi, kişisel düzeyde manevi ve ahlaki bir konu olmanın ötesinde küresel bir güvenlik konusu olarak anlaşılmaya başlanmıştır. Siyasetçiler ve stratejistlerin, dini bir araç olarak kullanmanın dışında sağlıklı bir din kavrayışına sahip olmamaları ciddi bir sorundur. Dinin çarpıtılması ve araçsallaştırılması, gençler başta olmak üzere birçok insanın radikalleşmesine uygun bir iman ve zemin hazırlamaktadır.

Sahih anlamda insani güvenlik için, insanın ve dinin sahih bir okumasına ihtiyaç vardır. Sahih insan, Allah rızası için insanlığını gerçekleştiren kişidir. Din, sadece Allah'a kul olmanın vasıtasıdır. İnsani güvenlik için Allah, insan ve İslam merkezli bir güvenlik teolojisinin geliştirilmesi gereklidir.