Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.23
Gram Altın
2970.23
BIST 100
9643.6
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Nisan 2021

Günümüz Dünyası ve Tukidides Tuzağı

“Yükselmekte olan bir gücün egemen olan diğer bir gücü, onun yerine geçmekle tehdit etmesinden dolayı oluşan şiddetli yapısal gerilim.”

Graham Allison’un tanımsallaştırdığı bu durum/saha realitesi, tarihsel kaynaklara göre yaklaşık iki bin dört yüzyıl önce iki güçlü Yunan şehri Atina ve Sparta arasında meydana gelen Poleponez Savaşı’nı günümüze aktardığı iddia eden Tukidides’e dayanıyor. Yükselmekte olan güç bir anda egemen gücün egemenliğini tehdit altında hissetmesine neden oluyor. Bu durum, egemen güç özelinde aşırı özgüven ve aşırı gururun fark edilmesine ve nihayetinde rekabetinde etkisi ile kuşku ve korkunun ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor. Nihayetinde, karşının varlığının reddedilmesi, her tavrını kendisine karşı yapılan bir saygısızlık olarak niteleme sonucunu doğuruyor.

Peki bugün bu “tuzağa” taraf olan ülkeler hangileri? İlk aktör tabi ki ABD, muhatapları ise Rusya ve Çin… ABD, “egemen” gücünü tehdit eden bu iki ülkeden herhangi birisi ile savaş yaşayabilir mi? Bu kaçınılmaz bir son gibi gözüküyor ancak günümüz dünyasında savaş metodolojisini iyi anlayarak değerlendirme yapmak gerekiyor. Zira aslında ABD uzun zamandır Çin ve Rusya ile aslında bir savaş halinde… Çin ile yaşanan savaş yeni terminolojide ekonomi/ticaret savaşları olarak niteleniyor. Rusya ile yaşanan savaş ise yine yeni terminolojide vekalet savaşları olarak tanımlanıyor.

2.Dünya Savaşı sonrası süregiden dönemde, ABD emperyalizminin önemli oranda ilerlediği bir sürece tanıklık ettik. Bunu gerek ekonomik anlamda yaptıkları hamlelerle, doları genel bir para birimi haline getirerek, karşılığı tartışmalı kağıtlarla yaptılar gerekse de yaptıkları askeri müdahaleler, müdahil oldukları iç kargaşalar ve darbelerle… Fakat özellikle 2000’li yılların başından itibaren Rusya ve Çin, tek kutuplu “ABD Dünya Düzeni”ne fiili bir dille itiraz etmeye başladı... İşte bu mevcut durum her geçen gün ivmelenerek devam ederken Tukkidides’i de yeniden hatırlattı. Zira “egemen güç” olan ABD’nin diğerlerinin güçlenmesinden duyduğu rahatsızlık tam da bu durumu karşılar nitelikte…

ABD’nin en büyük kabusu ise şüphesiz bu iki gücün kendisine karşı tam anlamıyla, her alanda birlikte hareket edebilme ihtimali olsa gerek. Bunu durumu da aslında sahada görüyoruz. Güvenlik ve savunma işbirlikleri, silah satışları, ticaret ve enerji alanlarındaki işbirlikleri ABD’nin kabusunu derinleştiren gelişmeler. Rusya bugün Çin’in en büyük petrol tedarikçisi, aynı zamanda Çin’in yeni İpekyolu projesinin de karşıtı değil. Dünyanın nüfus olarak en kalabalık ve yüzölçümü bakımından da en büyük alana sahip bu iki ülkesinin birlikteliği ABD’nin gurur, kuşku ve korku girdabına tamamen düşerek mevcut süregiden savaş metodolojilerinin dışına çıkarak sıcak bir çatışmaya başvurmasına sebebiyet verebilir mi? Burası tartışılır. Pentagon’un tezlerini yıllarca önerge olarak senatoya taşıma görevini üstlenmiş mevcut bir başkanlarının olması bu ihtimali güçlendiriyor olsa da…

ABD ekonomisinin durumu, kapitalizmin tıkanma başlıklarının çoğalması, 2.Dünya savaşı sonrası kurulan düzenin çıkmazları, nüfus azaltma niyet ve çalışmalarının yükselişi gibi maddeler de sıcak çatışmaların ihtimalini artırıyor.

Tek bir izin şartıyla; hem ABD’nin hem Çin’in hatta daha az olsa da belirli noktalarda Rusya’nın bile ekonomisinde büyük sermayelere sahip olan “karar alıcıların” izni… Zira onların istediği, dayattığı “Yeni Dünya Düzeni”nde hedeflerine ulaşmak için farklı planları var. Bu planları da başka bir yazıda inceleyelim.