Güvendiğin yerden vurulmak
İnsan, hatalarından ders çıkarabildiği oranda olgunlaşır. Hatalarından ders çıkaramadığı zaman ise çamura saplanmış araba misali olduğu yerde patinaj çekip durur. Ne ileri gidebilir, ne de olduğu yerden bir adım geri... Bazen daha ileri gidebilmek için bir adım geri gidebilme hakkını da kaybetmiş olur. Böyle bir durumda ise ancak dışardan bir destek ile tekrar yoluna koyulabilir.
Hata, insana
mahsustur. Doğruyu bulmak için bile bazen hata yapmak gerekir. Ancak hatanın
çaresizliğine saplanıp kalmak yerine ilk emri 'Oku' olan dinin mensupları
olarak okuyup, araştırmalı ve hakikati öğrenip hayatımızda uygulamaya
çalışmalıyız. İşte o zaman en ufağından en büyüğüne kadar hangi sorunla
karşılaşırsak karşılaşalım asla tökezlemeyiz.
Maalesef içinde
bulunduğumuz bu çağda hatalarımızın en önemli nedeni kendimize duyduğumuz aşırı
güvenden kaynaklanmaktadır. Olmaz, yapmaz, kesinlikle öyle değildir gibi tok
sözlü iddialarımız imtihanımızın yönünü belirliyor. Atalarımızın "Büyük
lokma ye, ama büyük söz söyleme!" sözü bir an kulaklarımızda
çınladı sanırım.
Büyük söz
söylemek, tok konuşmak, çağımızın en ağır illetlerindendir. Herhangi bir fikrin
savunuculuğundan tutun da siyasi, sosyal tercihlerimize kadar arkasında körü
körüne durduğumuz beşeri kaynaklı fikirler veya oluşumlar insan kaynaklı olduğu
için hata yapmaya müsait oluşumlardır. İnsan; hataya meyilli olduğu için,
onların ortaya koyduğu oluşumların da hata yapması olasıdır.
Bu nokta da en
emin olduğumuz, en güvendiğimiz hataya meyilli kişiler kendi öz
çocuklarımızdır. Benim çocuğum yapmaz dediğimiz ne kadar çok tok söz var ise
çoğu zaman bu sözlerimizi yutmak zorunda kalıyoruz. İnsanın kendisi hataya
meyilli olduğu halde daha küçük yaştaki çocuklarına güvenip mangalda kül
bırakmayan ebeveynlerin cesaretine şaşırarak bakıyorum.
Bir eğitimci
olarak velilerimizin hak arayışlarına çoğu zaman şahit oldum. Ancak hak ararken
çocuğunun haksız olabileceğine kesinlikle ihtimal vermeyen veliler, kusuru hep
karşısındakilerde ararken aslında farkında olmayan kendi çocuğunun yapmış
olduğu yanlışın üstünü örtmüş oluyor. Burada gözden kaçan temel sorun ise bugün
üstü örtülmeye çalışılan sorun, küçükken çözülmediği için yarın bir çığ olarak
gelip toplumu faciaya sürükleyecek olması gerçeğidir.
Sorunun tespiti
ve onarılması cihetinde çözümler üretmeyip, başkalarını suçlayarak sorunları
görmezden geldiğimiz müddetçe çözümün bir parçası olmaktan öte, önündeki takoz
olacağız. Hele ki içinde yaşadığımız bu çağda her tarafımız sorun ve hatalar
örgüsüyle kuşatılmışken, gelecek adına kayda değer çözümler ortaya koymak için
bugün sorunun bir parçası olduğumuz gerçeğini kabullenmeliyiz.
Popülist ve tok
söylemlerden kaçınarak hatanın tespitinde adaletli olmak zorundayız. Adaleti
ise evvela kendi ruhumuzda tesis etmeliyiz. Hata yapan bizden biri olsa dahi
onun yanlış yaptığını kabullenmek ve yanlışının arkasında durmamak erdemli
davranışlardan biridir.
Her ne kadar
gönül kabullenmese, dile söylemesi zor gelse de hatayı yapan kendi çocuğumuz
olsa bile koşulsuz onu savunmak yerine hatasıyla yüzleşmek gerekir.
Unutmamak
gerekir ki, trafik kazasına neden olan şoförlerin kahir ekseriyeti usta
şoförlerdir. Şeytan, en sağlam yanımızdan saldırır. En emin olduğumuz yerden
vurur bizi.