Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Eylül 2022

Günlerden yine Kudüs

Kudüs, yıllar evvel bir şehla bakışına gönlümü kaptırdığım şehir. Kudüs, kimseler bilmeden yerin altından yüreğime akan boz bulanık gizli nehir.

Kudüs, vuslatın şehri, evvel ve ahir. Mescidi Aksa da kendini kendinden alan sihir. Bezm-i canda bizim payımız, sende taksim edildi ey taştan Şehir.

Meryem e hicab, hicabı tutsak olmuş bir şehir.

Kalu bela derken, ruhum dilim dilim kesilir. Her paresi bir sevda okunun ucuna dizilir. Döner dolaşır, üstüne ‘'YA-HU'' diye yazılır.

Belki kaderin bir cilvesidir, kim bilir. Kadim Şehri görmek için, göz bekleyen zahir. İnsan ı zincirsiz bağlamakta pek mahir kutsal şehir.

Bekle , Bekle ki Bir şeyler yazmak için, ‘'LAL'' olmuş dilimin çözülmesi gerek, sana dair.

Lakin korkuyorum. Dur, Zeytin dağından gelen zılgıtlara Kubbet-üs sahra dan havar sesleri karışır diye, Meryem in sarnıcına hüzün taşınır.

Zira varlık içinde yokluk, Yokluk içinde varlık. Büyük kahır desem, belki Yakup incinir.

Ey kadim Kudüs, ilk kıblem, lik hüznüm, artık kabuğunu kırma zamanıdır, çıralar tutuştu, seher vaktidir.

Bir bahar günü, Zeytin dağından Gazze ye çıkmanın, Zekeriya'nın namazgahında mırıldanıp, sonrada kol kol olup, Miracın son durağındaki Muallak taşının gölgesinde sıralanmanın demidir.

Bırak taş bilsin herkes seni, Kudüs ten Mekke ye, Hüzünle bakar mı hiç taş.

Ve Bakarken zeytin dağından yine bu kadim şehre; Baktığımızda, ufuklardaki şiirselliğimiz dile gelir hep.

Cennet ten coşarcasına püsküren taşlardan bina edilmiş şehir. Peygamber silsilesinin seccadeleri üzerinde kurulmuş kadim şehir.

Bu hüzünlü taşlar, cennet dışında bir yerden gelmiş olamazdı. Hani ya, bazen cennet; ruhuyla bütünleştiğiniz yer olmalı diye geçiririz ya bir an içimizden.

Bu yüzdendir belki, hüzünlü şiirlere, uçsuz bucaksız gökyüzüne ve Meryem in gözyaşlarına, şahitlik etmiş taşlarla örülü bu şehre olan sevgimiz.

Sonuçta, her ne kadar gerçek olmasa da, büyüklerimiz göbek bağımızı bile toprağa gömerlerdi ya, gömüldüğü yerde geleceğimizin şekillenmesi umuduyla.

Göbek bağımızın, Kal-u beladan beri gömüldüğü kadim şehir ey Kudüs..

Toprağın ve Yaşadığınız şehrin umutları yeşerten bir yanı vardır. Ama zamanla unuttu bunu insanoğlu.

Biz ise tüm bunlara sırtımızı dönerek hep sevdik Bu şehri ve bu şehrin taşlarla örülmüş hüznünü; çünkü onun içinde, Kaderle yazılmış farklı bir benlik bulmuştuk.

Bu benlik bizi büyüttü, Kudüs ün çocuklarıyla, dar sokaklarında oyunlar oynarken bu şehrin.

Ve yine şafak vakti, sırtımı avludaki duvara dayamış, zeytin dağının doruklarından esen havayı içime çekerken; Tarihin, hüzün ve kokusuyla doluyor ciğerlerim. Aldığım her nefeste yeni bir dünya filizleniyordu zihnimin içinde.

Gözlerimi kapatıp, etrafı dinlemeye koyulurken. Nil in, akarken nefesindeki hırıltı. Hayfa ya, Celile ye akan, Nablus a akan küçük generallerin gözyaşları uğrar oldu bir an zihnime.

Ve en önemlisi de o ses vardı yine havada. Zekeriya yı saklayan, ağaç kovuğundan yükselen çığlık ve Tekbir sesi.

Mekke'ye bakan minberde ise bir Nida, Yasir ailesinin müjdesi okunuyordu; ‘'Sabret ! Ey Yasir ailesi, size cennet vaad edildi''

Tam vaktinde, özgürlüğün ve Hayber in sesiydi Kulağıma gelen.

O çığlık ve müjde ile beraber bize, ‘'Haydi!, kır kabuğumu'' diyor Kudüs. Kubbemdeki zincirler kırılsın, baharlar gelsin diye.

Gelin; Bir süreliğine misafirimiz olsun Hayallerimiz, Çocuklarla Beyaz uçurtmalar uçuralım Aksanın bahçesinden Hayber'e.

Ve Yarına uyandığımızda, ufuklardaki şiirselliğimiz olsun bu çığlık.