GURBETTEN KURBETE
Bir garip yolcudur insan. "kalu00fb bela"dan başlayıp ebede giden bir yolcu. Bu yolculuk serüveninde dünyayı bir han olarak kullanan yolcuu2026 Bu han içinde kısa bir süre de kalmış olsa, birçok duyguyu, olayı ve farklılıkları yaşar insan. Bazen doğduğu yerde ömrünü geçirir, bazen de diyar diyar
dolaşır bu fani alemiu2026 Sılada gurbeti yaşar, gurbette sıla özlemiyle yanar bazen.
Eğitim, geçim veya başka bir sebeple yolumuz gurbet ele düştüğünde pek fazla umursamayız sılayı ve hasreti. Bir o köşe, bir o bucak, koşturur dururuz unuturcasına her şeyi. Bir kişi olarak çıktığımız gurbet ellerde yuva kurar, çoluk çocuğa karışırız. Birçok sıkıntıyı göğüsler, birçok macera yaşar, iki
yakamız bir araya gelmez çoğu kez. ünler ayları, aylar yılları kovalar, neden sonra aynaya baktığımızda ağarmış saçları, kırışmış yüz hatlarını görürüz. eriye dönüp baktığımızda yarım yüz yıl olmuştur ama bir arpa boyu yol kat edememişizdir. Başladığımız yerdeymişiz gibi hissederiz kendimizi. Ama ne o yer eski yerdir ne de o insanlar eski insanlardır. Bir zamanlar zerre miktarı aklımıza gelmeyen memleket, anne, baba ve
hemşehriler yavaş yavaş aklımıza düşmeye başlar. Bıraktığımız gibi bulacağımızı zanneder, hayal etmeye başlarız doğduğumuz toprakları. Bir fırsat kollarız gitmek için o mekanlara.
Gurbet insanı her yönüyle sarınca, ruhun derinliklerinde başka hissiyatlar belirir. Kıpırdanışlar başlar duygu aleminde yeniden. Çocukluk çağlarında anlam veremediğimiz ama her zerresine kadar yaşadığımız hisler her geçen gün büyür gönül dünyamızda farkında olmadan. Yıllarca yerine başkaca duyguları koyduğumuz sevgi ve hasret, ayrı bir anlam kazanır ayrı düşünce memleketimizden. Doğup büyüdüğümüz topraklar günden güne büyür gözümüzde ve her geçen gün daha bir hasretle anar ve ararız memleketimizi.
Her ne kadar bütün değerleriyle memleketimiz haline gelmiş ise de doyduğumuz topraklar, doğduğumuz toprakların yeri bir başkadır hayat çizgimizde.
Memleket buram buram anne ve baba kokar her zaman. Bizi biz yapan o güzel insanların kokusu sinmiştir memleket topraklarının her zerresine. Gölgeleri dolaşır mısır bahçelerinin kıyılarında. Ayak izleri vardır yıllarca silinmeyecek meyve bahçelerinde. Nasırlı ellerin sevgi dolu dokunuşları durur meyve ağaçlarının dallarında. Gözlerinde seyrederiz gelecek günleri, yüzlerinin kırışıklıklarında maziyi seyrettiğimiz gibi. Çocukluk anılarıyla doludur çay bahçelerinin her yeri. Tohumundan filizine kadar ruhumuza sinmiştir çay kokusu. Geçim kaynağımız gibi, hayat kaynağımız olmuştur imzamız haline gelen çay fideleri. Her hava şartında ayrı bir eziyeti ama ayrı bir zevki vardır çay toplamanın. Çay alım yerleri
sohbetlerin olduğu kadar kavgaların da mekanı olmuştur geçmiş yıllarda. Kırdığınız insanların kırdığınız yanlarını görürsünüz çay taşınan sergilerin yüzünde. Tohumdan bardağa gelinceye kadar bir masaldır sohbet sofralarının vazgeçilmez içeceği çay. Adına şiirler yazılmasının sebebi vardır bu zümrüdün. Her mısrasında bir roman okursun çay adına söylenen türkülerin.
Sohbetlerin bir numaralı ortağı oluşu boşuna değildir çayın. Başlangıcından beri ruhuna işlemiştir muhabbet. Konuşmadan bile anlaşırsınız karşılıklı içilen çaylarla. Memleketin yeşil mantosudur çay bahçeleri. Soğuk kış
günlerinde bile sarar topraklarımızı bir elbise gibi.
Ormanlarda hala yankılanmakta korku ile karışık haykırışların. Sırlarına sırdaş olur, yollarına yoldaş olur ormanları. Sımsıcak evlerini kurarsın ağaçlarından. Oyuncaklarına malzeme olur çocukların. Yazın gölgesinde, kışın odununun sıcağında geçirirsin bir yılını. Ekinine gübre olur ağaçlarının yaprakları. Mezarında toprakla arana siper olur acele ve alelade biçilen
tahtaları. Evlerin köşelerine sinmiştir kardeşlerinin hasret dolu bakışları. Komşuların koşuşturmaları ayrı dünyalara götürür seni duygularında.
Kuş cıvıltıları sanki daha değişiktir buraların ağaçlarında. Derelerin çağıltısı bitmeyen bir şarkının nakaratıdır hatıralarda.
Buralarda ayrı bir edebi dili vardır mezar taşlarının. Aynı kelimelerin kimine sitem, kimine övgü olduğunu burada görürsün. Gözyaşlarıyla defnettiğimiz ve üç gün sonra unuttuğumuz dost ve akrabalarımız, dünyevi çıkarlar için terk ettiğimiz toprakları beklerler bıkmadan. Fatihalarımızdan önce selamlarımızı arzular gibi beklerler mezar taşlarına yaslanarak. Her şeyin fani olduğunu haykırırlar yüzümüze ama biz anlamazlıktan gelir, duymak istemeyiz haykırışlarını. Ölümün hak ama bizim için uzak olduğuna inanırız, musalla taşında yıllarca birlikte yaşadığımız dostlarımızın cenaze namazını kılarken. Azrail'in mesajlarını duymak istemeyiz ve ağaran saçlarımızı siyaha boyar, diz ağrılarımızı yağmura yorar, boşa geçen yıllarımızı tecrübeye sayar, bir gaflet içinde koşar gideriz meçhule giden yollarda. Bayramlar gurbetin kurbete dönüştüğü anlardır memlekette. Bütün hızıyla devam ederken hayat, açılan yeni bir pencere olur bayramlar yaşantımızda. Herkesin koşup geldiği ve bayramı doya doya yaşamak istediği zamanlar çok farklı yaşanır sılada. Sair zamanlarda üç beş kişinin kaldığı bu yerler, dolup taşar adeta üç beş günlüğüne bayramlarda. Sılairahim adıyla çoluk
çocuk düşüveririz yollara, kavuşmak için özlem duyduğumuz kişi ve yerlere. Sadece değişiklik olsun diye veya ziyaret amacıyla değildir bu yolculuklarımız. Bu seferlerin başka bir amacı vardır gönül dünyamızda. Çünkü çok daha içten yaşanır memlekette bayramlar. Sarılmalar sanki daha
samimidir buralarda. Memlekette geçirdiğiniz günlerde çifte bayram yaşarsınız. Hem dostlarınızla birliktesinizdir hem de hatıralarınızı adeta tekrar tekrar yaşarsınız o günlerde. Her ağacın gölgesinde ayrı bir hatıranız canlanır gözünüzde. Her taşın altında ayrı bir acınız saklıdır. Her yol ayrımında gözyaşlarınızı bulursunuz. Her çiçek başka diyarlara götürür sizi gönül dünyanızda. Pınarlarından içtiğin abıhayattır. Rüzgar geçmişten şarkılar fısıldar kulaklarınıza. Güneşi bile başka diyarları böyle candan ısıtmaz adeta. Her gece on dördündeymiş gibi doğar ay bulutların arasından. Bulutlar sarmaş dolaştır tepelerle. Yağmur damlaları saçınıza değil kalbinize düşer sevgiyle. Anne ve baba duası Kabe'de yapılan dualara denk gelir kanaatimce memlekette geçirilen bayramlarda... Kardeşlerin ayrı bir hasretle sarmalar seni. Bütün dünyevi duygulardan koparcasına, dolu dolu içersin arzuladığın duyguları dostlarının yanında. Gece sessizliğinde bütün komşuların sevgi dolu davetlerini duyarsın karanlığın içinden. "Ev alma komşu al" atasözü daha bir anlamlıdır bu topraklarda. Ezan sesleri bitmeyen bir namedir kulaklarında. Camideki halılarda hala alın izlerin durur. Servi ağacındaki kuşlar amin der dualarınıza. Minarelerin şerefeleri baş dönmesi anılarıyla doludur. Açıkçası, bir başkadır memleket: Efsunlu hikayeler anlatılır kuytu köşelerinde. Irmakların ıssız yerlerinde korkularla karışıktır gece gezmeleri. Alın terleri akar mısır püsküllerinden. Ayrılık şarkıları terennüm eder cefakar
yaşlıları. Her an firar edecek gibi pusuda bekler bıyıkları yeni terlemeye başlayan gençleri. Kamyonların arkasına takılıp sürüklenir çocukları. Latifeler havada uçuşur, hangisine gülecek olduğunuza şaşırırsınız.
Ben böyle bayramları severim aslında. Bayram dediğin böyle duygularla yaşanmalı belki de. Böyle dolu dolu geçmeli günlerin dostlarınla bayramlarda.
Bütün menfi duygulardan uzak olmalısın bu özel günlerde. Bir yıl devam etmeli aldığın haz bu anlardan. Bu anlardaki duyguların bir ömrünü kurtarmalı istenmeyen hislerden.
Bütün günlerin bayram olması dileğiyleu2026