Güven duygusu
Toplumları ayakta tutan belli başlı yapı taşlarından bir tanesi de güven duygusu. Bu duygu öyle bir sermaye ki, tüketmediğimiz sürece tükenme ihtimali yok. Günümüz insanı şu mübarek günlerde sadece bu duygu ile ilgili kendini bir sığaya çekse ne güzel olur.
Aldatma ve aldanma
birbirine zıt iki kelime. Tercih yapmak zorunda kalsak aldanan olmak iki
dünyamız için de daha doğrusu. Ancak neden işi tercihe bırakalım ve neden
aldanan olalım. Aldatarak bir yere varılmayacağı defalarca test edilmesine
rağmen insan nefsi maalesef aldatmayı daha çok tercih edebiliyor.
Din ve sağlık. Bu iki alanda nedense aldatılma daha fazla
görülen bir şey. Neden ve niçin felsefesini yaparak konuyu dağıtmaya niyetim
yok. İnsan neden bu iki konuda çok aldanır acaba..?
İnsan fıtratının zaaflı ve zayıf taraflarından bir tanesi de
inanma güdüsü. İnanmak ve güvenerek güvende olmak arzusu fıtri bir hassamız.
Aynı zamanda da zayıf noktamız. İşte bu zaafımızı bize yüksek perdeden hatırlatarak
kulağımıza küpe olması gereken evrensel sözü, yüce Peygamberimiz kulaklarımıza
küpe olsun diye söylenmiş.
Bu evrensel gerçekliğe rağmen karne notlarımız nasıl acaba?
Ticarette, sanatta, siyasette, dinde, imanda dürüstlükte vs…. say sayabildiğin
kadar alan çok. Karne notlarına güvenenler parmak kaldırsın. Çok zor yerden
vurulduğumuzun farkındayım.
Ancak hesap gününe inanan insanlar olarak işimiz
inanamayanlara göre gerçekten daha zor.
Bizim gibi inanmayanların karne notu daha yukarılarda olmalı ki, Merhum
Akif “işleri var dinimiz gibi, dinleri
var işimiz gibi“ diyerek bulunduğumuz yeri tarif etmiş.
Ramazan iklimine girdiğimiz bu günlerde temizliğe
kendimizden başlasak ne güzel olur. Önce içimizdeki nefret, kin, garaz, haset,
hamaset, narsistlik, adamsendecilik, bana değmeyen yılan bin yaşasın… gibi kirlerden arınsak da sonra da evimizin
önünü temizleyerek örnek olabilsek. Daha sonra da çevremizdeki insanlara
yönelerek bu örnekliğin bereketi ile daha çok işe yarasak diyorum.
Ortalık giderek ısınıyor. Su uyusa da düşmanlar ve
düşmanlıkları uyumak şöyle dursun dimdik ayakta ve fırsat kolluyor.
İlk vuracakları yer yine birlik ve bütünlüğümüz.
Bugüne kadar başaramadıklarını bu kez başararak bizi
darmadağın etmek istiyorlar.
Aklımızı kullanalım kurda kuşa yem olmayalım.
Özellikle devletimizi idare eden yönetici erkinin tepeden
tırnağa çok ama çok daha dikkatli olmaları gerekiyor. Yapılan her haksızlık ve
hukuksuzluk hesabın hasbi olduğu günde dönüp dolaşıp sahibini bulacak. Boynuzlu
koyunun boynuzsuzdan hakkını alacağı günde ah vah etmemek için bu duruş çok
önemli.
Mesleğim gereği bu dünyanın aldatmacalarının ağına
düşenlerin sonlarını oldukça sık görüyor ve gözlemliyorum. Büyüklerin altın
değerinde bir sözü var “Ne oldum deme Ne
olacağım de”. Hesap günü görülecek hesapta şanın şerefin mevki ve makamın
hiçbir önemi yok.
En büyük savunucu gücümüz iyi niyetlerle yaptığımız
amellerimiz olacak.
Aldatma, alavere, dalavere, iş bilirlik vs… Hiçbir şey çetin
günde bizi koruyup kollayamayacak. Aklendenlerden olalım. Zekâlarımızın
ürettiği cinlikler olsa olsa cehennem odunumuz olur.
Aldatmayı kendinde bir hünermiş gibi görenler sözlerim
öncelikle sizlere.
Sırtını devletime dayayarak ağalık paşalık taslayan kendini
bilmez kara cahiller sizlere de sesleniyorum. Bu böyle gitmez ve gitmeyecek.
Kirli ellerinizi masumların tırnakları ile kazıyarak kurdukları devletimizin
üzerinden çekin.
Daha fazla alçalmayın.
Yolunuz yol değil.
Cehenneme kadar yolunuz var yolunuz açık olsun demeden önce aklınızın
rehberliğinde sahili selameti seçiniz. Ramazan ikliminde olduğumuz bu günlerin
fırsatından yararlananlar olmak dileği ile
Sağlık ve mutluluk dileklerimle..