Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Aralık 2021

Gürbüz Azak

Dün, benim en çok sevindiğim günlerden biriydi. Çünkü Bâbıâli’nin kalem efendisi, mütevazı ustası, gönül insanı, gerçek yazar, iyi ressam, hakiki edip Gürbüz Azak Beyefendiye, Türkiye’nin en itibarlı mükâfatı olan “Cumhurbaşkanlığı 2021 Kültür Sanat Büyük Ödülü” takdim edildi. Onunla birlikte geçenlerde vefat eden Teoman Duralı, Etem Çalışkan, İbrahim Manav, Alev Ebuzziya, İdil Biret ve vefa mükâfatı olarak da Kemal Tahir’e ödül verildi. Duralı ve Tahir’in ailelerine plâketler teslim edildi. Şimdiye kadar olduğu gibi bu yıl da çok isabetli bir seçim yapılmıştı. Emeği geçen herkese teşekkürler. SayınCumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan,hayırlı ve gönülleri fetheden mükemmel bir icraata daha imza attı.

‘Edebiyat’ alanında verilen bu mükâfat, hakkın teslimi oldu.Gürbüz Azak, 1978 yılında İstanbul’a gelip de Bâbıâli’ye yerleştiğim günlerde tanıdığım ilk ustalarımdandır Onun rahle-i tedrisinden geçtim. Hâl ve davranışlarıyla, sohbetleriyle, yazılarıyla, eserleriyle bize hem edebiyatı, hem de edebi öğretti. Türkçeye titizlenmeyi ondan kaptık. Keza, örfe bağlanmayı, medeniyetimize âşık olmayı, ecdada muhabbeti, sanata sevdalanmayı da… O büyük bir yazar, iyi bir ressamdır ama aynı zamanda bir mütefekkir ve hocadır da. Hâl diliyle size çok şey anlatır. Ölçüyü yavaşça fısıldar, yüreğinize işler, gönlünüzü kazanır.

Matbuatımızın seçkin simasıdır. 43 senedir tanırım. 18 yaşımda sevdim ve saydım, 61 yaşıma geldim hürmetim artarak devam ediyor. Çünkü ufku geniş bir münevverdir o. Sohbetlere davet ettim, kırmadı geldi. Anlattıklarına doyamadım. Hakkında onlarca yazı karaladım, anlatamadım. 50 civarındaki eserini satır satır okudum, kanamadım. Her cümlesinde bir hikmeti arar bulurum. Kaleme aldıkları,derde devadır. Türkçenin nefasetini ve ihtişamını,nakışlı kelimelerinde bulursunuz. Bâbıâli’nin mihver ismi, sıcak sesi, kutlu kalesidir. Şairler, yazarlar, sanatkârlar önce onu ziyaret eder, çayını kahvesini içer. Hepsiyle yüz, göz ve söz aşinalığı vardır. Örnek alınası Müslüman Türk aydınıdır. Oğuzdur, Selçukludur, Osmanlıdır.

70 yıldır Bâbıâli’de irfanımıza hizmet ediyor. Hikâye, roman, deneme ve piyesler yazdı. Binlerce kitap kapağı yaptı. Çizgi romanları nefis; tabloları duvarları süsledi. Gazetecilik nasıl yapılır meraklısına öğretti. Köşe yazıları kesilip ceplerde saklandı, çocuklara ve torunlara okundu. Türkiye’nin yaşayan en iyi ‘fıkra muharriri’dir.Akıl, vicdan ve yürek dolu “Dürbün”deki yazılarıyla,uzakları bize yakın etti. En çok o okundu. Vefalı ve kadirbilir olmayıhatırlattı. Maneviyat iklimimizi gençlere sevdirdi. Nefis dil, berrak zihin ve sapasağlam fikirler! Hep mazlumların yanında oldu. Sloganlardan uzak, riyadan vareste bir hakikat adamı. Yerli, millî ve hakiki.

Üstat Necip Fazıl Kısakürek ile Büyük Doğu’da çalıştı. Hem ‘Denizli Efesi’, hem de ‘İstanbul Beyefendisi’dir. İlim, sanat, edebiyat, kültür ve medeniyet odaklı yazılarıyla topluma yol ve yön gösterdi, yüksek hedefleri işaret etti. Merhum şair Ayhan İnal, şöyle demişti: “En güçlü kalemi mensur şiir’in / Nezaketi sonsuz, şefkati derin. / Ressam yazar Gürbüz Azak üstadım / Güvenilir dostu kara günlerin.”

O geleneğe yaslanır, inanca bağlanır, örfe saygılıdır. “Seçtiğiniz işte iyi olabilmek için ona inançla sarılmanız, uğurunda yorgunluk ve kahır çekmeniz, yemek yemeyi ve uyumayı unutmanız lâzım.” der. Manevi önderleri öğrenirken Osmanlı’nın farkına vardığını anlatan Azak, “Osmanlı dev bir medeniyet. Osmanlı kendi öz medeniyetini kurarken din, estetik ve teknik üzerine inşa etmiş. Osmanlı’nın şaheser mühürleri, mezar taşlarımız, geniş çatılı çeşmelerimiz, mescitlerimiz birer estetik abidesidir. Osmanlı’yı anlayamamış bir kimse Türkiye coğrafyasında barınan bizleri anlayamaz.” diye devam eder.

Gürbüz Beyin birbirinden nefis imzalı eserleri, kütüphanemin en talihli rafını dolduruyor. “Bizim insanımız irfan yüklüydü. İlim yetmiyor, irfanı da eklemek lâzım. İrfandan mahrumsanız hadiseleri çözemiyorsunuz.” derken çocukluk hatıralarını da unutamıyor: “1950’den evvel Kur’an okumak ve bulundurmak yasaktı. 6 yaşlarındayken komşumuz Sultan Teyze Kur’an-ı Kerim okurdu. Okumaya başlamadan evvel bana, ‘Jandarma gelirse Kesikbaş Hikâyesi okuyoruz de.’ diye tembih ederdi.”Tam da bugünlerde yazarımızın Akıl Fikir Yayınları’ndan yeni kitabı çıkageldi: 150 Soruda Türkler. Üç kıtada at oynatan ve cihanı fetheden şanlı ecdadımızın hususiyetleri, karakter ve mizacı burada anlatılıyor. 168 sayfalık özlü ansiklopedi. Bu eseriyle başlayanlar diğerlerinin de peşine düşecektir eminim. Aziz ağabeyime, muhterem büyüğüm Gürbüz Azak Beyefendiye, ailesine ve sevdiklerine sağlıklı ve bereketli ömürler diliyorum.