Dolar (USD)
32.54
Euro (EUR)
34.84
Gram Altın
2434.86
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Ağustos 2016

Günlerden Neydi?

"Neydi o günler demeyi terk etmeliyiz. Özlemek güzel. Özünü alıp devam etmek. Bazen evet kalıbını dau2026Fakat eskiye özlemle mızmızlık yapmanın yeni bir şey koymaya üşenmek olduğunu söylüyorken sağa sola, en azından sıklıkla demeyi terk etmeliyiz!"

Siz bir etrafa bakın. Sakin mi? Bir şey diyeceğim size.

Neydi o günler ya...

Ferdi ile Orhan vardı bizim zamanımızda. Zaman, o vakitler hakikaten bizimmiş gibi duruyordu. Elimizde avcumuzda tutabiliyor ve kafesleyebiliyorduk bile. Güvercin besler gibi beslediğimizi bile söyleyebilirim. Her ne ise. Ferdi ve Orhan ağabeylerimiz aşk ağlatır, dert söyletir halk korosunun baş çekeniydiler. Başa baş gidiyorlardı. Sonra Ferdi abimize ne oldu bilmiyorum. Akşam olmadan güneşini batırdı sanki. Belki de kendine doğdu. Orhan abimizse "batsın!" dediği halde hala batıramadı dünyayı...Anlayamıyorum zaten. Dünyayı -o din anlatımlarında çokça bahsedilen- bir gemiye benzettiğimizde, o geminin su alması için her şeyi yapan tayfalar gibiyiz. Gemimiz durdu. Ve artık hiçbir liman kabul etmeyecek onu. Limanın reddettiği kara sulardayız.

İşte bu yüzden neydi o günleru2026Bir soru değil bu. Bir ah.

İlhan İrem vardı. Yani meşhurdu anlamında elbette. Hep bir göl kıyısında idim onu dinlerken. Sazlıklardan bir ördek...Evet evet ördek havalanıyordu. Sonra ne oldu bilmem o ördeğe..Düştü mü...Bulutların ardına...

İzmir'de kumrular ilan ederdi sabahı. Sonra kediler alır, ederdi öğleni. Gün, akşamı neşesinden edemezdi. Çocukken.

Neydi o günler...Soru değil hayır. Soru işareti konmaya sakın! Bu bir vahu2026

İlhan İrem'in ördekleri havalanadursun. Bir de Ajda, Yeliz, Nilüfer vardı duyum eşiğimizden zıplayan.

Onlar ben ufacık bir kızkenden beri öylece duruyorlar. Şarkılarını unuttum şimdi. Fakat neden yaşlanmıyor bu kızlar. Yine soru işareti konmayacak burada. Soru değil, ardında bir merak yok çünkü. Ne olmuş onlar da "Neşeli olsunlar ki genç kalsınlar"u2026

Sadece arkadaşlarına "Oyuncakların var mı? "sorusu yerine, "Kitapların var mı?" sorusunu sorduğu için erkenden ihtiyarladı kimi çocuklar. Ama çocuklar işte. İlla. Kendi ihtiyariyle...

Neydi o günler...

Neşe Karaböcek te "Kertenkeleee....benim adım" derdi. "Sürünüyorummmm sadeceu2026" Tiz bir çığlıktı binaların perdelemediği mavimizde. Soyadı hüzün olan biriydi. Onu dinlediğimiz zamanlar "O kızımızın durumu üzücü..." der gibi bakardı babam rahmetli de. Ve çok geçmeden sanat musikisine dönerdik. O doğal f-aslımıza.

Önce hep "Dün gece mehtaaaba" bakardık. O'nu anardık. Her birimiz içimizde saklı "mecazi" aşkımızın "ilahi" aşkın o tülden salıntıları arasından el etmesine gizlice gülümserdik. Bu babamın öğrettiği bir oyundu. Dışından aşkın ilahi imiş gibi yaparsın. İçinden birini seversin. Ama asla başkası bilmez.

Diğeri de çok sahidir. Yaradan'ın büyük aşkı bütün aşkları, sevgileri hem küçültür gözünde. Seni yere seremezler. Hem de büyütür onları kendi büyüklüğündeu2026Sevmeyi en büyüğüyle öğrendiğin, En Büyük'ten öğrendiğin için sevgiler sende aşka dönüşür. Ah nasıl yoğundur. Beter bir şeydir. Bela gibidir. Bir duvar bile canlanabilir dokunduğunda, direğini omurga, tuğlasını birer canlı organizmaya dönüştürebilir yardım almadan.

Ah neydi o günleru2026

Fakat şunu da eklemek vacip oldu. Bunu da ekliyim kifayet etsin.

Şarkılar bir yana dursun. Eğer bugün, bu haldeyken bu dünya ve farkındalık kendi gök çatıma vurmuşken katıla katıla ağlayamıyorsam. Bunun suçlusu Kemalettin Tuğcu'dur. Şimdi sadece onun kahramanları değil yetim olan. Ev-ren-siz barksız kalacak birazdan insan.